Afüv Ve İbeaya Müteallik Bazı Hükümet

Afüv Ve İbeaya Müteallik Bazı Hükümet :


316 - : Bir cürümden dolayı mücrimi muaheze ettneyib bu bab-daki kusurunu, tecavüzünü mahv ve izale etmek bir afüvdür, bir ib­radır. Bu afüv ve ibrayı veliyyi cinayet yapabileceği gibi bizzat mec-niyyün aleyh de yapabilir. Bu afüv ve ibra, ıstılah kısmında beyan olun­duğu üzere «afüv anilkısas», «afüv anüdnayet», «afüv anılkatu, «afüv aniltirahe», afüv aniggecce» diye birkaç kısma ayrılır.

Binaenaleyh bu hususları aid afüv ve ibra üzerine bir kısım ah-k&m .terettüb eder. Aşağıdaki meseleler de bu cümledendir.

317 - ; Afym badelvefat olması şart değildir. Herhangi bir ca­rini bizzat mecruh afüv edebileceği gibi onun vefatından mukaddem va­risleri de afüv edebilir.

Binaenaleyh bu afvın vukuundan sonra mecruh, o cerhin tesiriyle vefat etse varisleri carihi ne kısas etdirebiür, ne de ondan diyet alabi­lirler.

318 - : Bîr katiü münferid bulunan veliyyi katil, gerek kablel-vefat ve gerek badelvef at afüv edince kısas sakıt olur, katil üzerine diyet de lâzım, gelmez.

Şayed velivyi katil, katili bu veçhile afüv etdikten sonra amden kati edecek, olsa hakkında bil'ittifak kısas lâzım gelir.

319 - : Bir maktulün müteaddid velîlerinden biri katili afüv et-diği veya kendisiyle sulh olduğu halde diğerleri afüv ve sulhde bulun-masalar veya çocuk veya mecnun bulunsalar kısas sakıt olub bunların hakları, hisseleri nisbetinde diyete münkalib olur ve bu diyet, üç. sene içinde mukassat&n bizzat katilden istifa olunur. Çünkü kısas, kabili tecezzi olmayan bir hakdır. Bundan dolayıdır ki, veliyyi katîî, aniden katil olan şahsı kısasın bir cüzünden afüv etse kısasın tamamı sakıt olur. Yoksa afüv edilmeyen cüzü, diyete münkalib olmaz. Zira müte-cezzi olmayan bir şeyin sınıfını veya bir cüz'ünü zikretmek, küllünü zikretmek gibidir.

320 - : Bir katili evliyai kısaadan biri afüv etdiği halde diğeri amden kati edecek olsa bakılır: eğer afve muttali değilse veya bu afüv ile kasasın gayri caiz bir hale geldiğine gayri vakıf ise hakkında kısaa icra edilemez. Çünkü bu ikinci katile nazaran birinci katilin ismetinde, maauniyyeti hayatiyyesinde bir adem şüphesi vardır. Bu ikine katil, kendisi için sabit olan bir hakkın, bagkaaı tarafından vuku bulacak bir afüv ile sukut edeceğine vâkıf değildir.

Şu mesele, imamı Âzam ile İmameyne göredir, imam Züfere gö­re bu ikinci katil hakkında kısas lâzım gelir. Birinci katil, afüv saye­sinde tekrar masuniyyet kazanmış olduğundan onu kati, bir cinayet olmuş olur.

Fakat bu ikinci katil, afve vâkıf ve katlin hürmetine muttali bu­lunduğu halde bu katil hadisesini aniden vücuda getirmiş olursa hak­kında biiittifak kısas lâzım gelir. Bu halde kendisi de birinci katilin terikesinden hissesine göre diyet ahzine müstahi-k olur. Çünkü o, afüv edilmiş olmakla bunun kısasdaki hakkı diyete münkalib olmuş bulunur.

321 - : Müteaddid kimseleri amden öldürülmüş olan bir caniyi bu maktullerden birinin velîsi afüv etdiği halde diğer maktullerin ve­lileri afüv etmeseler bu afüv etmeyenlerin kısas hakları sakıt olmuş olmaz. Çünkü bu takdirde ayrı ayrı cinayetler mevcud bulunmuşdur. Artık velilerden birinin afvı, diğer velîlerin haklarına tesir edemez.

Fakat iki maktulün katili bir şahıs olub da bu maktullerin yegâne velîsi ve varisi bulunan kimse, bu maktullerden birinin kısasından kati­li afüv etse artık diğer maktul için katili kısas ettiremez. Çünkü velî, bu iki maktulden dolayı bu caniye karşı bir nesemeye, bir hakkı haya­ta müstahikdir. Maktullerden birinden dolayı caniyi afüy edince onun yansı hakkında kısası iskat etmiş gibi olur. Kısas ise tecezziyi kabil değildir. Cevhere.

322 - : Bir maktulün velîsi, katili badel'cerh, kablelmevt afüv edecek olsa kısas hakkı sakıt olmuş olmaz. Çünkü cerh, sirayet yolîy-le mevte müntehî olunca kati hadisesi, cerh zamanından itibaren vuku bulmuş sayılır. Maahaza bu cerh, mevte müfzî bir sebeb olmakla kati mesabesinde bulunmuşdur. Artık mutlak cerhden afüv, katiden afvı müstelzim olmaz.

323 - : Hür olan bir mecruh, carini katilden dolayı afüv edib de badehu cerhin tesiriyle vefat edecek olsa kısas, sakıt olmuş olur. Fakat mecruh, rakik bulunursa afvı sahih olmaz. Çünkü bu takdirde kısas hakkı, kendisi için değil, mevlâsı iğin sabit olur.

324 - : Hür bir mecruh, kendisini amden veya hataen cerh et­miş olan şahsı katıdan, veya cirahetden veya şecceden yahut darbdan afüv etdikten sonra şifa bulsa artık o şahıs hakkında bir şey lâzım gelmez. Fakat bu suretle afüvden sonra cerhin tesiriyle vefat etse ca-rih hakkında amd takdirinde kısas, hata takdirinde diyet lâzıır gelir. Çünkü katıdan ve emsalinden afüv, katilden afvı müstelzim değildir. Bu, imamı Azama göredir. İmameyne göre ise cirahetden afüv, katil­den afüv mesabesindedir. Binaenaleyh bu lâfz ile olan bir afüv ile kı­sas da, diyet de sakıt olur. Çünkü sirayet, cirahatin eseridir. Bir şey hakkındaki afüv, onun eseri hakkında da afüv demekdir.

Fakat mecruh, carini cinayetden veya hem cerh ve katıdan, hem de bunlardan tahaddüs edecek şeyden afüv etmiş olursa bununla bii'-ittifak hem kısas, hem de diyet sakıt olur. Çünkü bu tabirler, katil­den de afvı müş'irdir.

325 - : Hali sıhhatte olan, yani: gidib gelmeğe kadir olub sahi­bi firaş bulunmayan bir mecruh, kendini hataen cerh etmiş olan şahsı ibra etdikten sonra vefat etse diyet namına o şahıstan bir şey alına­maz. Fakat mecruh, sahibi firaş olduğu halde carihini ibra edib de ba­dehu almış olduğu cerhin tesiriyle vefat etse bu ibrası malının sülüsün­den muteber olur. Çünkü bu afüv ve ibra, bir teberru mahiyetindedir. Marazı mevt ile mariz olan bir kimsenin teberrüatı ise sülüsi malinden muteberdir. Binaenaleyh diyet mikdarı, malının sülüsünden ziyade de­ğilse tamamen sakıt olur. Malinin sülüsünden fazla olub da varisleri bu ibrayı müciz olmazlarsa diyetden sülüsün müsaid olduğu mikdar sakıt olur. Mütebakisi carinin - mevcut ise - âkilesinden, değilse kendisin­den alınır.

Maahaza bu mecruhun hiç varisi bulunmayıb da terikesi beytül-mâle aid olursa bu afüv ve ibrası, malının tamamından sahih olur, bey-tülmâl namına carihten bir şey istenilemez.

Fakat carihini bu suretle ibra edib badehu vefat eyleyen bir mec­ruhun terikesi müstağrak biddüyûn olur ise alacaklıları bu ibrayı tut-mayıb mecruhun diyetini carihden alarak kısmeti guremaya Idhal ede­bilirler.

326 - : Bir maktulün müteaddid varisleri olduğu- halde katil, bunlardan biri muvacehesinde gaib olan bir veya birkaç varisin kendi­sini afüv etmiş olduğuna beyyine ikame edecek olsa bu beyyine dinle­nir. Bunun neticesinde kısas, diyete münkalib olur. Hazır olan varis artık diyetden hissesine isabet eden irs mikdarım alabilir, kısas hak­kında hüküm istihsal edemez.

327 - : Bir şahıs, iki kimsenin meselâ: birer elini amden kesdi-ği halde o kimselerden biri bu caniyi kısasa hükm edilmeden veya hükm edildikden sonra afüv etse diğeri kısas ettirebilir. Müreccah olan da budur.

Fakat îmam Muhammede göre caninin bir elinin kısasına ve bir ' el diyetinin de caniden alınarak o iki kimse arasında nısfiyyet üzere kısmet edilmesine hükm edildikden sonra bu afüv vuku bulsa artık kısas sakit olmuş olur. Bu halde afüv eden nısıf diyete, afüv etmeyen bir elin tam diyetine müstahik olur. Mebsut, Bedayî, Cevhere, Hin-diyye Reddi Muhtar.

«(Mâlikîlere göre de müsavi derecede hakkı kısasa mâlik olanlar­dan biri, cinayet sabit oldukdan sonra caniyi meccanen afüv ile hakki kısasını iskat etse artık diğerleri kısası icra edemezler, diyetden his­selerim alırlar.

Kezâlik: kısas hususunda söz sahibi olan varisler, sırasiyle hak­kı kısaslarını afüv etseler bu hususda söz sahibi olmayan varisler di­yetden hisselerine müstahik olurlar. Meselâ: amden maktulün iki oğ­lu ile bir aevcesi bulunub evvelâ bir oğlu, sonra da diğer oğlu katili meccanen afüv etse zevcesi diyetden irs nisbetinde hissesini alabilir. Fakat bu oğullar, maktulü birden afüv etse artık zevce de diyetden hisse alamaz. Nitekim maktulün bir oğlu olub katili afüv etdiği tak­dirde de hüküm böyledir. Zira bu afüv ile kısas sakıt olmuş, afinin de­recesinde diyete müstahik kimse bulunmamış olduğundan ondan dere-ceten dün bulunan zevce de diyete müstahik bulunmaz. Maamafih va-. rialerden biri katil ile bir mal üzerine sulh yaparsa diğer varisler de­receleri müsavi olsun olmasın diyetden hisselerini alabilirler.

Amden veya hataen mecruh olan, carini cerhinden dolayı mecca­nen afüv etse veya bundan dolayı bir mal üzerine sulh olsa da badehu bu cerhin tesiriyle ölse velîleri dilerlerse bu afüv ve sulhu imza ederler ve dilerlerse badel'kasem amd takdirinde carini kati ve hata takdirin­de ondan diyet aha edebilirler. Carih de vermiş olduğu sulh bedelini geri alır.

Katil, kendisini veliyyi maktulün afüv etdiğini inkârına mukarin iddia etse veliyi ademi afüv üzerine istihlâfda bulunabilir. Velî, afüv etmediğine dair yemin ederse- kısas etdirebilir. Velî, yeminden nükûl ederse katil, afüv edilmiş olduğuna dair bir kerre yemîn ederek kisas-dan kurtulur. Fakat o da yeminden nükûl ederse hakkında kısas icra edilir. Afvı iddia etmekle cinayeti itiraf etmiş olur. Şerhi Ebil'berekât, Düsûkî.)

(Şafiilere göre de bir müslüman, bir şahıs hakkında hataen cina-yetde bulunduğunu ikrar etse malinden diyet vermesi lâzım gelir. Bu halde mecniyyün aleyh, daha hayatda iken bu caniyi afüv etse de ba­dehu bu cinayet tesiriyle ölse afvı muteber olmaz. Çünkü bu, katile vasiyet kabilinden olacağından caiz değildir.

Yapdığı cinayetden dolayı âkilesine diyet teveccüh' eden bir cani­yi mecniyyün aleyh, afüv etse onun âkilesini afüv etmiş olmaz. Meğer ki «caniden cinayetinin diyetini afüv etdim» söziyle^ onun âkilesinden diyetini afüv ettiğini kasd etsin. O zaman âkilesi hakkında bu afüv ca­iz olur. Muhtasarı Müzeni)

(Hanbeiîlere göre de yalnız kısası ve kısas ile beraber diyeti afüv şahindir. Afüv edilen cani artık ta'zîr edilemez. Çünkü onun üzerinde bir hak vardır ki, o da afüv ile sakıt olmuş olur.

Veliyyi maktul» afvmi kısas ile veya diyet ile takyid etmeyib sureti »nutalkada afüv etse veya mal olmayan hamr gibi bir şey üzerine afüv etse veyahut yalnız kısasdan afüv etse kısas sakit olur, diyet lâ­zım gelir.

Afvın hali mevte ta'liki şahindir. Binaenaleyh bir mecruh, carihe hitaben «ben Ölürsem seni kanımdan, veya katlimden ibra etdim» dese afvı sahih olur. Artık aldığı cerahatden ölürse carih berî olur. Fakat ölmez de şifa bulursa kısas veya diyet hakkı baki olur. Çünkü ibra, ölüm haline muallâk bulunmuş, cerihayı mutazammnı bulunmamışdır. Fakat «seni afüv etdim», «senden cinayetini afüv eyledim» demiş ol­sa artık cani kısasdan da, diyetden de berî olur. Çünkü bu afüv, ikisi­ne de şâmildir.

Veliyyi maktul, diyeti ihtiyar edince diyet teayyün eder. Badehu katili kati etse hakkında kısas lâzım gelir. Çünkü diyeti ihtiyar, kısası afüvdür. Bu afüv sebebiyle katilden kısas sakıt olmuşdur.

Katili meccanen afüv evlâdır. Nitekim bir âyeti kerimede afüv eder iseniz bu, tekvaya daha yakındır.» buyurulmuş-tur. Bir hadisi şerif de de: vârid olmuşdur. Yani: Bir kimse, gördüğü zulme rağmen zalimini afüv ederse Allah Tealâ bu sebeple onun izzetini arttırır. Sahihi müslim. vMünte-hel'iradât.)

(Zahirîlere göre de mecniyyün aleyh hakkında amden veya hata­en yapılan bîr cerh veya katı cinayetini afüv edebilir. Fakat bu cina­yetden tahaddüs edecek şeyi tahaddüsünden evvel afüv edemez, bu a£-yi bâtıldır. Çünkü kendisine o hak henüz sabit olmamışdır.

Bir maktul, vefatından evvel katili kısasdan veya diyetden afüv edemez. Çünkü bunlar kendisinin değil, varislerinin hakkıdır. Maama­fih varisler de bunları maktulün vefatından evvel afüv edemezler, bu afüv bâtıldır. Zira bu hak vârislere maktulün vefatından sonra sabit olur. Elmuhallâ.) [39]