Talâkların Şarta Ta'liki Ve Bu Talikin Şeraiti

Talâkların Şarta Ta'liki Ve Bu Talikin Şeraiti :


174 - : Talâkı ric'înin veya bainin teneizi sahih olduğu gibi şi­fahen veya tahriren şarta ta'liki de sahihdir.

Binaenaleyh muallâkun aleyh olan şart tahakkuk edince talâk da tahakkuk eder. Amma şart tahakkuk etmedikçe talâk da vücude gel­mez.

Malûmdur ki: tâ'lik, tencizin. mukabilidir. Bir talâk, bir şarta talik veya bir1 zamana izafe edilmeksizin hemen yapılırsa «müneccez» olmuş olur. Bilâkis bir talâk, zevç ile zevceden birinin veya bir başkasının bir fi'line veya bir hâdisenin tahaddüsüne rabt edilince de «muallâk» bulun­muş olur.

Meselâ : Bir kimse «Fülân yere giderse zevcesi boş olsun» dese men-kuhesinin talâkını o yere gitmesine rabt etmiş olur ki, o yere gitmesi şart, zevcenin boş olması da cezadır.

175 - : Talâkı ta'like, şart denildiği gibi «Yemin bittalâk» da de­nir. Şart denilmesi, sarahaten veya delâleten edatı şart istimal edildiğine mebnîdir. Yemin tesmiye edilmesi de kendisinde yemin mânâsı mevcut olub kuvvet ifade etdiğine, yani : bir fi'lİ yapmaya sevk veya bir fi'li yapmakdan men için insana kuvvet verdiğine mübtenidir.

Binaenaleyh kuvvet ifade edebilmesi için şartın alâ hatarilVücud mâdum olması, yani : henüz mevcud olmadığı halde vukuu mümkün bu­lunmalıdır. Nitekim bu husus, aşağıdaki meselelerden tavazzuh edecek-dir.

176 - :Şartm, yani : muallâkun aleyh olan şeyin mümkinülvuku olmakla beraber ta'lik âmnda madum bulunması lâzımdır. Çünkü muhale, yani : vücudu gayri mümkün olan bir şeye talik, lâğvdır. Vücudu mu­hakkak olan bir şeye talik de tencizdir.

Meselâ : bir kimse, «Deve iğnenin deliğinden geçerse» veya «ken­disi zîhayat ise zevcesi boş olsun» dese birinci suretde talâk vaki olmaz. İkinci suretde ise, derhal vâki olur. Çünkü birinci şart, muhal, ikinci şart fîihal mevcuddur.

177 - : Tâlâkdaki talikin sıhhati için nikâhın hakikaten veya hükmen kıyamı veya ta'likih âtiyen vücud bulacak bir nikâha izafesi şarttır.

Binaenaleyh bir kimse, zevcesini ta'likan boşayabileceğî gibi hük­men zevcesi olan menkuhei mu'teddesini de ta'lik suretile tekrar bosayabilir.

Kezalik .: Bir kimse, bir ecnebiyye hakkında «Onu tezevvüc eder­sem benden boş olsun» diye ta'likde bulunabilir ki, bununla nikâh akdi ânında talâk tahakkuk eder.

178 - : Menkiihe veya mu'tedde olmayan kadınlar ile nikâhları haline izafe olunmayan muayyen veya gayri muayyen ecnebiyyeler hak­kında ta'lik ile talâk vaki olmaz.

Meselâ : Bir kimse, bir yabancı kadın hakkında «Fülâneyi ziyaret edersem benden boş olsun» deyib de sonra onunla evlense şartın vücu-dile talâk vuku bulmaz.

Nitekim «Kendisile hemfirâş olacağım her kadın benden boş olsun» diye yemin etdikten sonra bir kadınla evlenerek hemfirâş olsa talâk ta­hakkuk etmez. Çünkü firaşde içtima, yalnız haline muhtes değildir. Bi­naenaleyh bununla ta'lik, nikâh haline izafe edilmiş olmaz. Reddi Muh­tar.

179 - : Yukarıdaki meselelerden de anlaşıldığı üzere alel'itlâk ta'-likler de mülk veya mülke izafe şartdır. Çünkü cezanın mahif olması lâ­zımdır ki, yemin mânâsı tahakkuku etsin. Eğer filhâl mülk mevcut olmaz veya mülke izafe bulunmazca yeminden matlûb olan faide husule gel­mez. Zira bu takdirde ceza, halifin - yemin edenin mülkünde filhal hâsıl değildir ki, şartın vukuundan ihtiraz etsin. îzafe de mevcut değildir ki, mülki tahsilden taharrüze lüzum görsün Binaenaleyh yemin, matlûb fai-deyi müfid olamıyacağından asla mün'akid olmaz. Dürer.

180 - : Talâkın ileride hâsıl olan mülki nikâha izafe edilmesine bazan lüzum görülebilir. Meselâ: Bir kimse, bir kadın ile evlenmek te­mayülünde bulunur. Onunla evlenmenin hakkında muzir olacağını, böy­le bir teehhülden matlûb faidelerin temin edilemiyeceğini, hattâ kadının redietül'ahlâk bulunduğunu veya kendisinin zevciyyet hukukuna riayet edemiyeceğini bildiği halde bu temayülünden bir türlü vaz geçemez. Bi­naenaleyh bu hususdaki temayülâtına sed çekmek, nefsini men'e kadir olmak için o veçhile ta'like lüzum görebilir. Bahri Raİk. Maamafih bu gibi ta'liklerden kat'î lüzum görülmedikçe kaçınmalıdır.

181 - : Gayri muayyen hakındaki ta'likde mânâyı şart kâfidir. Muayyen hakkında ise edatı şart lâzımdır.

Binaenaleyh bir kimse "Tezevvüc edeceğim kadm boş olsun" dese izdivaç halinde talâk vaki olur. Fakat "Tezevvüc edeceğim şu ka­dın" yahut "Tezevvüc edeceğim fülânın kızı fülâne boş olsun" dediği takdirde onunla evlenince talâk vaki olmaz. Çünkü muayyen hakkında vasf yani: "Tezevvüc edeceğim" sözü, lâğv olduğundan mücerred "Şu veya fülâne boş olsun" sözü kalmış olur ki, bu halde nikâha izafe îulunmamış ve binaberîn mânâyı şart tahakkuk etmemiş olacağından alâk tahakkuk etmez. Dürer.

182 - : Ta'likin rüknü, cümlei şartiyye ile cümlei cezaiyyeden, )ir de edatı şartdan ibaretdir.

Binaenaleyh yalnız cümlei cezaiyye ile edatı şart irad edilib de cüm-;i şartiyye zikr edilmese, meselâ : «Sen mutaüâkasın eğer» denilib de i'li şart ityan olunmasa ta'lik, sahih ve talâk vaki olmaz. «Sen muttal-âkasın meğer ki.» denildiği suretde de hüküm böyledir.

Bu mesele, îmam Ebu Yusüfün kavline göredir. İmam Muhamme-Le göre bununla talâk, müneccez olarak derhal tahakkuk eder. Bahri laik.

183 - : Talik ile talâkın vuku bulması için zevcin talik zamanın a talâka ehliyyeti, zevcenin de şartın vücudu ânında talâka mahalliye-i şartdır.

Binaenaleyh mecnunların, matuhların talikleri muteber değildir. İdde-i nihayet bulmuş olan bir mutallâka hakkında da sabık talike binaen ta-âk vaki olmaz.

Meselâ : Bir kimse, «Şu işi yapar ise zevcesi üç talâk boş olsun» üye yemin etdikten sonra zevcesini bir talâk ile boşayıb da iddeti niha- buldukdan sonra d işi yapsa yemin münhal = çözülmüş olub ırtık talâk vaki olmaz. Velev ki, badehu nikâhı tecdîd edib müteaki->en o işi tekrar yapsın. Reddi Muhtar.

184 - : Tâ'likde şartın talâka ittisali lâzımdır..

Binaenaleyh sükûttan. sonra ilhak edilen şart, sahih olmayacağın-lan derhal talâk vaki olur. Meğer ki, lisandaki bir sikletden dolayı letteaküb közü tamamlamak mümkün olmasın. O halde talâk zikı lunub da tereddüd ve tekellüfden sonra şart irad olunsa ta'lik, sahih ,lur. Şu kadar var ki zevç, bu hâl ile maruf olmalıdır. Cümlef istisna-yye ilâvesi suretinde de hüküm, böyledir. Nitekim âtiyen görülecek-ir. Bahri Raik.

185 - : Tâlik'de şart ile cezanın arası, ecnebi bir lâfz ile fasl edil-nemesi lâzımdır. Şu kadar var ki, muhatabe keyfiyyeti i'lâm gibi bir naksadla idhal edilen mÜlâim bir lâfz, meselâ : bir nida kelimesi zarar

oz. Bahr.

186 - : Ta'lik ile mücazet kasd edilmemesi lâzımdır. Kasd edilir-e lencîz olur. Mesela : Bir kimse, kendisine fena bir şey isnad etmesi zerine zcvce.sine ceza kasdiic, «Eğer ben senin dediğin gibi isem, enden boş ol» de.se derhal talâk vaki olur. Fakat bunu ta'lik kasdiic erse kendisi o şey ile muıLasıf olmadıkça talâk vâki olmaz. Reddi luhtar vesaire.

187 - : Şartın mübhcnı olması, ta'İikin sıhhatine mani değildir. Meselâ : «Şu veya bu haneye girersem» diye vaki olan yemininde,

bu hanelerden yalnız birine girmekle şart tahakkuk eder. Bedayî.

188 - : Ta'lik zamanında talâka ehliyeti haiz olan zevcin, husuli şart ânında mecnun olması, talâkın vukuuna mani değildir. Şu kadar var ki talâk, cinnet haline ta'lik edilmemiş olmalıdır.

189 - : Ta'lik, nikâhın zevalîle bâtıl olmazsa da hılli nikâhın ze-valüe bâtıl olur. Şarta muallâk olan talâk, gerek üçden az olsun ve ge­rek olmasın.

Binaenaleyh bir kimse, zevcesinin talâkını bir şarta ta'lüi etdikden sonra henüz şart tahakkuk etmeden bunu bir veya iki talâk ile boşayıb badehu şartın tahakkukundan evvel tekrar tezevvüc etse ikinci nikâhda şartın vukuile talâk vaki olur. Amma üç talâk ile boşadıktan sonra badet-tahlîl tekrar tezevvüc ederse artık bilâhare şartın meydana gelmesile ta­lâk vaki olmaz. Dürül'muhtar.

« (Malikîlere göre talâkın ta'likİ hakkında şu gibi hükümler ca­rîdir :

(1) : Ta'likin sıhhati için şartın vukuu ânında ismetin, yani : zev-ciyyetin kıyamı lâzımdır. Bu esas üzerine bir takım meseleler teferru eder. Ezcümle : bir köle, zevcesine hitaben «Şu haneye gider isen üç talâk boş ol» deyib de badehu azad oldukdan sonra zevcesi o haneye gi­recek olsa hakkında üç talâk vaki olur.

Vakıa ta'lik zamanında kölenin talâka ehliyeti ikiden ziyade de­ğildir. Fakat mahlûfün aleyh - üzerine yemin edilmiş olan duhul zama­nında azadh bulunduğu için üç talâk tahakkuk etmiş olur.

Kezalik : Bir kimse, zevcesine «Eğer şu işi yapar isen üç talâk boş 61» deyip de sonra aralarında muhalea vukua gelse veya ric'iyyen boşa­yıb da iddeti nihayet bulsa artık o işi yapmakla zevcesi tekrar boş olmaz. Çünkü bu kadın bu halde ecnebiyyeden maduddur, talâka mahal değil­dir. Fakat bilâhare aralarında nikâh tecdid edilib de sonra kadın o işi yapsa hakkında üç talâk vaki olur. Aralarında ahar zevcin bulu-nub bulunmaması müsavidir. Zira onun nikâhı, sabık talâkı hedm et­mez.

Şu kadar var ki, bu hâdisede evvelce müneccezen vaki olan talâk veya muhalea ile talâkların adedi nihayet bulmamış olmalıdır. Ve mu-allâkun aleyh olan talâk, münkazi olmuş bir zaman ile gayri mukay-yed bulunmalıdır. Aksi takdirde tecdidi nikâhı müteakib o işin yapüma-sile tekrar talâk vaki olmaz.

(2) : Bir kimse, yemin etdiği fi'li bir defa yapınca ceza vaki olur, o fi'li tekrar yapınca bir daha ceza vaki olmaz. Meğer ki, yemini edatı tekrara mukarin olsun veya tekrara niyet etmiş bulunsun.

Meselâ : bir kimse, «Fülân yere giderse zevcesi boş olsun» diye ye­min etdikden sonra o yere bir kere gidince talâk vaki olur. Sonra o yere tekrar gidince bir daha talâk vaki olmaz. Meğer ki, «Her ne za­man gidersem» demiş olsun.

(3) : Bir kimse zevcesinin talâkım bir fi'le talik etdikden sonra zevcesini üç talâk ile miineccezen tatük, badehu tahlilden sonra tezevvüe edib de daha sonra o fi'l vücude gelse artık talâk vaki olmaz. Çünkü muallâkun aleyh olan ismet ve zevciyyet, mezkûr üç talâk ile bii'külliye zail olmuş olur. Velev ki ta'Iik, tekrar edatına mükarin olsun, meselâ : «Her ne zaman şu haneye giderse zevcesi boş olsun» denilmiş bulunsun.

Uç talâk ile boşanan bir kadın hakmda zevciyyet, külliyen zail olmuş, bu itibar ile kendisi sanki vefat etmiş, tahlilden sonra başka bir kadın olarak kendisini boşamış olan erkekle izdivaç akdinde bulun­muş sayılır.

(4) : Talâk, müstakbelde vuku bulacak bir mülki nikâha ta'lik edi­lebilir.

Meselâ : Bir kimse, bir yabancı kadına hitaben «Seni tezevvüc eder­sem benden boş ol» deyip sonra o kadın ile evlense derhal talâk vaki olur.

(5) : Müstakbelde vukuu aklen, âdeten veya şer'an mümteni olan bir şeye ta'lik edilen talâklar, vaki olmaz. Çünkü şartın ademinden meş­rutun ademi lâzım gelir.

Meselâ : Bir kimse, zevcesine hitaben «Eğer ben hayat ile mematı bir arada cem edersem» veya «Eğer ben elimi semaya dğdirirsm» veya «Eğer ben şarap içersem şart olsun» dese bununla talâk tahakkuk etmez. Şu kadar var ki, o kimse, memnuniyeti şer'iyyeye rağmen bilâhare şarab içerse talâk vaki olur.

(6) : Müstakbelde vücude gelmesi muhtemel olub galib bulunma­yan müsbet (bir şeye ta'lik edilen talâklar da o şey vücude gelmedikçe vaki olmaz.

Meselâ u Bir kimse, zevcesine «Fülân şahıs hanemize gelirse sen benden boş ol» dese o şahsın gelmesine bakılır, o gelmedikc talâk tahak­kuk etmez.

(7) : Vukuu galip ve kendisinden sabır ve tâharrüz gayri kabil olan bir şeye ta'lik edilen talâklar, müneccezen vaki olıır. Çünkü galib olan bir şey, muhakkak menzilesine tenzil olunur.

Meselâ : Bir kimse, âdet gören veya görmesi beklenilen zevcesine hitaben «Eğer sen âdet görürsen benden bos ol» dese derhal talâk -vaki olur.

Kezalik : «Eğer ben oturursam» veya «Kalkarsam» veya «Yer içer­sem şart olsun» denildiği takdirde de hüküm, böyledir.

(8) : Vücudu ihtimal dairesinde olmakla beraber şer'an vacib - farz bulunan bir şeye yapılan ta'lik, tencizdir.

Meselâ: Bir kimse, zevcesine Eğer namaz kılar isen bos ol" dese derhal talâk tahakkuk eder. Çünkü namazın kılınması muhtemel ise de edası dinen bir vecibedir.

(9) : Vücudüne asla ıttılâımız olmayan bir şeye ta'lik de ten­cizdir.

Meselâ: Bir kimse, zevcesine "Sen inşaallâh boşsun" dese derhal ' talâk tahakkuk eder. Meleklerin, cinlerin meşiyyetlerine - dilemelerine ta'lik de bu hükümdedir.

Kezalik: "Yarın" veya "Şu ay başında yağmur yağarsa" denilmesi de bu kabildendir. Çünkü bu müddet içinde yağmur yağması meçhuldür Meğer ki yağmur yağacağına dair âdet veçhile bir alâmet bulunsun. O takdirde talâk derhal vaki olmayıb müddetin nihayet bulmasına intizar olunur.

(10) : Vüvud ve ademine hâlen ıttıla' mümkün olmayan bir seyp yapılan ta'lik de tencizdir.

Meselâ : Bir kimse", zevcesine «Eğer rahminde çocuk var ise benden boş ol* dese derhal talâk vaki olur. «Eğer rahminde çocuk yok ise denil­mesi de bu hükümdedir.

(11) : Vücudu mazide takdir edilib haddi zatında mümkünül vuku veya mümteniüT*uku bulunan bir şeye ta'lik dahi tencizdir.

Meselâ : Bir kimse, bir şahsa hitaben «Şart olsun ki, eğer dünkü gün gelmiş olsa idin hakkını sana öderdim» dese hemen talâk vaki olur. Çün­kü bu iddia, meşkûkdur.

Kezalik : «Şart olsun ki, sen dünkü gün fülân yere gitse idin senin yarlığınla yokluğunu bir ederdim» denilmesi suretinde de hüküm, böy­ledir. Zira vücud ile ademi cem etmek aklen mümteniclir. Vücudu mazi­de takdir edilib âdeten veya şer'an mümteni olan şeyler hakkında da bu hüküm, caridir.

(12) : Müstakbelde vücudu muhakkak ve idraki kabil olan bir şeye yapılan talik ve izafa da tencizdir.

Meselâ : Bir kimse, zevcesine «Sen bir sene sonra benden boş ol» veya «Ben vefat edince vefatımdan bir gün evvel sen boş ol» dese der­hâl talâk vücude gelir.

(13) : İstikbalde ademi vücudu âdeten mütehakkak olan bir- şeye nef yen yapılan ta'lik de tencizdir. «Eğer ben elimi semaya değdiremez-sem» ve «Eğer ben denizin sularım içemezsem», «Eğer ben iğnenin deli­ğinden geçemezsem», «Eğer ben şu dağı yüklenmezsem» diye talâka ye­min edilmesi gibi.

(15) : Vücudu halen mütehakkak olan bir şeyin ademi vukuuna yapılan bir talik de tencizdir. «Şu insan insan değilse», «Şu para, para değilse* diye yapılan talâklar gibi.

(15) : Gayb kabilden bir emre, veya kailinin sıdk ve kizbi malûm olmayan bir şeye ta'lik edilen talâklardan dolayı nedben veya - cebr edilmeksizin - vücuben zevç ile zevcenin iftirak etmelerine hâkim tara­fından emr olunur.

Meselâ : Bir kimse, zevcesine hitaben «Eğer sen beni seviyor isen» veya «Benden ayrılmayı seviyor isen» veya «Sen bana buğz ediyor isen» veya «Sen fülân ile konuşdun ise» diye talâka yemin etse derhal bir­birlerinden ayrılmalarına emr olunur. Velev ki, kadın «Hayır ben seni sevmiyorum, ben senden ayrılmayı arzu etmiyorum, ben sana bu'z etmi­yorum, ben fülân ile konuşmadım» desin. Çünkü bütün bu sözlerin doğ­ruya da yalana da ihtimali vardır. Binaenaleyh ihtiyata riayet evlâdır.

(16) : Haram olan bir fi'le talik edilen talâklar, hâkimin tencizile müneccezen vaki olur.

Meselâ : Bir kimse, «Eğer fülân şahsı döğmezsem» veya «öldür-mezsem» veya -«Eğer -şarab içmezsem şart olsun» dese hâkdm tarafın­dan talâkın vukuuna hükm olunur. Şu kadar var ki, daha hükm veril­meden bu memnu fi'ller irtikab edilecek olsa artık talâk vaki olmaz.

(17) : Şartlar teaddüd edince talâkın vukuu, bunların tamamen vücudüne mütevakkıf bulunur.

Meselâ : Bir kimse, zevcesine «Eğer fülân yere gidersen, fülân şa­hıs ile görüşürsen, benden boş ol» dese bu iki şart tahakkuk etmedikçe talâk vaki olmaz. Bu şartlardan herhangisinin mukaddem vuku bulub bulmaması ve aralarında atıf edatı bulunub bulunmaması müsavidir. Bu­na «Ta'likut'ta'lik» adı verilir. Minehül'celîl ve şerhleri.

(Şafiî fukahasının ta'lik hakkındaki beyanatı da şu veçhiledir :

(1) : Bir fi'lin vukuuna ta'lik olunan talâklar, o fi'l vuku bulma­dıkça vaki olmaz.

Me'selâ : Bir kimse, zevcesine «Eğer şu haneye girer isen benden boş ol» dese zevcesi o haneye girmedikçe boş olmaz. Ve bir defa girince talâk vaki, yemin münhal olur, Tekrar girince başka talâk vücude geî-mez. Meğer ki «küllema = her ne zaman» edatile mukayyed olsun.

(2) : Bir fi'lin nefyine talik olunan talâklar, o fi'lin vukuundan yeis hâsıl olmadıkça vaki olmaz.

Meselâ : bir kimse, zevcesine «Eğer fülân yere gitmezsen boş ol» dese o kimse ile zevcesinden birinin vefatına kadar talâk vaki olmaz. Fakat o yere gidilmeksizin vefat vuku bulursa bu vefatın kubeylinden -az evvelinden itibaren talâk tahakkuk etmiş olur.

(3) : Aklen, âdeten veya şer'an muhal olan müsts^^î bir şeye muallâk olan talâklar, vaki olmaz.

Meselâ : Bir kimse, zevcesine «İki zıddın arasını cem edebilirsen» veya «Şu hayvan seninle konuşursa» veya «Ramazanı şerif orucunun farziyyeti nesh edilirse benden boş ol» dese bununla talâk meydana gelmez.

(4) : Bir hadisenin vuku veya ademi vukuu hakkındaki zanni ga­liba binaen yapılan yemînğ hilafının zuhuru takdirinde hanisiyyeti icab etmez.

Binaenaleyh bir kimse, bir şahsın meselâ berhayat olduğunu zannı galibile zannettiği cihetle «Eğer fülân şahıs berhayat değilse zevcesi boş olsun» deyip kendi zannmca bunun böyle oiduğunu kasd etmiş bulunsa bilâhare o şahsın vefat etmiş olduğu tahakkuk etse bununla talâk vaki olmaz. Bu esasa mebnîdir ki, meselâ : Bir şafiî kendi mezhebinin esah olduğuna, bir Hanefî de kendi mezhebinin daha sahih olduğuna yemîn edecek olsa bunlardan hiç biri yemininde hanis sayılmaz. Çünkü her bi­rinin zannı galibine nazaran kendi mezhebi, mezheblerin en sahihidir.

(5) : Bir kimse, talâkı kendisinin bir fi'line, meselâ bir haneye du­hul etmesine talik etdiği halde o fi'li unudarak veya mükrehen yapsa ezher olan kavle nazaran talâk vaki olmaz. Çünkü hata, nisyan, ve müs-tekrehen hareket, ma'füvdür.

Bir kimse, talâkı talik ile alâkadar olacak bir şahsın fi'line talik edib de o fi'l, o şahıs tarafından nâsiyen veya mükrehen yapıldığı takdirde de hüküm, böyledir.

(6) : Talâk, bir taamın veya bir meyvenin yiyümesine talik edildiği halde o taam veya meyva yiyilib de bunlardan hissi kabil olacak derecede ufak birer parça kalsa talâk vaki olmaz. Çünkü üzerine yemîn edilen şey, o taamın veya meyvanın kamilen yiyilmesidir. Fakat bunlardan ağız­da hissedilemiyeeek kadar küçük birer parçanın kalması, talâkın vukuu­na mani değildir. Tuhfetürmuhtac.)

(Hanbelî fukahasının ta'likı talâk hakındaki beyanatı da şöyledir:

(1) : Talâk, müteaddit sıfatlara talik edilib de bu sıfatlar bir şey­de toplansa her sıfata muallâk olan talâk, ayrıca tahakkuk eder. Nite­kim bu sıfatlar, müteferrik suretde vücude geldiği takdirde de hüküm, böyledir.

Meselâ : Bir kimse, zevcesine hitaben «Sen bir şahıs ile konuşur isen, boşsun ve sen bir uzun boylu şahıs ile konuşur isen boşsun, sen siyah çehreli bir şahıs ile konuşur isen boşsun» dedikten sonra zevcesi uzun boylu, siyah yüzlü bir şahıs ile konuşsa üç talâk boş olmuş olur.

(2) : Aklen veya âdeten müstehîl bir şeye ta'lik edilen talâklar hakkında iki vecih vardır. Bir veçhe göre bu talâklar vaki olur, diğer bir veçhe göre vaki olmaz. «Sen ölmüş bir kimseyi öldürebilir isen», «Sen havaya uçar isen» denilmesi gibi.

Üçüncü bir veçhe göre de aklen müstehîl olan bir şeye ta'Uk edilen talâk, filhal vaki olur. Çünkü böyle bir şey vüeude gelemiyeceğindcn bu­na aid ta'lik, zaid olub, mücerred talâk baki kalmış bulunur.

Fakat âdeten müstehîl bir şeye muallâk olan talâk, vaki olmaz. Zira böyle bir şey, harika suretüe vüeude gelebilir.

(3) : Âdeten müstehîl bir şeyin ademine ta'h'k edilen talâklar derhal - müneccezen vaki olur. «Sen eğer semaya çıkmaz isen» denilmesi gibi «Sen eğer Ölmüş kimseyi öldüremez isen denilmesi de böyledir. Çünkü bu takdirde muallâkün aleyh olan şey, zaten malûm, bir emri gayri mev-cuddan ibaretdir.

(4) : Bir kimse,- zevcesine «Seni her ne zaman boşamaz isem sen boşsun» dese zevcesi medhulün biha ise hakkında derhal üç talâk vaki olur. Çünkü her ne zaman - Küllema tâbiri, tekrarı iktiza eder;

(5) : Bir kimse, zevcesine «Eğer fülân şahıs hanemize gelirse sen boşsun» dediği halde o şahıs ölü veya mükreh olarak yüklenilib o ha­neye getirilecek olsa talâk vaki olmaz. İmam Şafiînin kavli de budur.

Fakat o şahıs, kendi kendine bil'ihtiyar çıkar gelirse talâk vaki olur. Bu ta'likin vücudüne gerek muttali bulunsun ve gerek bulunmasın.

Bu şahıs, bir ikraha mebnî kendi ayağile çıkar gelirse bir kavle göre yine talâk vaki olur. Diğer bir kavle göre ise vaki olmaz, tmam Şafiînin bir kavli de böyledir.

(6) : Bir kimse, zevcesine «Ben seni boşamaz isem sen boş ol» de­yip de bir muayyen vakte niyet etmiş bulunmasa o kimse ile zevcesinden biri vefat edinceye kadar talâk yaki olmaz. Vefat halftıde ise talâk, son boşanmak ânından itibaren vuku bulmuş olur.

Bu halde muallâk olan talâk, bir talâkı,bain ise bakılır : Eğer ve­fat eden zevceise zevci ona varis olamaz. Çünkü bu talâk ile vefatdan biraz evvel zevciyyet zail olmuş olur. Ve eğer zevç ise kendisine zevcesi varis olur. Zira zevceye iddet lâzım geleceğinden bir nevi, zevciyyet ber­devam bulunmuş olur. -

Fakat Şa'bîye ve Said tbni Müseyyebe göre zevce de vâris olamaz. Çünkü tatlik, zevcin sıhhatinde vuku bulmuş, şartın vukuu marazına mü-badif bulunmuşdur. Nitekim zevç, talâkı zevcesinin bir fi'line talik edib de zevce o fi'li zevcin marazı halinde vüeude getirdiği takdirde de hü­küm, böyledir. Elmuğnî.)

(Zahiriyye mezhebine gelince bu talik hususunda îbni Hazmın be-yansftı şöyledir :

(1) : Talâk hakkındaki yemîn, muteber değildir. Şarta ta'lik edi­len bir talâk, o şartın vukuile lâzım gelmez. Bu veçhile yemin eden şa­hıs, yemîninde gerek bar vegerek hanis olsun müsavidir.

Binaenaleyh bir kimse, «Eğer fülân şahısı döğmezse zevcesi üç talâk boş olsun» diye yemin etdiği halde bu şart daha vücuda gelmeden o kimse veya o şahıs vefat etseaslâ talâk vaki olmaz. Bu halde o kimse ile zevcesi arasında tevarüs carî olur. Çünkü talâk ve yemin, ancak Allah Tealânın beyanı veçhile vaki olur. Bu veçhile talâk ve yeminin vukuu hak­kında ise bir beyanı ilâhî mevcud değildir. Ata'nın, Ebu Sevr'in kavleri de böyledir. Elmuhallâ.

Zahiriyyenin bu kanatî cumhuri müctehİdînin beyanatına muha-lifdir.

(2) : Evlenmek haline talik ve izafe edilen talâklar, muteber değil­dir.

Binaenaleyh bir kimse, «Eğer ben fülâneyi tezevvüc edersem boş-dur» veya «Üç talâk ile boş olsun» dese bu sözü bâtıl olmuş olur. Beride onunla evlenirse talâk vaki olmaz.

«Tezevvüc edeceğim her kadın boşdur» denilmesi de bu hükümde­dir. Gerek bu tezevvüc için uzak yakın bir müddet veya muayyen bir ka­bile, bir belde tayin edilmiş olsun ve gerek olmasın. Elmuhallâ.) [9]