Cinayetlerin Hükümleri
Cinayetlerin Hükümleri :
242 - : Cinayetlerin hakkında tatbiki icab eden cezaya, te'dib ve ta'zibe «mucebi cinayet» denir ki, cinayetin hükmü, yani: sabit olan bir cinayet üzerine terettüb eden malî veya bedenî ukubet demekdir. Bu ukubet, cinayetlerin mahiyetlerine göre tebeddül eder. Nitekim aşağıdaki meselelerden anlaşılacakdır.
243 - : Amden katlin hükmü, şeraiti mevcud olduğu takdirde kısas ile maktulün mirasından ve vasiyetinden mahrumiyet ve uhrevî me-suliyetdir. Şu kadar var ki bazı kerre kısas diyete münkalib olur veya. meccanen veya bir bedel mukabilinde sukut eder. Nitekim âtiyen beyan olunacakdır.
Amden katilden dolayı keffaret lâzım gelmez. Çünkü bu kati, büyük bir cinayetdir, bunun için keffaret, kifayet etmez.
244 - : Şibhi aradın hükmü, diyeti mugallâza ile keffaretden ve miras ile vasiyete ademi nailiyetden ve uhrevî mesuliyetden ibaretdir.
Keffaretİn lüzumu, katilin âkil, baliğ, hür, müslim olması halindedir. Maktulün hür olub olmaması, müslüman, zimmî veya müste'min bulunması müsavidir.
Şibhi amd suretiyle katil olan şahıs, ayrıca, ta'zire de müstahik olur
245 - : Hataen katlin hükmü, diyeti kâmile ile mirasdan, vasiyet-den mahrumiyet ve keffaretle uhrevî mesuliyetdir.
246 - : Hata mecrasına carî katlin hükmü, diyeti kâmile ile keffaret ve miras ile vasiyetden mahrumiyetdir.
247 - : Tesebbüben katlin hükmü, yalnız diyeti kâmileden ibaretdir. Şu kadar var ki, bu katle müeddî olan (fi'l, haklı olarak işlenmiş veya araya başkasının fi'li haylûlet etmiş olursa o zaman mütesebbib üzerine diyet de lâzım gelmez. Bir kimsenin kendi hanesinde kazıdığı kuyuya bir şahsın gelip düğmesi veyahut bir kimsenin tariki âmde bilâmüsa ade kazıdığı kuyuya şahsı diğer bîr gahaın tutub atmaaı hâdiselerinde olduğu gibi. Çünkü mübaşir ile mütesebbib içtima edince hüküm, mübaşire izafe edilir.
248 - : Amden cerh ve kat'm hükmü, mikdarda müsavat ve mü-maselet kabil olduğu takdirde kısasdır. Olmadığı takdirde diyet veya hükümeti adildir.
249 - Hataen cerh ve kat'ın hükmü, mecruhun uzvu tamamen kesilmiş veya menfaati bükülliye zail olmuş ise diyetdir. Böyle olmayıb da uzva za'f ânz olmuş veya uzuvda ayıb sayılacak bir eser kalmış ise hükümeti adildir.
Hata hükmünde olan cerh ve kat'ın hükmü de böyledir.
250 - : Tesebbüben cerh ve kafin hükmü de hataen vukubulan cerh ve kat'ın hükmü gibidir. Şu kadar var ki, kat' veya cerhe müeddi ,,ian fi'l, haklı olarak işlenmiş yahut mütesebbibin fi'lile kat* veya cerh hâdisesi arasına başka bir fi'li ihtiyarî haylûlet eylemiş olursa o zaman mütesebbibe bir şey lâzım gelmez. Bir şahsın kendi hanesinde kazıdığı kuyuya birisinin gelip kendi kendine düşerek yaralanması veyahut bir kimsenin tariki âmda izinsiz olarak yığdığı keresteler üzerine birisini başka bir kimsenin atarak yaralaması gibi. Bedayî, Hindiyye, Bahri Raik.
251 - : Tarifleri yukarıda yazılmış olan hansa, damıa, damiye, bâzia, mütelâhime, simhak denilen yaraların hükümleri, her halde hükû meti adildir. Bunlarda şer'an mukadder bir erş yokdur. Muzihanın hükmü de amden ise kısasdır. Çünkü bunda mümaseleti temin kabildir. Hataen ise diyetdir.
Haşimenin, münakkile ile âmmenin hükümleri de diyetdir. Dürer. Bunların mikdarları için diyet bahsine müracaat!.
252 - : Mâdûnnennefs olan bir cinayet, nefse sirayet edince bakılır: Eğer cinayet, amden yapılmış ise kısası müstelzim olur. Amden yapılmamış ise diyeti kâmile icab eder. Çünkü mâdûnennefs olan bir cinayet, bu sirayetle bâtıl olub bunun tahaddüsü ânından itibaren bir kati mahiyetinde olduğu tebeyyün eder.
Cinayet neticesinde vücude gelen yaranın dairesini genişletmesine veya Ölüme müncer olmasına «sirayet filcinaye» denildiği mukaddimede de görülmüşdür. Bir el, mafsalından kesildiği halde yaranın ilerliyerek kolun yarısına kadar sirayet etmesi, veya bir muzihamn ilerleyerek yaralananın vefatını intaç eylemesi gibi. Bedayi, Bahr.
253 - : Köle veya cariyenin âzasından birinde yapılan cinayetden dolayı da hur Ve hurre için mukadder olan diyet nisbetinde kıymetine göre diyet takdir olunur.
Meselâ: bir hurrün kesilen bir elinin diyeti, diyeti kâmilesinin yarısı olduğu gibi bir kölenin kesilen bir elinin diyeti de kendi kıymetinin yari' sı mikdandir. Şu kadar var ki, bu kölenin kıymeti beş bin dirhem veya daha ziyade olursa kendisine bu hakle iki bin beş.yüz dirhemden iki buçuk dirhem noksan verilir. Diyetlerin nıikdarı bahsine müracaat!.
254 - : Bir memlûkün yapdığı cinayet, amde mukarin olursa hakkında şeraiti dahilinde kısas lâzım gelir. Amde mukarin olmazsa ınevlâ-sı muhayyerdir, dilerse iktiza eden diyeti bizzat kendisi vererek memlü-künü kurtarır, dilerse bu diyet mukabilinde mcmlûkü müstahikki diyete def eder.
Bir memlûkün yapdığı bir eiııayetden dolayı icab eden diyeti, mev-lâsınm deruhde ederek men lehüddiyete ödemesine «fedayı diyet» denir. Bu bede!, hilâfına bir şart mevcut olmadığı takdirde hâlen vacibül'eda olur.
Bir memlûk, müteaddid kimseleri hataen kati edecek olsa mevlâsı, .'edai diyetde bulunduğu takdirde yalnız kıymetine muadil bir diyet vermekle mükellef olur.
Fedai diyet, amd tarikiyle olmayan herhangi bir katilden dolayı olabileceği gibi kat' ve cerh cinayetlerinden dolayı da olabilir.
255 - : Diyeti ihtiyar edecek nıevlânın zengin olması, İmamı Azama göre şart değildir. Binaenaleyh fedai, diyeti ihtiyar eden bir mevlâ-nın fakir olduğu bilâhare tebeyyün ederse diyet, uhdesinde bir borç olmuş olur. Fakat imameyne göre bu hususdâ mevlânın yesarı şartdır. Meğerki evliyai katıl, onun fakirülhal olduğunu bilib razı olmuş, olsunlar.
256 - : Müdebber olan bir memlûkün herhangi bir cinayetinden dolayı lâzım gelen diyeti eda etmek ise mevlâsına aid bir vecibedir. Bu hususda verilmesi icap eden mikdar, diyet ile müdebberin kıymetinden hangisi az ise odur. Şayed bir müdebberin kıymeti, ieab eden bir diyeti kâmile nıikdarından fazla olsa bu diyet mikdarı, on dirhem noksan olarak tesviye edilir.
Müdebbere, ümmi veled ile mükâteb ve mükâtebe hakkında da hüküm böyledir. Çünkü bunlar başkasına temlik edilmeğe mahal bulunmadıkları cihetle nefislerini men lehülcinayeye def etmek kabil değildir. Be-dayi, Haniyye, Bahri Raik. İslâm hukukunda i'taka müteallik hükümler kısmına da müracaat!
(Amden katilden dolayı kısasın müteayyen olub olmaması hususunda beynelmüetehidîn ihtilâf vardır. Şöyle ki: Hanefîler ile Mâlikîlere göre katli amdin mucebr, aynen kısasdır. Yoksa varislerinin ihtiyarlarına muallâk olarak kısas ile diyetden biri değildir. Binaenaleyh men lehüikı-sas, dilerse kısası istif a eder, dilerse katili katili af eder. Fakat katilin rızası olmadıkça kısası terk ederek diyet namile tazminat alamaz. Katil öldüğü veya-af edildiği takdirde katlin mucebi olan ceza, tamamen sakıt Mmuş olur.
Maahaza İmam Mâhke göre amden katil olan şahıs, sulh veya afuv suretiyle kısasdan kurtulsa da bilkülliye cezadan kurtulamaz. Binaenaleyh bu halde yüz celdoye ve bir sene müddetle habis cezasına müstahik nlur. Bu hususda katil ile maktulün müslim İle gayri müşlim, erkek ile dişi, hür ile rakik olması arasında fark yokdur.
Şııını ilave edrlim ki, Maliki mezhebine göre de amden katilden dolayı kefaret lâzım gelmez. Şu kadar var ki, afüVve sulh gibi bir veçhile kısasdan kurtulan bir caninin keffaretde bulunması mendubdur. Bi-dayetülmüctehid, Elmuğnî, Bedayi.)
(Şafiîlere göre kısas hakkında iki kavi vardır. Bir kavle göre amden katlin mucebi aynen kısas değildir. Belki kısas ile diyetden bîridir. Velİy-yi katil, muhayyerdir, dilerse kısas eder, dilerse katilin rızasına bakmaksızın kendisinden diyet alır. Bu haldi? katil vefat etse veya başkası tarafından öldürülse diyet ciheti teayyün etmiş oluK Ve men lehülkısas, ka-tiîi af edecek olsa kısas da, diyet de sukut eder.
ikinci kavle göre amden katlin cezası aynen kısasdır. Şu kadar var ki, veliyyi. katîl, bunun mukabilinde katilin rızasına bakmaksızın diyet alabilir. Bu halde katili af edecek olsa yalnız kısas sakıt olur. Diyet sakıt olmaz. Kakat katil ölse hem kısas, hem de diyet sakıt olur.
Şafiî fukahasının bu hususda noktRİ nazarları şudur: katilden dolayı ifab eden tazminat, ifk evvel maktulün hakkıdır. Çünkü cinayet kendi hakkında yapılmıştır. Bir kimsenin hakki ise kendisinin istifade edebileceği bir. şey demektir. Maktul ise kısasdan müstefid olamaz. Belki diyet namile alınacak bir maldan müstefid olabiJir. Zira bu maldan borçları Ödenir, vasiyetleri tenfiz edilebilir. Şu kadar var ki, kısas bir zecr hikmetine jnebni meşru kılmmışdır. Çünkü bir çok kimseler mal cezasından korkmazlar da kısas cezasından korkarak cinayetlere mücaseret ödemezler.
Binaenaleyh amden vukubulan bir katilden dolayı ceza olarak kısas ile diyetin İçtimai muvafık görülebilirse de bunlardan her biri maktulün nefsine bir bedel teşkil etmekde olduğundan böyle iki bedeli birden istifa caiz olamaz. Artık bu iki-bedelden birini istifa hususunda veliyyi katilin muhayyer olması lâzım gelir1. Bedayî, TunfetüTmuhtae.)
«Bu mütalâaya covaben Hanefî fukahası da diyorlar İd: buna bu Hususdaki nüsus, müssid doğüdir. Maahaza maktulün kısasdan istifadesi, malden İstifadesinden daha mühimdir Çünkü kısas sayesinde manevî bir hayat husule gelir. Kısas, hem maktulün varislerinin, hem de maktulün menaub' olduğu içtimaî heyetin hayatına, emniyet ve rahatına hâ-dirn bulunur. Cürüm ile ceza arasında da tam bir mümaselet bu suretle temin edilebilir. Bedayi, Muhit. (Hanbelîlere göre de amdon katlin (vzası, kısas ile diyetden biridir. Bu hususda veliyyi katil, muhayyerdir, dilerse kısası, dilerse diyeti ihtiyar eder. Caniyi meccanen afüv etmesi de afdaldir. Cani afüv edilince artık hakkında ta'zir de ieıa edilemez.
Veliyyi katil, caniyi kısasdân af etse veya mutlak suretde, kîsas ite veya diyet ile takyid etmeksizin af edecek olsa diyete müstahik olur.
Veliyyi katil, diyeti ihtiyar etdikten sonra caniyi amden kati edecek olsa kendisi de kısasen kati olunur.
Hanbelî mezhebine göre de amden katilden dolayı keffaret lâzım gelmez. Fakat Şafiî mezhebine göre her halde keffaret lâzmv gelir ve bu caninin malinden temin edilir. Çünkü amden kati, daha büyük bir ma' siyet olduğundan keffarete daha ziyade muhtacdır.
Şafiîlere göre tesebbüben katil de Lamamiyte hataen katil hükmündedir. Binaenaleyh bu da keffareti ve mirasdan mahrumiyeti müstelzim olur.
Hanbelîlere göre de gerek şibhi amd ile hataen katilden ve gerek hata mecrasına carî katil ile tesebbüben katilden dolayı keffaret lâzım gelir. Bu hususda katilin baliğ, âkil, hur, erkek olmasiyîe çocuk, mecnun, rakik, dişi olması arasında fark yokdur. Kasırlar üzerine lâzım gp-len keffareti bunların mallarından olarak velîleri ifa eder. Rakik ise keffareti oruç suretiyle yapar.
Kezalik: bu hususda maktulün müslim, baliğ, hür, erkek olmasiyîe zimmî veya muahid olması, çocuk, rakik, kadın bulunması arasında da fark yokdur. Elmuğnî, El'Üm, Keşşafül'kına.)
(Zahirîlere göre de amden yapılan katilden dolayı ya kısas veya diyet lâzım gelir. Binaenaleyh bir kimse bir müslümanı darı islâmda veya onu müslüman olduğunu bildiği halde darı harbde amden öldürse bu maktulün velîsi muhayyer olur. Katili dilerse kati eder ve dilerse af eyler. Bu hususda maktulün reyine bakılmaz. Maamafih velînin kısas-dan affı, diyetden sükûtu, diyeti ıskat etmez. Veliyyi katîl buna müsta-hikdir, velev ki zikr etmesin. Meğer ki diyeti de sarahaten af etsin. Bir de katil ile bıtterazi bir bedel üzerine ittifak edebilirler.
Zahirîlere göre amden yapılan cerhden ve kat'ı uzuvdan dolayı da kısas icab eder. Cerihaların, şeccelerin hepsinde de mümaseleti temin mümkündür. Mecniyyün aleyh cerihalardan dolayı kısas ile diyet arasında muhayyer olmaz. Fakat hataen vuku bulan bir cerhden veya kat'ı uzuvdan dolayı kısas da, diyet de lâzım gelmez. Bu ma'füvdür. Bir hadisi şerirde buyurulmuşdur. Yani: Allah Tealâ Resuli Ekrem'ine bir lûtfu mahsus olmak için onun ümmetinden hatayı, nisyam, ve mükrehen yapdıkîarı şeyleri af etmişdir. Bunlar bu hususlardan dolayı mes'ul olmazlar. Elmuhaliâ.)
«Buna cevaben deniliyor ki: bu af, mesuliyeti uhreviyye itibariyledir. Dünya itibariyle maktulün hakkı mahfuzdur. Bu hadisi şerif, muh tîin m ah veya .diyeti tazmin etmesine, ve bir nisyan eseri olarak abde::t-siz namaz kılanın bu namazı kaza etmesine münafi değildir. Hataen kat lin dünya ahkâmı itibariyle ma'füv olmayıb diyeti icab etdiği nassi ku-' anî ile sabitdir. Demek ki hatalar, mutlaka ma'füv değildir. Bir insanın canı muhterem olduğu gibi âzası da, malı da muhteremdir. Her zararın telâfi ve tazmin edilmesi ise hukuki islamiyyede bir esasdır. Camiüssağîr Şerhi Feyzül'kadîr, Mebsutı Serahsî.)
«Veliyyi katilin amden katilden dolayı kısas ile diyet arasında muhayyer bulunduğunu ihtiyar eden müctehidler, bu hususda hadisi şerifine vesaireye istinad etmekdedirler. Buna karşı da diğer müctehidler tarafından şu veçhile cevab verilmişdir: Kur'anı mübînde buyurulmuşdur. Binaenaleyh amd;n katiller hakkında yalnız kısas icrası, ve ayni suretle cezalandırılmaları emr olunmuşdur. Adalet bunu iktiza eder, her ıkab kendi misliyle karşılanır, ainden katlin misli ise katildir. Bunda diyetin medhali yokdur. Meğer ki iki taraf razı olsunlar. îşte hadisi şerifde diyetin zikredilmesi de bu itibar iledir. Veliyyi diyet, cam tarafından diyet teklifi takdirinde düşünür, noktai nazarına muvafık gelirse kabul eder, muvafık gelmez se kabul etmez. Bu hususda muhayyerdir. Yoksa yapdığı haksız bir katilden dolayı kendi şevki vicdanîsi ile hakkında kısas yapılmasını iltizam edenbir katili diyet namiyle bir mal vermeğe mecbur etmek sultiı-nna veliyyi katilin malik olması muvafık görülemez. Elmuhaliâ, Muhiti Burhanı. [33]
242 - : Cinayetlerin hakkında tatbiki icab eden cezaya, te'dib ve ta'zibe «mucebi cinayet» denir ki, cinayetin hükmü, yani: sabit olan bir cinayet üzerine terettüb eden malî veya bedenî ukubet demekdir. Bu ukubet, cinayetlerin mahiyetlerine göre tebeddül eder. Nitekim aşağıdaki meselelerden anlaşılacakdır.
243 - : Amden katlin hükmü, şeraiti mevcud olduğu takdirde kısas ile maktulün mirasından ve vasiyetinden mahrumiyet ve uhrevî me-suliyetdir. Şu kadar var ki bazı kerre kısas diyete münkalib olur veya. meccanen veya bir bedel mukabilinde sukut eder. Nitekim âtiyen beyan olunacakdır.
Amden katilden dolayı keffaret lâzım gelmez. Çünkü bu kati, büyük bir cinayetdir, bunun için keffaret, kifayet etmez.
244 - : Şibhi aradın hükmü, diyeti mugallâza ile keffaretden ve miras ile vasiyete ademi nailiyetden ve uhrevî mesuliyetden ibaretdir.
Keffaretİn lüzumu, katilin âkil, baliğ, hür, müslim olması halindedir. Maktulün hür olub olmaması, müslüman, zimmî veya müste'min bulunması müsavidir.
Şibhi amd suretiyle katil olan şahıs, ayrıca, ta'zire de müstahik olur
245 - : Hataen katlin hükmü, diyeti kâmile ile mirasdan, vasiyet-den mahrumiyet ve keffaretle uhrevî mesuliyetdir.
246 - : Hata mecrasına carî katlin hükmü, diyeti kâmile ile keffaret ve miras ile vasiyetden mahrumiyetdir.
247 - : Tesebbüben katlin hükmü, yalnız diyeti kâmileden ibaretdir. Şu kadar var ki, bu katle müeddî olan (fi'l, haklı olarak işlenmiş veya araya başkasının fi'li haylûlet etmiş olursa o zaman mütesebbib üzerine diyet de lâzım gelmez. Bir kimsenin kendi hanesinde kazıdığı kuyuya bir şahsın gelip düğmesi veyahut bir kimsenin tariki âmde bilâmüsa ade kazıdığı kuyuya şahsı diğer bîr gahaın tutub atmaaı hâdiselerinde olduğu gibi. Çünkü mübaşir ile mütesebbib içtima edince hüküm, mübaşire izafe edilir.
248 - : Amden cerh ve kat'm hükmü, mikdarda müsavat ve mü-maselet kabil olduğu takdirde kısasdır. Olmadığı takdirde diyet veya hükümeti adildir.
249 - Hataen cerh ve kat'ın hükmü, mecruhun uzvu tamamen kesilmiş veya menfaati bükülliye zail olmuş ise diyetdir. Böyle olmayıb da uzva za'f ânz olmuş veya uzuvda ayıb sayılacak bir eser kalmış ise hükümeti adildir.
Hata hükmünde olan cerh ve kat'ın hükmü de böyledir.
250 - : Tesebbüben cerh ve kafin hükmü de hataen vukubulan cerh ve kat'ın hükmü gibidir. Şu kadar var ki, kat' veya cerhe müeddi ,,ian fi'l, haklı olarak işlenmiş yahut mütesebbibin fi'lile kat* veya cerh hâdisesi arasına başka bir fi'li ihtiyarî haylûlet eylemiş olursa o zaman mütesebbibe bir şey lâzım gelmez. Bir şahsın kendi hanesinde kazıdığı kuyuya birisinin gelip kendi kendine düşerek yaralanması veyahut bir kimsenin tariki âmda izinsiz olarak yığdığı keresteler üzerine birisini başka bir kimsenin atarak yaralaması gibi. Bedayî, Hindiyye, Bahri Raik.
251 - : Tarifleri yukarıda yazılmış olan hansa, damıa, damiye, bâzia, mütelâhime, simhak denilen yaraların hükümleri, her halde hükû meti adildir. Bunlarda şer'an mukadder bir erş yokdur. Muzihanın hükmü de amden ise kısasdır. Çünkü bunda mümaseleti temin kabildir. Hataen ise diyetdir.
Haşimenin, münakkile ile âmmenin hükümleri de diyetdir. Dürer. Bunların mikdarları için diyet bahsine müracaat!.
252 - : Mâdûnnennefs olan bir cinayet, nefse sirayet edince bakılır: Eğer cinayet, amden yapılmış ise kısası müstelzim olur. Amden yapılmamış ise diyeti kâmile icab eder. Çünkü mâdûnennefs olan bir cinayet, bu sirayetle bâtıl olub bunun tahaddüsü ânından itibaren bir kati mahiyetinde olduğu tebeyyün eder.
Cinayet neticesinde vücude gelen yaranın dairesini genişletmesine veya Ölüme müncer olmasına «sirayet filcinaye» denildiği mukaddimede de görülmüşdür. Bir el, mafsalından kesildiği halde yaranın ilerliyerek kolun yarısına kadar sirayet etmesi, veya bir muzihamn ilerleyerek yaralananın vefatını intaç eylemesi gibi. Bedayi, Bahr.
253 - : Köle veya cariyenin âzasından birinde yapılan cinayetden dolayı da hur Ve hurre için mukadder olan diyet nisbetinde kıymetine göre diyet takdir olunur.
Meselâ: bir hurrün kesilen bir elinin diyeti, diyeti kâmilesinin yarısı olduğu gibi bir kölenin kesilen bir elinin diyeti de kendi kıymetinin yari' sı mikdandir. Şu kadar var ki, bu kölenin kıymeti beş bin dirhem veya daha ziyade olursa kendisine bu hakle iki bin beş.yüz dirhemden iki buçuk dirhem noksan verilir. Diyetlerin nıikdarı bahsine müracaat!.
254 - : Bir memlûkün yapdığı cinayet, amde mukarin olursa hakkında şeraiti dahilinde kısas lâzım gelir. Amde mukarin olmazsa ınevlâ-sı muhayyerdir, dilerse iktiza eden diyeti bizzat kendisi vererek memlü-künü kurtarır, dilerse bu diyet mukabilinde mcmlûkü müstahikki diyete def eder.
Bir memlûkün yapdığı bir eiııayetden dolayı icab eden diyeti, mev-lâsınm deruhde ederek men lehüddiyete ödemesine «fedayı diyet» denir. Bu bede!, hilâfına bir şart mevcut olmadığı takdirde hâlen vacibül'eda olur.
Bir memlûk, müteaddid kimseleri hataen kati edecek olsa mevlâsı, .'edai diyetde bulunduğu takdirde yalnız kıymetine muadil bir diyet vermekle mükellef olur.
Fedai diyet, amd tarikiyle olmayan herhangi bir katilden dolayı olabileceği gibi kat' ve cerh cinayetlerinden dolayı da olabilir.
255 - : Diyeti ihtiyar edecek nıevlânın zengin olması, İmamı Azama göre şart değildir. Binaenaleyh fedai, diyeti ihtiyar eden bir mevlâ-nın fakir olduğu bilâhare tebeyyün ederse diyet, uhdesinde bir borç olmuş olur. Fakat imameyne göre bu hususdâ mevlânın yesarı şartdır. Meğerki evliyai katıl, onun fakirülhal olduğunu bilib razı olmuş, olsunlar.
256 - : Müdebber olan bir memlûkün herhangi bir cinayetinden dolayı lâzım gelen diyeti eda etmek ise mevlâsına aid bir vecibedir. Bu hususda verilmesi icap eden mikdar, diyet ile müdebberin kıymetinden hangisi az ise odur. Şayed bir müdebberin kıymeti, ieab eden bir diyeti kâmile nıikdarından fazla olsa bu diyet mikdarı, on dirhem noksan olarak tesviye edilir.
Müdebbere, ümmi veled ile mükâteb ve mükâtebe hakkında da hüküm böyledir. Çünkü bunlar başkasına temlik edilmeğe mahal bulunmadıkları cihetle nefislerini men lehülcinayeye def etmek kabil değildir. Be-dayi, Haniyye, Bahri Raik. İslâm hukukunda i'taka müteallik hükümler kısmına da müracaat!
(Amden katilden dolayı kısasın müteayyen olub olmaması hususunda beynelmüetehidîn ihtilâf vardır. Şöyle ki: Hanefîler ile Mâlikîlere göre katli amdin mucebr, aynen kısasdır. Yoksa varislerinin ihtiyarlarına muallâk olarak kısas ile diyetden biri değildir. Binaenaleyh men lehüikı-sas, dilerse kısası istif a eder, dilerse katili katili af eder. Fakat katilin rızası olmadıkça kısası terk ederek diyet namile tazminat alamaz. Katil öldüğü veya-af edildiği takdirde katlin mucebi olan ceza, tamamen sakıt Mmuş olur.
Maahaza İmam Mâhke göre amden katil olan şahıs, sulh veya afuv suretiyle kısasdan kurtulsa da bilkülliye cezadan kurtulamaz. Binaenaleyh bu halde yüz celdoye ve bir sene müddetle habis cezasına müstahik nlur. Bu hususda katil ile maktulün müslim İle gayri müşlim, erkek ile dişi, hür ile rakik olması arasında fark yokdur.
Şııını ilave edrlim ki, Maliki mezhebine göre de amden katilden dolayı kefaret lâzım gelmez. Şu kadar var ki, afüVve sulh gibi bir veçhile kısasdan kurtulan bir caninin keffaretde bulunması mendubdur. Bi-dayetülmüctehid, Elmuğnî, Bedayi.)
(Şafiîlere göre kısas hakkında iki kavi vardır. Bir kavle göre amden katlin mucebi aynen kısas değildir. Belki kısas ile diyetden bîridir. Velİy-yi katil, muhayyerdir, dilerse kısas eder, dilerse katilin rızasına bakmaksızın kendisinden diyet alır. Bu haldi? katil vefat etse veya başkası tarafından öldürülse diyet ciheti teayyün etmiş oluK Ve men lehülkısas, ka-tiîi af edecek olsa kısas da, diyet de sukut eder.
ikinci kavle göre amden katlin cezası aynen kısasdır. Şu kadar var ki, veliyyi. katîl, bunun mukabilinde katilin rızasına bakmaksızın diyet alabilir. Bu halde katili af edecek olsa yalnız kısas sakıt olur. Diyet sakıt olmaz. Kakat katil ölse hem kısas, hem de diyet sakıt olur.
Şafiî fukahasının bu hususda noktRİ nazarları şudur: katilden dolayı ifab eden tazminat, ifk evvel maktulün hakkıdır. Çünkü cinayet kendi hakkında yapılmıştır. Bir kimsenin hakki ise kendisinin istifade edebileceği bir. şey demektir. Maktul ise kısasdan müstefid olamaz. Belki diyet namile alınacak bir maldan müstefid olabiJir. Zira bu maldan borçları Ödenir, vasiyetleri tenfiz edilebilir. Şu kadar var ki, kısas bir zecr hikmetine jnebni meşru kılmmışdır. Çünkü bir çok kimseler mal cezasından korkmazlar da kısas cezasından korkarak cinayetlere mücaseret ödemezler.
Binaenaleyh amden vukubulan bir katilden dolayı ceza olarak kısas ile diyetin İçtimai muvafık görülebilirse de bunlardan her biri maktulün nefsine bir bedel teşkil etmekde olduğundan böyle iki bedeli birden istifa caiz olamaz. Artık bu iki-bedelden birini istifa hususunda veliyyi katilin muhayyer olması lâzım gelir1. Bedayî, TunfetüTmuhtae.)
«Bu mütalâaya covaben Hanefî fukahası da diyorlar İd: buna bu Hususdaki nüsus, müssid doğüdir. Maahaza maktulün kısasdan istifadesi, malden İstifadesinden daha mühimdir Çünkü kısas sayesinde manevî bir hayat husule gelir. Kısas, hem maktulün varislerinin, hem de maktulün menaub' olduğu içtimaî heyetin hayatına, emniyet ve rahatına hâ-dirn bulunur. Cürüm ile ceza arasında da tam bir mümaselet bu suretle temin edilebilir. Bedayi, Muhit. (Hanbelîlere göre de amdon katlin (vzası, kısas ile diyetden biridir. Bu hususda veliyyi katil, muhayyerdir, dilerse kısası, dilerse diyeti ihtiyar eder. Caniyi meccanen afüv etmesi de afdaldir. Cani afüv edilince artık hakkında ta'zir de ieıa edilemez.
Veliyyi katil, caniyi kısasdân af etse veya mutlak suretde, kîsas ite veya diyet ile takyid etmeksizin af edecek olsa diyete müstahik olur.
Veliyyi katil, diyeti ihtiyar etdikten sonra caniyi amden kati edecek olsa kendisi de kısasen kati olunur.
Hanbelî mezhebine göre de amden katilden dolayı keffaret lâzım gelmez. Fakat Şafiî mezhebine göre her halde keffaret lâzmv gelir ve bu caninin malinden temin edilir. Çünkü amden kati, daha büyük bir ma' siyet olduğundan keffarete daha ziyade muhtacdır.
Şafiîlere göre tesebbüben katil de Lamamiyte hataen katil hükmündedir. Binaenaleyh bu da keffareti ve mirasdan mahrumiyeti müstelzim olur.
Hanbelîlere göre de gerek şibhi amd ile hataen katilden ve gerek hata mecrasına carî katil ile tesebbüben katilden dolayı keffaret lâzım gelir. Bu hususda katilin baliğ, âkil, hur, erkek olmasiyîe çocuk, mecnun, rakik, dişi olması arasında fark yokdur. Kasırlar üzerine lâzım gp-len keffareti bunların mallarından olarak velîleri ifa eder. Rakik ise keffareti oruç suretiyle yapar.
Kezalik: bu hususda maktulün müslim, baliğ, hür, erkek olmasiyîe zimmî veya muahid olması, çocuk, rakik, kadın bulunması arasında da fark yokdur. Elmuğnî, El'Üm, Keşşafül'kına.)
(Zahirîlere göre de amden yapılan katilden dolayı ya kısas veya diyet lâzım gelir. Binaenaleyh bir kimse bir müslümanı darı islâmda veya onu müslüman olduğunu bildiği halde darı harbde amden öldürse bu maktulün velîsi muhayyer olur. Katili dilerse kati eder ve dilerse af eyler. Bu hususda maktulün reyine bakılmaz. Maamafih velînin kısas-dan affı, diyetden sükûtu, diyeti ıskat etmez. Veliyyi katîl buna müsta-hikdir, velev ki zikr etmesin. Meğer ki diyeti de sarahaten af etsin. Bir de katil ile bıtterazi bir bedel üzerine ittifak edebilirler.
Zahirîlere göre amden yapılan cerhden ve kat'ı uzuvdan dolayı da kısas icab eder. Cerihaların, şeccelerin hepsinde de mümaseleti temin mümkündür. Mecniyyün aleyh cerihalardan dolayı kısas ile diyet arasında muhayyer olmaz. Fakat hataen vuku bulan bir cerhden veya kat'ı uzuvdan dolayı kısas da, diyet de lâzım gelmez. Bu ma'füvdür. Bir hadisi şerirde buyurulmuşdur. Yani: Allah Tealâ Resuli Ekrem'ine bir lûtfu mahsus olmak için onun ümmetinden hatayı, nisyam, ve mükrehen yapdıkîarı şeyleri af etmişdir. Bunlar bu hususlardan dolayı mes'ul olmazlar. Elmuhaliâ.)
«Buna cevaben deniliyor ki: bu af, mesuliyeti uhreviyye itibariyledir. Dünya itibariyle maktulün hakkı mahfuzdur. Bu hadisi şerif, muh tîin m ah veya .diyeti tazmin etmesine, ve bir nisyan eseri olarak abde::t-siz namaz kılanın bu namazı kaza etmesine münafi değildir. Hataen kat lin dünya ahkâmı itibariyle ma'füv olmayıb diyeti icab etdiği nassi ku-' anî ile sabitdir. Demek ki hatalar, mutlaka ma'füv değildir. Bir insanın canı muhterem olduğu gibi âzası da, malı da muhteremdir. Her zararın telâfi ve tazmin edilmesi ise hukuki islamiyyede bir esasdır. Camiüssağîr Şerhi Feyzül'kadîr, Mebsutı Serahsî.)
«Veliyyi katilin amden katilden dolayı kısas ile diyet arasında muhayyer bulunduğunu ihtiyar eden müctehidler, bu hususda hadisi şerifine vesaireye istinad etmekdedirler. Buna karşı da diğer müctehidler tarafından şu veçhile cevab verilmişdir: Kur'anı mübînde buyurulmuşdur. Binaenaleyh amd;n katiller hakkında yalnız kısas icrası, ve ayni suretle cezalandırılmaları emr olunmuşdur. Adalet bunu iktiza eder, her ıkab kendi misliyle karşılanır, ainden katlin misli ise katildir. Bunda diyetin medhali yokdur. Meğer ki iki taraf razı olsunlar. îşte hadisi şerifde diyetin zikredilmesi de bu itibar iledir. Veliyyi diyet, cam tarafından diyet teklifi takdirinde düşünür, noktai nazarına muvafık gelirse kabul eder, muvafık gelmez se kabul etmez. Bu hususda muhayyerdir. Yoksa yapdığı haksız bir katilden dolayı kendi şevki vicdanîsi ile hakkında kısas yapılmasını iltizam edenbir katili diyet namiyle bir mal vermeğe mecbur etmek sultiı-nna veliyyi katilin malik olması muvafık görülemez. Elmuhaliâ, Muhiti Burhanı. [33]
1.Bölüm
- 2.Bölüm
- Afüv Ve İbeaya Müteallik Bazı Hükümet
- Âkile Usulünün İçtimai Ehemmiyeti
- ÂKİLENİN MAHİYETİ VE MÜKELEFİYETİ
- Azaya Ait Cerh Ve Katıdan Dolayı Kısas Yapılabilmesi İçin Vücud İktiza Eden Şartlar
- Bazı Ameller Neticesinde Meydana Gelen Katil Ve Telef Hâdiseleri
- BİRİNCİ BÖLÜM-İSLAM HUKUKUNDA CİNAYETLERE MÜTEALLİK MESELELER HAKKINDADIR.
- Cinayetin Mahiyyeti Ve Nevileri
- Cinayetler Île Cezalar Arasındaki Tedahüller Ve Münferid Ve Gayrî Münfekid Cinayetler
- Cinayetlerin Hükümleri
- Cinayetlerin Ne Vechîle Sabit Olacağı
- Diyarların Yıkılmasından Münbais Ölüm
- Diyetlerin Nevîleri Ve Miktarları
- Diyetlerin Lüzumundaki Şartlar
- Diyetlerin Ödenecekleri Vakitler
- Haksız Yere Yapılan Cerhlerin Nevileri
- Haksiz Yere Yapılan Katillerin Nevileri
- Hayvanlara Müteallik Cinayetler
- Katla Nefsden Dolayı Kısas İcra Eyîlmesi İçin Vücudi İcab Eden Şartlar
- Kısas Hakkına Malik Ve Kısası İstifaya Salahiyetli Olanlar
- Kısası İskat Edecek Şeyler
- Kısasın Teveçhile İstifa Edileceği
- Müdafaat Meşrua Halindeki Katl Hadiseleri