ÂKİLENİN MAHİYETİ VE MÜKELEFİYETİ

Âkilenin MAHİYETİ VE MÜKELEFİYETİ :


235 - : Âkile, bir şahsın mensub olduğu ehli divandır veya onua asabesiyle aşiretidir, veya beytülmaldir, veya azad edilmiş bir şahsın mevlâsıdır. Bunların arasında bir alâka, bir merbutiyet, bir tesanüd, bir himaye, bir istifade mevcuddur. Binaenaleyh böyle bir âkile, kendi efradından birinin hata suretiyle veya şübhei amd ile yapdığı cinayetin diye­tini veya «gurre» denilen zemanı, usulü dairesinde tediye etmekle mü­kellef bulunur.

236 - : Âkile, aniden yapılan veya caninin ikrariyle sabit olan bir cinayetin diyetini ödemekle mükellef olmadığı gibi mikdarı diyeti kâmİ-lenin yirmide birinden az olan herhangi cüz'î bir diyeti de ödemekle mü­kellef olmaz. Bunları bizzat cani verir. Şu kadar var ki, ikrar 'suretindi: caniyi tasdik eden bir âkite, icab eden diyeti vermeğe iştirak eder. Me­ğer ki, diyeti kâmüenin yirtnide birinden dûn bulunsun. Bedayi, Hindiyye.

237 - : Bir canînin âkilesi, aşağıda yazıldığı vech üzere dört mortebe üzere bulunur;.

Evvelâ : Kendisinin mukayyed bulunduğu divan ehlidir. Şöyle ki: bir sancak altında hareket eden, bir dîvanda mukayyed bulunan, muay­yen atiyyeleri - maaşları alan kimselerin âküesi, o divanda mukayyed olanların heyeti mecmuasıdır, velev ki her biri başka başka aşiretlerden, beldeler ahalisinden bulunsun. Bunlara «ehli divan» denir. İslâm huku­kunda vergiler bahsine müracaat!

Saniyen lensub olduğu aşiret, kavim ve kabiledir; şöyle ki: aralarında tenasur ve tesanüd bulunan, biribirinin harekâtını murakabe ederek yekdiğerleri ile alâkadar bulunmaları lâzım gelen aşiret ve kabili efradından birisinin yapdığı cinayetden dolayı icab eden diyeti veya gur-reyi bu aşiret ve kabilenin âkil, baliğ, hur olan erkek efradı cani ile be­raber aralarında taksim ederek diyete müstahik olan kimseye tediye ederler.

Bir diyeti kâmile, âkile efradı ile cani arasında nihayet senevi üçer veya dörder dirhem olmak üzere taksim edilerek üç sene içinde üdpni'. Bir aşiret efradı kifayet etmediği takdirde kendilerine en yakın olan ka­bile efradı ilâve edilir.

Salisen- : Beytülmaidir. Şöyle ki: lekıt veya islâmiyeti kabul ede rek henüz dari islâma gelmiş bir mühtedî gibi aşiret ve kabilesi bulur-mayan herhangi caninin üzerine lâzım gelen diyet, zahirürrivayeye nazr. ran beytülmali müslimîn tarafından tesviye ediiir. Meğer ki beytühnâ!, mevcud ve mazbut bulunmasın. O halde bu diyet, bizzat cani tarafından ödenir.

Rabian - : Caninin mevlâsıdır. Şöyle ki: azadlı olan bir rakikin ve­ya velâi müvalât sahibi bulunan bir şahsın âkilesi de kendisinin mevlâ-siyle mevlâsmın kabilesidir.

Binaenaleyh böyle azad edilmiş bir şahıs, şübhei amd veya hata su retiyle bir cinayet işlese diyetim kendisiyle beraber bu âkilesi zamin olur Bedayi, Mebsut, Haniyye

238 - : Caniler, müteaddid, âkileleri muhtelif olduğu takdirde icab eden Dir diyet, bu canilerin âkileierine taksim ediiir, lier Diri hissesine dü­şen mıkdarı, hüKüm tarihinden itibaren üç sene içinde tediye ile mü Kelief olur.

Meselâ: bir kimseyi on şahıs birükde hâtaen Öldürseler her birinin »kilesi üzerine bir diyeti kâmilenin onda biri düşer, bunlardan her bin üç sene içinde müeccel olur. Bahri Kaik.

Yukarıdaki tafsilât, Hanefî mezhebine göredir.

«(Mahkılere göre müslüman olan bir caninin âkilesi):

Evvelâ - : Kendisinin mensub olduğu ehli divandır.

Saniyen- : Aledderecat asabeleridir.

Salisen - : Mevalisidir.

Kabian - : Beytülmâldir.

Bu döit sınıfdan hiçbiri bulunmadığı takdirde lâzım gelen diyeti biz­zat cani Öder.

Âkile efradı üzerine yükseltilecek diyet, kendilerini mutazarrır et­meyecek bir mikdarda servetlerine göre tevzi dilır.

Aklinin en az mikdarı, yedi yüz kişiden ibaretdir. Bundan noksan olursa diyetin mütebaki kısmım ikinci derecedeki âkile efradı yüklenir.

Meselâ- ehli divan altı yüz kişi'olsa yüz kişiye isabet edecek diyet mikdarım caninin asabası tahammül eder. Bunlar da kifayet etmezse mevalîsi tahammül eder, bunlar da kifayet etmezse mütebaki kısmı bey-tülmal tesviye eder.

Bir diyeti kâmile, âkile efradı ile beraber erkek, baliğ, musir olan cani üzerine hüküm gününden itibaren üç senede ödenmek üzere tevzi edilir. Ve her taksit sene nihayetinde İstifa olunur.

Zimmîlerin âkilesi de bulundukları beldelerde kendilerinin hemdi-ni olan ve kendilerile beraber cizye vermekle mükellef bulunan kimseler­dir. Elmüddevene, Şerhi kebîr, Düsukî.)

(Şafiüere göre bir şahsın âkilesi, onun asaba takımından olan akri-basıdır. Usul ve füru, âkileden sayılmaz.)

Bir caninin âkilesi bulunmaz veya bulunduğu halde diyeti vermeğe ehl olmaz veya diyetin tamamım tediye edemezse diyetin tamamı veya noksan kalan mikdarı beytülmal tarafından tesviye edilir. Beytülmal de intizamdan mahrum bulunursa diyetin tamamı veya noksan kalan kıs­mı caniden alınır.

Âkilenin tamamen verebileceği diyete cani iştirak etmez, Akile bu­nu üç senede mukassatan tediye eder.

Âkileden zengin olanlar yarımgar dinar, yani: yarımşar miskal ha­lis altın, orta halinde bulunanlar da rub'ı dînar nisbetinde diyet vermeğe iştirak ederler.

Fakir, çocuk, mecnun olanlar âkileye dahil değildirler. Çünkü âki lenin diyeti Ödemesi, nusret ve müvasat esasına dayanır. Bunlar ise nusret ve müvasata ehil değildirler. Kitabül'üm, Tuhfetül'muhtaç )

(Hanbelllere göre de bir caninin âkilesi, neseben ve velâen asabenin erkek efradıdır. Bunların filhal varis olmaları lâzım değildir.

Binaenaleyh bir caninin babası ve babasının babası, kendisinin oğlu ve oğlunun oğlu âkilesinden olduğu gibi bunlar ile beraber ana baba bir veya baba bir kardeşleri, amcaları, amcası oğulları da âkilesinden sayılır,

Âkile, amden vuku bulan veya caninin ikrariyle aabit olan katiller­den dolayı diyeti tahammül etmezler, belki hata veya yibhl amd suretiy. le vuku bulan ve hata mecrasına carî olan katillerden dolayı diyeti ta­hammül ederler, .kendilerine cani iştirak etmez.

Âkile, diyeti üç senede öderler. Her birine tahmil edilecek diyet laft. darım tayin, hâkimin içtihadına muhavveldir. Âkile arasında bulunan f&. kirlere, çocuklara, kadınlara diyet tahmil edilemez.

Bir mÜHİümanm mevcud âküesi, diyeti tamamen veya kısmen öde­yemeyecek bir halde bulunursa bu, beytülmâl canibinden defaten tesvi­ye edilir. Beytülmâlden tesviyesi, müteazzir olduğu takdirde ise -kavli âcihe göre - bunu caninin tediye etmesi lâzım gelir. Çünkü kanların he­der olmasına meydan verilemez. J3ir kavle göre de bu takdirde diyet, sa­kıt olur.

Âkile, bir müslimin diyeti kâmilesinin üçde birinden az olan bir di­yeti tahammül etmez, bunu bizzat cani tediye eder.

Dinleri müttehit olan zimmîler ile müteahid arasında da âkile usuHV cdreyan eder. Neylülmeâreb, Keşşafürkma, Elmuğni.)

(Zahirîlere göre de âkil, baliğ olan bir müslim veya bir zimmî, bir müslimi hataen öldürse âkilesi üzerine diyet vacib olur. Âkile ise aşiret-den, kabileden ibaretdir. Ehli divan, âkile sayılmaz. Katil, müslim olun­ca bir mü'min rakabe azad etmesi de lâzım gelir. Buna kadir olmazsa iki ay muttasıl oruç tutması icab eder. Katil, gayri müslim olduğu halde bi­lâhare islâmiyeti kabul etse ona da bu veçhile keffaret lâzım geür.

Bir müslimin âkilesi bulunmazsa gârimlerin sehimlerinden veyamiis-' lümanlann mesalihi için mevkuf olan mallardan bu diyet tediyel edilir, Nitekim bir âyeti kerimede buyurulmuşdur. Elmuhallâ.

Yani: müminler, biribirinin velîleridir, yardımcılarıdır, bu cihetle bi-ribirinin kanının heder olmasına meydan vermeyib bu diyeti böylece öder­ler.) [31]