Erken Emeklilik ve Sonuçları

Erken Emeklilik ve Sonuçları

Erkek memurlar 25, kadın memurlar 20 hizmet yılını tamamlamalarına müteakip görevlerinden ayrılarak, emeklilik yaşları sınırlarının dolmasını evlerinde beklemeleri mümkün bulunmaktadır. Emeklilik için hizmet yılının tamamlanmasının yanında, yaş sınırının da doldurulmasına müteakip, bu kapsamda olan memurlara emekli aylıkları ve ikramiyelerini alacaklardır. Bu bekleme süresi içinde ilgili memurların emekli statüsü içinde bulunup bulunmayacakları, maaş ve ikramiye haricinde diğer sağlık sosyal haklarının devam edip etmeyeceği konusunda tereddütler yaşanmakta ve mağduriyetler doğmaktadır.Makalede bu hususlara, yargı kararları ışığında cevap bulmaya çalıştık.

ERKEN EMEKLİLİK VE SONUÇLARI

I-GİRİŞ;

Erken emeklilik ile kastedilen, vazife ve adi mamullük haricinde kalan, yaş koşulunu doldurmadan hizmet süresinin tamamlayarak, emekli aylığı ve ikramiye ödenmeden görevden ayrılıp, evde emeklik yaşanın dolmasını beklemek şeklinde gerçekleşen emeklilik türüdür. Bu erken görevden ayrılma isteğe bağlı olabileceği gibi resen de idare tarafından gerçekleştirilmiş olabilir. Önemli olan kriter yasada öngörülen hizmet süresinin tamamlanıp tamamlanmadığıdır. Esasen bu bekleme süresi içinde emeklilik statüsünün doğup doğmadığı ve bu statüye bağlı hakların akıbetinin neler olacağı aşağıda kısaca belirtilmiştir.
“1999 yılında çıkarılan 4447 sayılı Kanun ve bu Kanun`un bir kısım maddelerinin iptalinden sonra çıkarılan 4759 sayılı Kanun gereğince memurları emekliliğinde erkek iseler 25 ve kadın iseler 20 tam yıl kesenek-prim ödemenin yanında bir de belirli bir yaşı da tamamlamaları öngörülmüştür. İşte, bu Kanunlar ile birlikte erkekler 25, kadınlar 20 tam yılı tamamladıktan sonra emeklilik yaşları evlerinde beklemek amacıyla işlerinden ayrılabilirler. Emeklilik için gereken yaşı tamamlayınca da emekli aylıkları ile ikramiyelerini alabileceklerdir.” [1]
Sonuç olarak, erkek memurlar 25, kadın memurlar 20 hizmet yılını tamamlamalarına müteakip görevlerinden ayrılarak, emeklilik yaşları sınırlarının dolmasını evlerinde beklemeleri mümkün bulunmaktadır. Emeklilik için hizmet yılının tamamlanmasının yanında, yaş sınırının da doldurulmasına müteakip, bu kapsamda olan memurlara emekli aylıkları ve ikramiyelerini ödenecektir.
Bu bekleme süresi içinde ilgili memurların emekli statüsü içinde bulunup bulunmayacakları, maaş ve ikramiye haricinde diğer sağlık sosyal haklarının devam edip etmeyeceği konusunda tereddütler yaşanmakta ve mağduriyetler doğmaktadır.

II-AÇIKLAMALAR;

A-EMEKLİ HİZMET SÜRESİNİ TAMAMLAYAN ANCAK YAŞ KOŞULUNU TAŞIMADAN GÖREVDEN AYRILAN MEMURLAR AÇISINDAN EMEKLİLİK STATÜSÜ;

1-Herhangi rütbede görev yapan ve İçişleri Bakanlığı onayı ile hizmet yılını doldurmasına müteakip emeklilik ile ilgili hakları saklı kalmak kaydı ile görevinden ayrılan bir personelin, yaş koşulunu dolduruncaya kadar emekli maaşı ve ikramiyesi almadan ve üstelik pirimde ödemeyerek beklemek zorunda olduğu süre içinde emekli sayılıp sayılmaması pek çok yönden sonuç doğurmaktadır. Eğer emekli statüsünün doğmadığı kabul edersek ortaya çıkabilecek bazı sonuçlar;
a-6136 sayılı yasa ve uygulama yönetmeliği hükümleri çerçevesinde silah taşıma, ruhsat alma gibi bir takım haklardan mahrum kalması, buna bağlı olarak da yıllarca suç ve suçlu ile mücadele ettikten sonra, kendilerine dahi koruyamayacak şekilde ortada kalmaları gibi tehlikeli bir sonuç doğabilecektir.
17.03 1989 tarih ve 20111 sayılı Resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeline Görevlerinde Kullanılmak Üzere Bedeli Mukabili Zati Demirbaş Tabanca Satışına Dair Yönetmeliğin 6. Maddesinde yer alan “5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununda değişiklik yapan 2898 sayılı Kanuna göre Emniyet Hizmetleri sınıfından emekli olabilmek için gerekli olan hizmet yılını doldurduğu halde yaşı tamam olmadığı için fiilen emekli olamayan Emniyet Hizmetleri Sınıfı personelinin görevde iken almış oldukları zati demirbaş (standart) tabancaları geri alınmaz. Varsa kalan borcu defaten ödettirilir.” Hükmü, sadece bu silahların mülkiyeti ile ilgili olup, harçsız ruhsat alma veya taşıma ruhsatı verilmesine ilişkin hükümlerden farklı olduğu, yukarıda belirtilen kanun ve uygulama yönetmeliği çerçevesinde mağduriyet doğmasının mümkün olabileceği değerlendirilmektedir.
b-Aynı sebeple tüm şartlara haiz olmalarına rağmen pasaport ile ilgili haklardan kısıntı ve sıkıntı yaşamaları mümkün olacaktır.
c-Yine emeklilik kartı düzenlenmediği için, emeklilere tanınan haklardan en azından ispat yönü ile sıkıntı yaşayarak faydalanamama durumunun doğacağı değerlendirilmektedir.
d-Emekli polis kimlik kartı ve kokardını alamadığı için de, ilgili personelin yılanca hizmet verdiği kurumun sosyal tesislerinden kendisinin ve ailesinin yararlanmaları mümkün olmayacaktır.
e-Yıllarca ilgili memurun kendisinin, eşinin veya çocuklarının sağlık güvencesinden yararlanırken, emeklilik hakkını elde edinceye kadar 20-25 sene sağlık hizmetinden yararlanmış bir kamu görevlisi ve ailesi bireylerinin sağlık gibi hayati önemi haiz bir konuda ortada bırakılması gibi bir arzulanmayan bir sonuç doğacaktır.
2-Aşağıda detayı verilen Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Daireler Kurulunun 27.12.2001 tarih ve 2001/71 esas, 2001/148 sayılı kararı [2] ile tescilli olduğu üzere, hizmet süresini tamamlamış ancak emeklilik yaşını doldurmamış olup, emekliye isteği üzerine ayrılan veya resen emekli edilen memurların içinde bulunduğu statü emeklilik statüsüdür. Bu statü içinde kendilerine emekli aylığı bağlanıp bağlanmamış olması hali, emekli statüsünü değiştirmemektedir. Bu statüye bağlı hakların verilmemesi ise hukuka aykırı olduğu kadar, mağduriyetlerde doğurması mümkündür.
3-Bu kapsamda bulunan memurların içinde bulundukları statünün emeklilik olması ile, bu statünün yargı kararına rağmen ille de bir kart ile belgelemeleri bir hakkın doğumu için zorunlu kabul edilemeyeceği noktasından hareket ile, emekli sandığı gibi bir idarenin kendi kayıtları ile kolayca anlayabileceği ve yüksek yargı kararı ile zaten tanımlanan ve tescillenen hakların kırtasiyecilik uğruna ihlal edilmesi sonucunu da elbette hedeflenmeyer ve arzu edelmeyen bir sonuç olacaktır. Bu durumun telafisi güç zararlar doğurması ise kaçınılmazdır.
4- Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Daireler Kurulunun 27.12.2001 tarih ve 2001/71 esas, 2001/148 sayılı kararında (Dergi no:17) “Davacı 25 fiili hizmet yılını tamamladığından "Silahlı Kuvvetler Emeklisi" statüsünü ve sıfatını kazanmıştır. Emekliliğin hukuki nedeni ister " kendi isteği" ister " kadrosuzluk" ister " yetersizlik" ister " disiplinsizlik" ister " yas haddi" olsun statü emeklilik statüsüdür.
5434 sayılı Kanunun Geçici 205 nci maddesine göre 43 yasini tamamlamadan emekli aylığı alamayacağı hususu, emeklilik statüsünü etkilememektedir.” Gerekçeleri yer verilerek süre yönünden emekliliği hak eden bir kamu görevlisinin, yaş koşulunu taşımamış olmasına rağmen statüsünün “emekli” olduğu belirtilmiştir.
Kararın devamında da “5434 sayılı Kanunun geçici 205 nci madde gereğince 43 yasini tamamlayana kadar emekli aylığı bağlanamayacak olması keyfiyeti davacının emeklilik ve emekli aylığı alma hakkını kazanmadığı anlamına gelmemektedir.” Gerekçelerine yer verilmiştir.
Kararın sonuç kısımlarında da; Emeklilik hakkini elde edinceye kadar 25 yıl sağlık hizmetinden yararlanmış bir kamu görevlisi ve ailesi bireylerinin sağlık gibi hayati önemi haiz bir konuda ortada bırakılmasını haklı kılacak bir neden olamaz. TC. Anayasasının 2 nci maddesinde öngörülen " sosyal hukuk devleti" ilkesi de idarenin işlemini tecviz etmemektedir.
Silahlı Kuvvetler emeklisi statüsünde bulunan ve emekli aylığı almaya hak kazanmış (ancak 43 yasini dolduruncaya kadar emekli aylığı alamayacak olan) davacının her hangi bir sosyal güvenlik kurumunda da çalışmadığı dikkate alınmadığı, dikkate alınarak kendisine ve bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerine idarece sağlık karnesi verilmemesinin mevzuata ve hukuka aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.” Şeklinde görüş ve tespitler yer verilmiştir.

B-HEM EMEKLİ HİZMET SÜRESİNİ VE HEMDE YAŞ KOŞULUNU TAŞIMADAN GÖREVDEN AYRILAN MEMURLAR AÇISINDAN EMEKLİLİK STATÜSÜ;

Hem Emeklilik süresinin dolmaması, yaş koşulunun gerçeklemeden görevden ayrılan bir memurun prim ödeyerek emekli sandığı ile ilişkilendirilmesi halinde, emeklilik statüsünde sayılıp sayılmayacağı ayrı bir tartışma konusudur. Ancak yüksek mahkemece bu hususa sıcak bakılmadığı belirtmek gerekir.
5510 sayılı yasanın 106/8.maddesinde emekli sandığı kanunun yürürlükten kaldırılan hükümleri belirtilmiştir. Bu düzenlemede “ 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 12 ilâ 19 uncu maddeleri, …90 ilâ 100 üncü maddeleri, ….geçici 203 üncü, geçici 204 üncü, geçici 207 nci ve geçici 208 inci, (” maddelerinin yürürlükten kaldırıldığı ifade edilmiştir. Dikkat edilir ise 5434 sayılı yasanın yaş sınırlarını gösteren geçici 205.madde yürürlükten kaldırılmamıştır.
5510 sayılı yasanın geçici 1.maddesinde “5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.” Hükmü yer almaktadır.
5510 sayılı yasanın geçici 4.maddesinin 4 ve 5.fıkralarında da “Bu Kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde; iştirakçi iken, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına alınanlar, … hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır.” Hükmü yer almaktadır.
Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır.” Şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Yani 5510 sayılı 2008 tarihinde yürürlüğe giren yasanın 5434 sayılı yasanın bazı hükümlerini yürürlükten kaldıran 106/8.maddesi ile aynı yasanın 5434 sayılı yasanın yürürlükten kaldırılan hükümlerin dahi uygulanmasını imkan ve emir veren 5510 sayılı yasanın geçici 1.maddesi ile geçici 4.maddesinin 4 ve 5.fıkralarının birlikte göz önüne alınmasının faydalı olacağı ve Sayın Ali TEZEL in 02.08.2007 tarihli ve aşağıda belirtilen bu konuda ki açıklamasının, 5510 sayılı yasanın yukarıda belirtilen hükümleri ile birlikte değerlendirilmesinin faydalı olacağı anlaşılmaktadır.
Açıklamada, “5434 sayılı Kanununun 12.maddesine 17.09.2004 tarih ve 5234 sayılı Kanunla eklenen paragraflar gereğince, “657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak en az on yıl çalıştıktan sonra, memurluktan çıkarılmış olanlar ile aynı Kanun`un 96`ncı maddesi kapsamına girenler ve anılan Kanunun 48`inci maddesinin (A) bendinin (5) numaralı alt bendinde aranan nitelikleri kaybedenler hariç olmak üzere, herhangi bir nedenle memurluktan ayrılmış olanlar, memurluktan ayrıldıkları tarihten itibaren altı ay içinde yazılı olarak Sandığa başvurmaları ve emeklilik keseneği ve kurum karşılıklarını ait olduğu ay içinde Sandık hesabına yatırmaları şartıyla başvuru tarihini takip eden aybaşından itibaren Sandıkla ilgilendirilirler. Sandığın diğer iştirakçileri de 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olanlar ile aynı esaslar çerçevesinde bu uygulamadan yararlanabilirler. Bunların emeklilik keseneklerine, emeklilik keseneğine esas aylık, derece ve kademeleri ile ayrıldıkları göreve ilişkin ek göstergeleri esas alınır ve Sandığa emekli keseneği ödedikleri her yıl için bir kademe ilerlemesi ve eğitim durumları itibariyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu`na göre yükselebilecekleri dereceyi geçmemek şartıyla her üç yıl için bir derece yükselmesi uygulanır. Ancak, bu süreler, tekrar Sandığa tabi bir göreve başlayanlar için de geçerli olmak üzere emeklilik ikramiyesinin süre ve miktar yönünden hesabı ile kazanılmış hak aylıklarının tespitinde dikkate alınmaz. Bu şekilde Sandıkla ilgilendirilenler bu Kanun`un uygulanmasında isteğe bağlı iştirakçi olarak kabul edilirler.” [3]
Bu açıklamalara dikkat ettiğimizde, hizmet süresini dolmayan bir memurun da, eksik kalan süreye ilişkin primlerini yatırması koşulu ile emekli sandığı ile ilişkilendirilmesinin mümkün olması karşısında, bu bekleme süresi içinde ki statüsünün emeklilik olmasının mümkün olup olmadığı sorusu akla gelmektedir. Maalesef bu hususta yargı kararları olumsuz niteliktedir. Zira Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2.Dairesinin 22.05.1996 tarih ve 1995/551 esas ve 1996/490 sayılı kararında, davacının 25 fiili hizmet süresini doldurmaması nedeniyle emeklilik hakkını elde etmediğinin belirtilmiş olması, hizmet süresinin dolmasına kadar prim ödenerek beklenen sürenin emeklilik statüsü içinde olmadığı sonucunu göstermektedir.

III-SONUÇ;

1-Erkek memurların 25, kadın memurların 20 hizmet yılını tamamlamalarına müteakip görevlerinden ayrılarak, emeklilik yaşları sınırlarının dolmasını çalışmayarak, evlerinde beklemeleri mümkün bulunmaktadır.
2-Yaş sınırının doldurulmasına kadar geçecek bekleme süresi içinde bu memurlar emekli statüsü içinde bulunmaları gerektiği yüksek yargı kararı anlaşılmaktadır.
3-Bu bekleme süresi içinde emekli statüsünde bulunması gereken memurların sağlık karnelerini ve emekli kimlik kartlarını almalarının mümkün olduğu yargı kararından anlaşılmaktadır.
4-Emekli kimlik kartı ve sağlık karnesi alan veya bu belgeleri almaya hak kazanan memurlar ve aile bireylerinin emekli olduğu kurumun mevzuatından kaynaklanan ve emeklilere tanınan tüm imkanlardan faydalanmalarının mümkün ve gerekli olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
5-Hizmet süresi tamamlayarak pirem ödemen yaşının dolmasını bekleyen memurların, bu bekleme süreci içinde zati demirbaş silahlarını almaları ve silah taşıma ile bulundurma ruhsatını almalarında bir engel olmadığı kanaatine ulaşılmaktadır.
6- Hizmet süresi tamamlayarak pirem ödemen yaşının dolmasını bekleyen memurların, bu bekleme süreci içinde pasaport ve sosyal tesis kartlarını çıkarmalarında da, bir engel halin olmadığı değerlendirilmektedir.
7- Hizmet süresi tamamlayarak pirem ödemen yaşının dolmasını bekleyen memurların, bu bekleme süreci içinde, emekli polis tanıtma kartını ve ilgili diğer belgeleri almalarında da engel durumun olmadığı yargı kararı ışığında değerlendirilmektedir.
8- Hizmet süresi tamamlayarak pirem ödemen yaşının dolmasını bekleyen memurların, bu bekleme süreci içinde, emekli mensupların üye olabileceği vakıf ve dernek gibi kuruluşlara üye olmalarının da mümkün olduğu anlaşılmaktadır.
9-Bir hakka sahip olmak ile bu hakkı belgelemenin farklı hususlar olduğu değerlendirilmektedir. İspat araçlarının, hakkın doğmasına veya kaybına gerekçe olamayacağı açıktır. Emekli kartı da, bir hakkın doğmasına ve kaybına değil, var olan bir hakkın sadece ispatına yarayan bir belge olduğu açıktır. Dolayısı ile bu belgelenin olmaması veya henüz düzenlenmemiş bulunması, bir hakkın kaybına veya kullanımının engel olmamalıdır.
10-Yaş ve hizmet süresini tamamlamadan görevinden ayrılan bir memurun, hizmet süresinin dolmasına kadar prim ödemesi halinde emekli sandığı ile ilişkilendirilmesi durumda, AYİM sinin kararı ışığında, bu hizmet süresinin dolmasına kadar geçecek bekleme süresi içindeki statüsünün, emeklilik sayılamayacağı, bu hususta temel kriterin emeklilik zorunlu çalışma süresini yani hizmet süresinin tamamlanması olduğu sonucuna varılmaktadır.

Önder ÖZLEM

KAYNAKLAR;
[1]-Ali TEZEL-02.08.2007 tarihli “İstifa eden memurlar da isteğe bağlı prim ödeyebilir” başlıklı yazında belirtilmiştir. (http://www.tumgazeteler.com/?a=2176548)
[2]-http://www.msb.gov.tr/ayim/ayim_karar_detay.asp?idno=3009&ctg=000002000022000024
[3]-Ali TEZEL-02.08.2007 tarihli “İstifa eden memurlar da isteğe bağlı prim ödeyebilir” başlıklı yazında belirtilmiştir. (http://www.tumgazeteler.com/?a=2176548)