Teaddüdi Zevcatın Hikmetiteşrüyyesi

Teaddüdi Zevcatın Hikmetiteşrüyyesi:


359 - : Teaddüdi zevcat müessesei, kadîm asırlardan beri bütün milletler arasında devamede gelmiş, bilâhare Romalılar gibi bazı ka­vimlerin medenî kanunlarile men olunmuş, islâmiyet ise hu müesseseyi islâh ve tahdîd etmiştir.

Cahiliyyet devirlerinde bir erkek, istediği kadar kadınlar İle evlenebüirdi, bunların üzerinde her türlü tahhakküm hakkına mâlik bulu­nurdu. Fakat dini islâm, zuhur edince insanların ahlâkına, ictimaiyya-tma başka bir feyiz verdi, İnsanların bütün münasebat ve muamelâ­tında ulvî bir ahenk, mükemmel bir intizam vücude getirdi, bir aile teş­kili için kadın ile kocasının haiz olmaları iktiza eden hakları, vazifeleri tayin ve tesbît etti, erkeklerin hususî.hallerini, fıtrî, kabiliyetlerim na­zara alarak efradı ümmetten bir erkeğin nihayet dört kadını nikâhında cem edebilmesine müsaade verdi. Hattâ ashabı kiramdan «Gaylân îbni Seleme» nikâhı altında on zevcesile beraber islâmiyeti kabul ettiğinde tarafı nebeviden : «Ya Gaylân! Zevcelerinden dördünü ihtiyar edip di­ğerlerinden ayrıl» diye emr olunmuştu.

Dörde kadar olan müsaade ise, bir takım şartlarla mukayyed olup bir nice hikmetlere, maslahatlara müstenit bulunmuştur.

Ezcümle kadınların şahsî halleri, bedenî teşekkülleri, erkeklerin hallerine, teşekküllerine makîs değildir. Kadınlar, hilkaten zaifdirler, gebelik, hayz ve nifas halleri gibi bir takım arızalara maruzdurlar, pek çabuk iyas çağma varıp neslden kesilirler, çok kere bir kadın, kocası­nın tabiî ihtiyaçlarını, teaffüf ve tenasüle müteallik meşru emellerini temine muktedir olamaz.

Bir de erkekler; muharebelerde, pek meşakkatli işlerde bulunarak bu yüzden vakit vakit binlerce, milyonlarca erkek, hayat sahasından çekilip gitmektedir. Bunların bu halde ailelerini "düşünmek gerektir. Bu ailelerin vaziyetleri ne olacak? Bunların maddî ve manevî ihtiyaçları meşru surette nasıl temin edilecektir?..

Demek ki, teaddüdü zevcat usulüne riayet edilmediği takdirde ba-zan erkekler de, kadmlar da pek müşkii ve pek muztar bir vaziyette ka­lırlar.

Halbuki, «memnu olan şeyler bile zaruret sebebile mubah olur->, «zîk olan umurda vüsat gösterilir», «meşakkatler teysiri celb eder.» Bütün bunlar, islâm hukukunun küllî kaidelerindendir.

Binaenaleyh hayatî bir zaruret ve ihtiyaç sebebile teaddüdi zevcat usuli mahdut bir dairede tecviz edilmiştir. Bunun hilafını iltizam eden­ler, çok kere bir zevce ile iktifa edememektedirler. Bu yüzden gayri meş­ru hareketlere cüret olunuyor, servetler, nezahetler haleldar oluyor, vü­cude gelen gayri meşru çocuklar da cemiyetin meşinde açılan birer ce­riha gibi enzarı telehhüfe çarpıp duruyor.

Filvaki asırlardanberi tevali eden tecrübeler, müşahedeler neticesin­de tahakkuk etmiş bulunuyor ki, herhangi bir muhitte olursa olsun er­keklerin bir takınıl birer zevce ile iktifa edebilecek bir fıtratta bulun­muyorlar. Artık bu gibi erkekler, kendileri için iki yoldan birini takibe mecburiyet görüyorlar: Ya ikinci bir kadınla zevciyet rabıtası tesis ederek afifâne bir halde yaşamak, yahut cevheri ismeti parçalanmış kadın­lardan birile gayri meşru bir münasebet vücude getirerek sefihâne, mus-rifâne bir halde vakit geçirmek. Artık bu iki yoldan hangisinin daha se-lâmetli, daha nezih olduğunu efkârı selime, pek güzel tayin edebilir.

Velhâsıl : zevcelerin teaddüdü usulü, bazı mahzurları ihtiva etse de temin edeceği faideler, maslahatlar binnisbe ziyadedir. Bu sayede birçok içtimaî fenalıkların önü alınmış olur. Ve şu gibi faideler, maslahatlar vü­cude gelir :

(1) : Fuhşiyatın tevessüünü men.

(2) : Nüfusun meşru surette artmasını temin.

(3) : Bir kısım kadınları mahrumiyetten vikaye.

(4) : Kadınların sıhhatlerine, istirahatlerine hizmet.

Filhakika mütemadiyen zevcinin hizmetinde bulunan çocuklarının terbiyesile uğraşan, hanesinin işlerini rüyete çalışan bir kadının elbette' nefaeti bedeniyesi, bu kadar işlere mütehammil değildir.

Binaenaleyh kendisinin bir şerikei hayata naiüyeti, şüphe yok ki bu hizmetlerini tahfife, kendisinin istirahatni temine vesile olacaktır.

Maahaza teaddüdi zevcat »hususunda bir mecburiyet yoktur. Ne er­kek ve ne de kadın kabule mecbur değildir. Bir erkek, lüzum görürse bundan istifade eder, lüzum görmezse bir zevce ile iktifa eder. Kadın da bir mecburiyet görürse evli bir erkekle evlenmeğe muvafakat eder, bir mecburiyet görmezse muvafakat etmez. İlk zevce de âtiyen üzerine evlenilmesini muvafık görmediği takdirde bu ciheti nikâhının akdi esna­sında usulüne tevfikan bir şart ile, meselâ : emri talâkı elinde bulunmak şartile temin edebilir.

Şunu da ilâve edelim ki : zevcesini mahzun etmemek için üzerine evlenmeği terk eden bir erkek, ve ortağı olacak kadını hüzn ve kederden korumak için kocasile evlenmekten imtina eden bir kadın, indi ilâhîde me'cur olur. Bu yüksek ahlâk meselesi, muteber fıkıh kitablarımızda be­yan olunmuştur.

Zevceleri hakkında adalet ve müsavata riayet edemiyecek bir erkek için ise bazan yalnız bir kadınla bile evlenmek caiz olmaz. Hattâ mülga Fetvahanei âlinin fetvalarım muhtevi bulunan «Mecmuai cedide» de şu fetva münderictir : «Havfı cevr ile muttasıf olan mükellef bir erkeğin tezevvücü mekruh olmağla veliyyüremrin o erkeği tezevvücden men'i şer'i şerife muvafık olacağı.»

Esasen bir zevce ile iktifa edilmesi: âyeti celîlesi mantukunca, dinî bir vecîbedir, ahlâka, diyanete ait bir meseledir. Şeraitine, kasm ahkâmına riayet edemiyecek kimselerin tead­düdi zevcat usulünden istifadeye kalkışmaları, haklarında indallah me­suliyeti müstelzimdir. Bu yüzden hukuku haleldar olacak bir zevce de, usuli şer'iy^esi dairesinde mahkemeye müracaat ederek haklarını istih­sale teşebbüs edebilir. [49]