Mehki Müsemmanın Serait Ve Evsafı
Mehki Müsemmanın Serait Ve Evsafı :
379 - : Mehr tesmiye olunan mâlin malûm ve mütekavvim olması şarttır.
Binaenaleyh mehr, meçhul veya gayri mütekavvim bulunsa akdi nikâh sahih olub tesmiye fâsid ve mehri misi lâzım bulunur. Bu esas vzeri-ne aşağıdaki meseleler, tefemi eder.
380 - : Mehri müsemmanın malûmiyeti, ya işaret veya izafet ile olabileceği gibi cins ile vasfının beyanile de olur.
Mehr? tesmiye edilen şey, meclisde hazır ise işareti hissiyye kâfidir. Bu mehr, ister uruz, akar, hayvan, mekîlât, mevzunat gibi muaveze indinde tayin ile taayyün eder kabilden bir şey olsun ve ister meşkûk altın, gümüş gibi tayin ile taayyün etmez bir şey bulunsun. Şu kadar var ki zevç, birinci takdirde işaret edilen şeyin aynini vermeğe mecbur olduğuhalde ikinci takdirde ayni ile mislini vermekte muhayyer olur.
381 - : Mehr, meclisde hazır olmayıp da zevç nefsine izafe eylese bakılır : Eğer izafe ettiği şey, bir dane ise mehr olmak üzere taayyün eder, amma birden ziyade ise taayyün etmez.
Meselâ : zevç, «Hanemi mehr verdim» deyîp de yalnız bir hanesi bulunsa bunu aynen vermeğe mecbur olur. Çünkü izafet, tarif sebeplerinden olduğundan bununla mehr, taayyün etmiş olur.
382 - : Mehr, malûmüFcins velvasf olunca tesmiye edilen şeyin verilmesi icab eder. Meselâ : zimmetinde borç olmak üzere mekîlâttan veya mevzûnattan bir şey vasfı beyan olunarak mehr tesmiye edilse bunun verilmesi lâzım gelir.
Fakat mehr tesmiye edilen şey, cinsen malûm olduğu halde vasfen meçhul bulunsa zevç, bunun vasatisinin kıymetini vermek hususunda muhayyer olur.
Meselâ : lâalettayin bîr at, bir koyun veya Bursakârî bir sevb mehr tesmiye edilse zevç, dilerse bunların orta hallisini verir, dilerse kıymetini eda eder.
Vasfı beyan olunmaksızın tesmiye edilen mekîlât ve mevzuna! hakkında da hüküm böyledir.
383 - : Mehr tesmiye edilen şey, hem cinsen hem de vasfen meçhul olursa baliğen mâ beleğ mehri misi, lâzım gelir.
Meselâ : tayin edilmeksizin bir sevb, bir hane, veya bir hayvan mehr tesmiye edilse, zevç, mehri misli vermeğe mecbur olur.
Fülân meyva ağacının gu sene zarfında hâsıl olacak meyvaları veya filân hayvanın karnındaki yavrusu mehr tesmiye edildiği takdirde de hüküm böyledir. Çünkü bu suretlerde cehalet, mütefahiş olduğundan tesmiye, sahih olamaz.
384 - : Malûm ile meçhul, mehr tesmiye edilse, meselâ : bin kuruş ile vasfı beyan edilmeksizin bir kat elbise mehr olarak tayin olunsa mehr, bin kuruştan ibaret olmuş olur. Tekarrübden evvel talâk vukuunda bunun yarısı lâzım gelir. Meğer ki müt'anın kıymeti bundan ziyade olsun, o halde müt'a icab eder.
385 - : Mehrde işaret ile tesmiye içtima ettikte bakılır : Eğer mü-semma ile işaret olunan şeyin ikisi de -mütekavvim ise müsemma, mehr olmak üzere taayyün eder. Çünkü tesmiye, işaretten kuvvetlidir. Ve eğer müsemma, gayri mütekavvim, işaret olunan şey, mütekavvim ise bu işaret olunan şey, mehr olur. Amma müsemma, mütekavvim, kendisine işaret olunan şey ise gayri mütekavvim bulunsa veya ikisi de gayri mütekavvim ols*a mehri misi lâzım gelir.
386 - : Başkasının malı mehr tesmiye olunsa nikâh, caiz ve tesmiye sahih olur. Bu halde mal sahibi izacet verirse kadın, biaynihî o malı alır, icazet vermediği takdirde ise o malın kıymetini vermek icab eder.
387 - : Mehrin takavvümü meselesine gelince tesmiyenin sıhhati,, bunun vücudüne mütevakkıftır. Binaenaleyh denizdeki balık veya uçan kuş gibi mütekavvim olmıyan bir şey, mehr tesmiye edilse akdi nikâh, sahih ve tesmiye fâsid olub mehri misi, lâzım gelir.
388 - : Tesmiyede mütekavvim bir mal ile gayri mütekavvim bir şey cem edilse mehr, yalnız mütekavvimden ibaret olur.
Meselâ : bir müslim, bir müslimeyi bin kuruş ile bir miktar hamr üzerine tezevvüc etse bu kadın yalnız bin kuruşa müstahik olur. Velev ki mehri mislinden dûn olsun.
389 - : Mehrin deyn olması caizdir. Gerek zevcenin ve gerek başkasının zimmetinde olsun. Şu kadar var ki, başkasının zimmetinde olunca zevce muhayyer olur, dilerse mehrini zevcinden alır, dilerse medyundan ister. Medyundan istiyeceği takdirde zevç, onu ahz ve kabze tevkil etmeğe medburdur, tâ ki, medyunun gayrine temlik lâzım gelmesin.
Deyn, müeccel olduğu surette mehr, o zamana kadar müeccel olmuş olur.
390 - : Mehrin nakd veya örfen nükudden madud herhangi bir sikke olması caizdir. Mehr tesmiye olunan akçe, mu ah haran kâsid olub da diğer cins nükud tedavüle başlasa o akçenin kesad günündeki kıymeti lâzım gelir. İnkıta dahi kesad hükmündedir.
Bir akçenin kesadı, hiçbir beldede raic olmamasile hâsıl olur.
Tesmiye olunan akçe, akd vaktinde raic olduğu halde bilâhare kıy-meti tenakus., veya tezayüd etse buna itibar olunmaz.
391 - ; Muhtelif altın tedavül eden bir beldede tayin edilmeksizin şu kadar altın mehr tesmiye edildikte bakılır: Eğer bunlardan bir kısmının tedavülü galib ise mehr ona münsarif olur. Lâkin hiçbirinin tedavülü diğerine galib değilse yani: revaçları müsavi ise zevcenin mehri misline tevafuk eden kısım ile hükmolunur.
392 - : Mehrin akar, uruz, hayvanat olması caizdir. Uruz, gerek mata veya kumaş gibi şeyler olsun ve gerek mekilât veya mevzunat kabilinden bulunsun müsavidir. Hayvanatın da erkeğile dişisi arasında fark yoktur. Hepsi de mehr olabilir.
Mehr olmak üzere verilen akarda şüf'a carî olmaz.
Bir kimse, bir kadım meselâ; elli kile olmak üzere muayyen bir mikdar buğday veya hududunu tayin ederek şu kadar zeytin ağacım havi olmak üzere bir bahçe veya şu gibi ebniyeyi ve müştemilâtı muhtevi bulunmak üzere bir hane tesmiyesiie tezevvüc ettikten sonra buğdayın kırk kile olduğu veya bahçe ile hanenin mezkûr eşçar ve ebniyeden halı bulunduğu tahakkuk etse birinci takdirde zevce, mevcut buğday ile beraber onun mislinden on kile buğdaya daha müstahik olur. ikinci ve üçüncü takdirlerde ise muhayyer olub dilerse bahçe veya haneyi alâhalihî alır, bu takdirde başka şeye müstahik olmaz, ve dilerse mehri mislini taleb eder. Henüz tekarrüb vukubulmadan talâk vaki olduğu takdirde ise zevce bu bahçenin veya han anin alâ halihî nısfına müstahik olur. Meğer ki müt'ası daha ziyade olsun. O halde isterse bu nısfı alır ve isterse müt'asını taleb eder.
393 - : Mehrin mal ile kabili mübadele olan bir menfaat olması da caizdir.
Binaenaleyh bir kimse, bir kadını, meselâ : arazisini ekmek veya koyunlarını otarmak veya hane haricindeki muamelâtını görmek mukabilinde tezevvüc etse bu tesmiye sahih olur.
Bir hanenin süknası mukabilinde tezevvüc de bu hükümdedir.
Fakat bir kimse, bir kadını bizzat bu kadına hizmet etmek üzere tezevvüc etse tesmiye, fâsid, mehri misi lâzım olur. Çünkü zevcenin zevcini bu suretle istihdam etmesi, izîâl ve ihanet olacağından halâl olmaz. Birinci surette ise zevcin mesaîsi, zevcenin idaresine ve maişetini temine matuf olacağından ihaneti müstelzim olmaz. Hindiyye, Bahri Râik, Dür-ri Muhtar, Haniyye.
« (Mâlikîlere göre mehr, altın veya gümüş olabileceği gibi hayvan, akar, ticaret eşyası da olabilir. Hanenin süknası, kölenin hizmet etmesi, îevceye kur'an talim edilmesi gibi menfaatlerin mehr tesmiye edilip edilmemesinde ise ihtilâf vardır, imam Mâlike göre bu menfaatler, mehr olamaz, îbni Kasıma göre maalkerahe mehr olabilir. Sair bazı Mâlikîlere göre ise bilâ kerahetin mehr tesmiye edilebilir. Mâlikîler, bu babda İmam Mâlikin kavlini esas tutarak mehrin menfaat olmasından nehy ederler. Fakat bir menfaat mehr tesmiyesile nikâh akd edildikten sonra da bu tesmiyeyi artık muteber sayarlar. Mezahibi Erbaa.)
(Şafiîlere göre bey'de semen olabilecek her şey, mehr de olabilir. Binaenaleyh muayyen bir müddet bir hanede ikamet veya araziyi ziraat gibi bir menfaat, mehr olabileceği gibi Kur'anı kerîmi veya mesaili fık-hiyyeyi veya bir sınaati talim etmek gibi bir menfaat de mehr olabilir. Mezahibi Erbaa.)
(Hanbelî fukaha3in&_ göre de malûm olan bir menfaat, mehr tesmiye edilebilir. Hattâ hadisi şerif, fıkıh, kitabet, sanat veya mubah olan şiir ve edeb talimi ve zevcin zevcesine muayyen bir müddet hizmet etmesi de mehr tesmiye edilebilir. Fakat Kur'anıkrîmi talim etmek, mehr tesmiye edilemez. Çünkü bu talim, bir kurbettir, bir ibadettir. Bunun mehr olması sahı^1 değildir. Şayet bu, mehr tesmiye edilse mehri misi, icab ;der. Sair menfaatlerde meçhul olunca yine mehri misi, lâzım gelir. Keş-aafüVkına, ElmezahibüTerbaa.)
(Zahiriyyeden B)rd Hazme nazaran haddi zatında halâl olan ve keyfiyeti muayyen bulunan herhangi bir amel, mehr tesmiye edilebilir. Kur'anikerimden veya ilmden bir mikdar talimde bulunmak, bir bina yapmak, bir §ey imâl etmek gibi. Elverir ki, iki taraf buna razı olsun. Elmuhallâ.) [54]
379 - : Mehr tesmiye olunan mâlin malûm ve mütekavvim olması şarttır.
Binaenaleyh mehr, meçhul veya gayri mütekavvim bulunsa akdi nikâh sahih olub tesmiye fâsid ve mehri misi lâzım bulunur. Bu esas vzeri-ne aşağıdaki meseleler, tefemi eder.
380 - : Mehri müsemmanın malûmiyeti, ya işaret veya izafet ile olabileceği gibi cins ile vasfının beyanile de olur.
Mehr? tesmiye edilen şey, meclisde hazır ise işareti hissiyye kâfidir. Bu mehr, ister uruz, akar, hayvan, mekîlât, mevzunat gibi muaveze indinde tayin ile taayyün eder kabilden bir şey olsun ve ister meşkûk altın, gümüş gibi tayin ile taayyün etmez bir şey bulunsun. Şu kadar var ki zevç, birinci takdirde işaret edilen şeyin aynini vermeğe mecbur olduğuhalde ikinci takdirde ayni ile mislini vermekte muhayyer olur.
381 - : Mehr, meclisde hazır olmayıp da zevç nefsine izafe eylese bakılır : Eğer izafe ettiği şey, bir dane ise mehr olmak üzere taayyün eder, amma birden ziyade ise taayyün etmez.
Meselâ : zevç, «Hanemi mehr verdim» deyîp de yalnız bir hanesi bulunsa bunu aynen vermeğe mecbur olur. Çünkü izafet, tarif sebeplerinden olduğundan bununla mehr, taayyün etmiş olur.
382 - : Mehr, malûmüFcins velvasf olunca tesmiye edilen şeyin verilmesi icab eder. Meselâ : zimmetinde borç olmak üzere mekîlâttan veya mevzûnattan bir şey vasfı beyan olunarak mehr tesmiye edilse bunun verilmesi lâzım gelir.
Fakat mehr tesmiye edilen şey, cinsen malûm olduğu halde vasfen meçhul bulunsa zevç, bunun vasatisinin kıymetini vermek hususunda muhayyer olur.
Meselâ : lâalettayin bîr at, bir koyun veya Bursakârî bir sevb mehr tesmiye edilse zevç, dilerse bunların orta hallisini verir, dilerse kıymetini eda eder.
Vasfı beyan olunmaksızın tesmiye edilen mekîlât ve mevzuna! hakkında da hüküm böyledir.
383 - : Mehr tesmiye edilen şey, hem cinsen hem de vasfen meçhul olursa baliğen mâ beleğ mehri misi, lâzım gelir.
Meselâ : tayin edilmeksizin bir sevb, bir hane, veya bir hayvan mehr tesmiye edilse, zevç, mehri misli vermeğe mecbur olur.
Fülân meyva ağacının gu sene zarfında hâsıl olacak meyvaları veya filân hayvanın karnındaki yavrusu mehr tesmiye edildiği takdirde de hüküm böyledir. Çünkü bu suretlerde cehalet, mütefahiş olduğundan tesmiye, sahih olamaz.
384 - : Malûm ile meçhul, mehr tesmiye edilse, meselâ : bin kuruş ile vasfı beyan edilmeksizin bir kat elbise mehr olarak tayin olunsa mehr, bin kuruştan ibaret olmuş olur. Tekarrübden evvel talâk vukuunda bunun yarısı lâzım gelir. Meğer ki müt'anın kıymeti bundan ziyade olsun, o halde müt'a icab eder.
385 - : Mehrde işaret ile tesmiye içtima ettikte bakılır : Eğer mü-semma ile işaret olunan şeyin ikisi de -mütekavvim ise müsemma, mehr olmak üzere taayyün eder. Çünkü tesmiye, işaretten kuvvetlidir. Ve eğer müsemma, gayri mütekavvim, işaret olunan şey, mütekavvim ise bu işaret olunan şey, mehr olur. Amma müsemma, mütekavvim, kendisine işaret olunan şey ise gayri mütekavvim bulunsa veya ikisi de gayri mütekavvim ols*a mehri misi lâzım gelir.
386 - : Başkasının malı mehr tesmiye olunsa nikâh, caiz ve tesmiye sahih olur. Bu halde mal sahibi izacet verirse kadın, biaynihî o malı alır, icazet vermediği takdirde ise o malın kıymetini vermek icab eder.
387 - : Mehrin takavvümü meselesine gelince tesmiyenin sıhhati,, bunun vücudüne mütevakkıftır. Binaenaleyh denizdeki balık veya uçan kuş gibi mütekavvim olmıyan bir şey, mehr tesmiye edilse akdi nikâh, sahih ve tesmiye fâsid olub mehri misi, lâzım gelir.
388 - : Tesmiyede mütekavvim bir mal ile gayri mütekavvim bir şey cem edilse mehr, yalnız mütekavvimden ibaret olur.
Meselâ : bir müslim, bir müslimeyi bin kuruş ile bir miktar hamr üzerine tezevvüc etse bu kadın yalnız bin kuruşa müstahik olur. Velev ki mehri mislinden dûn olsun.
389 - : Mehrin deyn olması caizdir. Gerek zevcenin ve gerek başkasının zimmetinde olsun. Şu kadar var ki, başkasının zimmetinde olunca zevce muhayyer olur, dilerse mehrini zevcinden alır, dilerse medyundan ister. Medyundan istiyeceği takdirde zevç, onu ahz ve kabze tevkil etmeğe medburdur, tâ ki, medyunun gayrine temlik lâzım gelmesin.
Deyn, müeccel olduğu surette mehr, o zamana kadar müeccel olmuş olur.
390 - : Mehrin nakd veya örfen nükudden madud herhangi bir sikke olması caizdir. Mehr tesmiye olunan akçe, mu ah haran kâsid olub da diğer cins nükud tedavüle başlasa o akçenin kesad günündeki kıymeti lâzım gelir. İnkıta dahi kesad hükmündedir.
Bir akçenin kesadı, hiçbir beldede raic olmamasile hâsıl olur.
Tesmiye olunan akçe, akd vaktinde raic olduğu halde bilâhare kıy-meti tenakus., veya tezayüd etse buna itibar olunmaz.
391 - ; Muhtelif altın tedavül eden bir beldede tayin edilmeksizin şu kadar altın mehr tesmiye edildikte bakılır: Eğer bunlardan bir kısmının tedavülü galib ise mehr ona münsarif olur. Lâkin hiçbirinin tedavülü diğerine galib değilse yani: revaçları müsavi ise zevcenin mehri misline tevafuk eden kısım ile hükmolunur.
392 - : Mehrin akar, uruz, hayvanat olması caizdir. Uruz, gerek mata veya kumaş gibi şeyler olsun ve gerek mekilât veya mevzunat kabilinden bulunsun müsavidir. Hayvanatın da erkeğile dişisi arasında fark yoktur. Hepsi de mehr olabilir.
Mehr olmak üzere verilen akarda şüf'a carî olmaz.
Bir kimse, bir kadım meselâ; elli kile olmak üzere muayyen bir mikdar buğday veya hududunu tayin ederek şu kadar zeytin ağacım havi olmak üzere bir bahçe veya şu gibi ebniyeyi ve müştemilâtı muhtevi bulunmak üzere bir hane tesmiyesiie tezevvüc ettikten sonra buğdayın kırk kile olduğu veya bahçe ile hanenin mezkûr eşçar ve ebniyeden halı bulunduğu tahakkuk etse birinci takdirde zevce, mevcut buğday ile beraber onun mislinden on kile buğdaya daha müstahik olur. ikinci ve üçüncü takdirlerde ise muhayyer olub dilerse bahçe veya haneyi alâhalihî alır, bu takdirde başka şeye müstahik olmaz, ve dilerse mehri mislini taleb eder. Henüz tekarrüb vukubulmadan talâk vaki olduğu takdirde ise zevce bu bahçenin veya han anin alâ halihî nısfına müstahik olur. Meğer ki müt'ası daha ziyade olsun. O halde isterse bu nısfı alır ve isterse müt'asını taleb eder.
393 - : Mehrin mal ile kabili mübadele olan bir menfaat olması da caizdir.
Binaenaleyh bir kimse, bir kadını, meselâ : arazisini ekmek veya koyunlarını otarmak veya hane haricindeki muamelâtını görmek mukabilinde tezevvüc etse bu tesmiye sahih olur.
Bir hanenin süknası mukabilinde tezevvüc de bu hükümdedir.
Fakat bir kimse, bir kadını bizzat bu kadına hizmet etmek üzere tezevvüc etse tesmiye, fâsid, mehri misi lâzım olur. Çünkü zevcenin zevcini bu suretle istihdam etmesi, izîâl ve ihanet olacağından halâl olmaz. Birinci surette ise zevcin mesaîsi, zevcenin idaresine ve maişetini temine matuf olacağından ihaneti müstelzim olmaz. Hindiyye, Bahri Râik, Dür-ri Muhtar, Haniyye.
« (Mâlikîlere göre mehr, altın veya gümüş olabileceği gibi hayvan, akar, ticaret eşyası da olabilir. Hanenin süknası, kölenin hizmet etmesi, îevceye kur'an talim edilmesi gibi menfaatlerin mehr tesmiye edilip edilmemesinde ise ihtilâf vardır, imam Mâlike göre bu menfaatler, mehr olamaz, îbni Kasıma göre maalkerahe mehr olabilir. Sair bazı Mâlikîlere göre ise bilâ kerahetin mehr tesmiye edilebilir. Mâlikîler, bu babda İmam Mâlikin kavlini esas tutarak mehrin menfaat olmasından nehy ederler. Fakat bir menfaat mehr tesmiyesile nikâh akd edildikten sonra da bu tesmiyeyi artık muteber sayarlar. Mezahibi Erbaa.)
(Şafiîlere göre bey'de semen olabilecek her şey, mehr de olabilir. Binaenaleyh muayyen bir müddet bir hanede ikamet veya araziyi ziraat gibi bir menfaat, mehr olabileceği gibi Kur'anı kerîmi veya mesaili fık-hiyyeyi veya bir sınaati talim etmek gibi bir menfaat de mehr olabilir. Mezahibi Erbaa.)
(Hanbelî fukaha3in&_ göre de malûm olan bir menfaat, mehr tesmiye edilebilir. Hattâ hadisi şerif, fıkıh, kitabet, sanat veya mubah olan şiir ve edeb talimi ve zevcin zevcesine muayyen bir müddet hizmet etmesi de mehr tesmiye edilebilir. Fakat Kur'anıkrîmi talim etmek, mehr tesmiye edilemez. Çünkü bu talim, bir kurbettir, bir ibadettir. Bunun mehr olması sahı^1 değildir. Şayet bu, mehr tesmiye edilse mehri misi, icab ;der. Sair menfaatlerde meçhul olunca yine mehri misi, lâzım gelir. Keş-aafüVkına, ElmezahibüTerbaa.)
(Zahiriyyeden B)rd Hazme nazaran haddi zatında halâl olan ve keyfiyeti muayyen bulunan herhangi bir amel, mehr tesmiye edilebilir. Kur'anikerimden veya ilmden bir mikdar talimde bulunmak, bir bina yapmak, bir §ey imâl etmek gibi. Elverir ki, iki taraf buna razı olsun. Elmuhallâ.) [54]
Konular
- Mecellenin Kaldırılması
- Akidlerde İtibar Maksad ve Mânâyadır; Elfaz ve Mebâniye Değildir.
- Yakın Şüphe İle Zail Olmaz.
- Bir Şeyin Bulunduğu Hal Üzere Kalması Asıldır.
- Kadîm Kıdemi Üzere Terk Olunur
- Zarar Kadîm Olmaz
- Beraati Zimmet Asıldır
- Arızî Sıfatlarda Aslolan Ademdir
- Bir Zamanda Sabit Olan Şey..
- Yeni Meydana Gelen Bir Olayın ..
- Kelâmda Aslolan Mânâ-yı Hakîkîdir
- Sarahat Karşısında Delâlete İtibar Yoktur
- Mevrid-i Nasda İçtihada Mesağ Yoktur
- Kıyasa Aykırı Olarak Sabit Olan Şey ..
- İctihadla İctihad Nakz Olunmaz
- Meşakkat Kolaylığı Celbeder
- Bir İş Daralınca Genişlemeye Yüz Tutar
- Zarar Ve Mukabele-i Bizzarar Yoktur
- Zarar İzâle Olunur
- Zaruretler Mahzurlu Şeyleri Mubah Kılar
- Zaruretler Kendi Miktarınca Takdir Olunur
- Bir Özür İçin Caiz Olan Şey ..
- Mâni' Zail Oldukta Memnît Avdet Eder
- Bir Zarar Kendi Misliyle İzale Olunmaz
- Zararı Âmmı Defi' İçin Zararı Hass İhtiyar Olunur
- Madde 21 = Geçersiz sebeple yapılan feshin sonuçları
- İSLAM VE MODERN HUKUK KARŞILAŞTIRILMASIYLA CEZA HUKUKUNA VE KISASA KISA BİR BAKIŞ
- İSLAM'DA İNSAN HAKLARI
- OSMANLI'DA MECELLE VE FRANSIZ MEDENİ KANUNUNU TARTIŞMALARI
- DÜNYADA HUKUK EĞİTİMİ VE AVUKATLIK STAJI