Nikahta Kefaet :
Nikahta Kefaet :
240 - : Nikâhta erkek tarafında kefaet aranır. Yani : erkeğin - aşağıda yazılan hasletlerde- alacağı kadına mümasil olması veya ondan daha şerefli bulunması, nikâhın lüzumu bakımından iktiza eder. Fakat - zevç, sagîr olmadıkça - kefaet, kadın tarafında aranılmaz.
241 - : Kefaet, esasen altı yerde aranır:
(1) : Nesebde aranır. Şöyle ki : nesebce aşağı bir mertebede bulunan bir erkek, şerif ve asîl olan bir kadına küfüv olamaz. Çünkü biha-sebü'âde neseb ile fahr olunur. Fakat böyle neseb cihetîle kefaet aranması, yalnız Arap ırkına mahsusdur. Çünkü Araplar, ensabin muhafazasına son cferece itina ederler, neseb ile fahr ve mübahâtta bulunurlar.
Binaenaleyh Kureyş kabileleri, birbirini n^küfvi sayılır. Diğer Arap kabileleri de yekdiğerinin küfvidir. Lâkin bunlar, Kureyiş kabilelerinin küvfi değildirler.
Arap kavminden maksat ise fü'asl Arap ırkına mensup olanlar ve Hulefai râşirlîn ile Ensar ve Muhacirine kesbi intisap edenlerdir. Yoksa tearrüb edenler, mücerred arapca konuşanlar değildir.
(2) : Islâmiyette aranır. Şöyle ki : yalnız kendisi müslim olan bir erkek, hem kendisi, hem de babası müsîim olan bir kadına küfüv değildir.
Kezalik kendisile yalnız babası müslim bulunan bir erkek, hem babası, hem de dedesi müslim olan bir müslimeye küfüv olamaz. Fakat kendisile beraber babası ve dedesi de müslim olan bdr erkek, bilcümle ecdadı müslimbulunan bir müslimeye küfuv olur.
Böyle islâmiyet itibarile kefaet taharrisi, Arap olmayan sair islâm zümrelerine aittir. Araplarca baba ile dedenin müslim bulunması, o kadar medarı iftihar olmadığından onlarca yalnız kendisi müslim olan bir erkek, âbâ ve ecdadı müslim olan bir kadına küfüv olabilir. Fakat sair akvamı islâmiyye arasında abâ ve ecdadın islâmiyetile tefahür olunduğu cihetle onlarca küfüv olamaz.
(3) : Diyanette - Mebsutun tâbirince haseb de-- aranır. Diyanet ve hasebden maksad, zühd ve tekva, salâhı hal ile fazaili ilmiyye ve mekârimi ahlâkiyyedir. Bunlar, en yüksek mefahirdendir. Bir kadın, zevcinin deniyyürasl olmasından ziyade fâsik ve fâcir olmasından arlanır. Binaenaleyh fâsik olan bir gahıs, bir sahneye veya salih bir kimsenin kızına küfüv olamaz. Velev ki fâsiki mücahir olmasın.
Bu cihetle kefaet, hem Araplarda, hem de sair akvamı îslâmiyyede muteberdir.
Hasîb olan, yani : ilmî kemalât ile muttasıf, mekârimi ahlâkı haiz olan erkekler, nasîb olan kadınlara küfüvdürler. Binaenaleyh Arap kavmine mensup olmıyan faziletkâr bir âlîm, Arap hanedanından bulunan bir kadına küfüv bulunur.
(4) : Hürriyette aranır. Şöyle ki : memlûk olanlar, hür olan kadınlara küfüv olamıyacakları gibi azat edilmiş bir şahıs da hürretül'asl olan bir kadına küfüv olamaz. Çünkü nk, mânâyı zilleti mutazammmdır.
Hürriyet cihetile kefaet de bütün islâm unsurları arasında muteberdir.
(5) : Malda aranır. Bundan maksat, mehri edaya ve nafakayı te-dariike muktedir olmaktır. Binaenaleyh bunlardan birine muktedir olmıyan bir erkek, hiçbir kadına küfüv olamaz. Çünkü mehr, kadının hakkı olduğundan bunu itaya kudret, lâzımdır. Zevciyyetin kıvam ve devamı nafakaya muhtaç olduğundan bunu tedarüke de kudret iktiza eder. Bunları temine kadir olan bir erkek ise büyük bir servete mâlik bulunan bir kadına küfüv olabilir.
Maamafih mehri itaya iktidardan maksat, tacili mütearef olan mîk-darı mehri edaya muktedir olmaktır. Yoksa mehrin tamamını edaya iktidar lâzım değildir. Velev ki, cümlesi muaccel olsun.
Nafakaya gelince, bu hususta fukahayi kiramın reyleri muhteliftir. Bazılarına göre ehli hirfet hakında bitarikilkesb tedarüke kudret kâfidir. Bunların mâadası hakkında ise lâakal bir aylık nafakaya malikiyet lâzımdır. Diğer bazı zatlara göre mutlaka kesb yolilt, tedarüke kudret, ke-faetin husulü, için kifayet eder. Bu kavi, İmam Ebu Yusuf ten mervîdir.
(6) : Hirfette aranır. Hirfet : sanat, ticaret veya ziraat gibi bîr vasıta ile maişeti kazanıp tedarük etmek mânâsına gelir. «Yezaif» denilen bir kısım hizmetler de hirfet sayılır.
Hirfet cihetile kefaet, zevcin sülük ettiği ticaret ve hizmetin şeref ve itibarca zevcenin velîlerinin ticaret veya hizmetlerine yakın bulunmasıdır. Adi, hasis sanayi sâliklerdnden-bir erkek, makbul sanatlar ashabından birinin kızına küfüv olamaz. Çünkü nâs, hiref ve sanayiin şeref ve itibarile tefahürde bulunur, denaet ve hasasetile arlanır, bunlar her ne kadar terk edilse de ân baki kalır.
Fakat kadın dahi sahibei hirfet ise onun hirfetine bakılmaz.
Maamafih bu babda nıüstakir bir kaide tayini kabil değildir. Çünki hirfetler, sanatler, zaman ve mekana göre değişir, bir memlekette veya bir asırda hasis sanatlerden sayılan bir şey, diğer bir memlekette veya asırda makbul sanatlerden sayılabilir. Binaenaleyh bu hususta örf ve temanıülü, zamanın telâkkilerim nazarı itibara almak iktiza eder.
Fukahanın beyanına göre dokumacı haccame, debbağ süpürücüye, bakırcı demirciye, attar bezzaza küfüvdür.
İmamı Âzamc^an bir rivayete göre de hirfetlerde, sanatlere esasen kefaet aranılmaz. Çünkü hirfet ve sanat, müstakir umurdan değildir. Hasis bir sanatten nefis bir sanata tahavvül mümkündür.
Deniliyor ki, bu rivayet, asrın ihtilâfından münbaisdir. Çünkü ima-meyn zamanında denaeti hirfet, nekayisden madut olduğu halde İmamı &zam zamanında madut değildi.
242 - : Şehirli olmak, veya genç, hüsün ve cemale mâlik bulunmak gibi hususlarda kefaet aranılmaz. Binaenaleyh köylü veya ihtiyar bir erkek, şehirli veya genç, güzel bir kadına küfüv olabilir. Şu kadar var ki zevç ile zevce arasında hüsün ve cemal itibarile bir mümaselet bulunmasına müraat etmek, muvafıktır. Haniye. Hindiye. Fethül'kadîr.
« (Mâlikilerce kefaet, bir mümaselettir ki, yalnız diyanetle uyııb-dan selâmet hususunda aranır. Şöyle ki: diyaneti fazla olan bir kadına diyaneti binnisbe noksan olan bir orkck küfüv olamaz. Ve cüzam, maraz, ciinûn gibi zevce için muhayyerliği müstcîzim olan ayıplardan salim olan bir kadına kendisinde bu ayıplardan biri bulunan bir erkek küfüv değildir. Bunlardan başka hususlarda, meselâ : neseb ve haseb hüsün ve cemal, servet ve saman hususunda kefaet aranmaz.
Kefaetin bulunmamasından dolayı hem zevce, hem de velîsi için muhayyerlik sabit olur. Bunlardan biri muhayyerlik hakkım iskat etse diğerinin muhayyerlik hakkı sakıt olmaz. Şerhi Muhammedü'hirşî.)
(Hanbeîüere göre de kefaet, zevce ile zevci arasında mümaselet ve müsavat, şu beş hususta muteberdir: Diyanet, sanat, yesâr, hürriyet, neseb. Bir velî için.mevliyyesini rızası olmaksızın küfvü olmıyan bir şah sa tezvic etmek haramdır. Böyle bir harekette bulunan velî, fâsik sayılır. Neylülmârib.)
(Şâfiîlerce de kefaet, akdin bidayetinde olmak üzere şu beş haslette aranır
(1) : Selâmet. Bundan maksat, hiyari tefriki müsbit olan cünûn,
cüzam gibi ayıplardan zevcin berî olmasıdır.
(2) : Hürriyet. Rakik veya azad edilmiş bir şahıs, hür bir kadına küfüv olamaz.
(3) : Neseb: Bu cihetle kefaet, Araplara muhtes değildir. Esah olan kavle nazaran sair ırklar arasında da muteberdir.
(4) : îffet. Bundan maksat, fısk ve fücurdan nezahettir.
(5) : Hirfet. Bundan-murat, maişeti temin için meslek ittihaz edilen herhangi bir sanat ve sairedir.
Bir meslek edinmek suretile olmayıp mücerret îslâm milletinin menfaati için bir aşağı hirfete bir kimsenin mübaşeret etmesi, kefaete tesir etmez.
Kefaet hususunda esah olan, yesâr'e itibar olunmamaktır. Çünkü mal, zilli zaildir. Bununla mürüvvet ve basiret ehli iftihar etmez. muteber olan hasletler, esah olan kavle nazaran birbirine teka edemez. zftvrede bulunan bovle bîr haslete mukabil zevrflfi de di^fr hır haslet bulunsa bununla cebri mâfat edilmiş olamaz. Tuhfetül'-muhtac.)
243 - : Kefaet, iptidai akidde aranır, akidden sonra zail olması nikâha zarar vermez.
Binaenaleyh zevç, akd zamanında zevcesine küfüv olduğu halde bilâhara kefaeti zail olsa, meselâ : akd ânında mehr ve nafakayı teda-rüke muktedir iken muahharan bunları tedariikten âciz kalsa veya makbul sanatlerdon birine sâlik iken bilâhara hasis bir sanat ile iştigale baş-İftsa, yahut salâhı hal ile muttnsıf iken sonradan fisk ve fücura müptelâ olaa kofaeti zail oldu diye nikâhı feshettirmepe kimsenin salâhiyeti olamaz.
244 - : Ademi kefaetten dolayı nikâha itiraz etmek salâhiyeti, binefsihî asabat takımından olup mertebeleri (165) inci meselede beyan
olunan velîlere aittir. Bu velîler, gerek mahremlerden olsunlar ve gerek olmasınlar.
Meselâ : nefsini küfvinin gayrine tezvic etmiş olan bir kadının nikâhına amca zadesi dahi itiraz edebilir. Fakat sair asabat ile zevil'er-hamdan olan karibler, itiraz edemezler.
245 - : Velînin itiraz hakkı, nikâhın tecdit edilmesile teceddüt eder.
Kezalik : bir velî, mükellefe bulunan mevliyyesinin kiifvi olnuyan muayyen bir gahıs ile izdivacına müsaade etse de mezbu renin kiifvi olmıyan diğer bir şahıs ile izdivacına itiraz edebilir.
246 - : Bir mükellefe, velisinin rızasını istihsal etmeksizin nefsini kefaet ve ademi kefaetini bilmediği bir erkeğe tezvic ettikten sonra küfvi olmadığı tebeyyün etse, kefaet hususunu tahkik etmiyerek vazifesinde kusur etmiş olacağı cihetle kendisinin itiraza salâhiyeti olmaz. Fakat velîsinin itiraza salâhiyeti olur.
247 - : Bir velî, mükellefe olan mevliyyesini rızasile ademi kefaetini ikisinin de bilmedikleri bir şahsa tezvic etse, bilâhara ikisinin de kefaet bulunmadığından dolayı itiraza hakları olamaz. Amma hini akid-de kefaet şart kılınmış veya zevç küfüv. olduğunu nikâhtan evvel haber vermiş olur da muahharan ademi kefaet sabit olursa hem velînin hem de mevliyyenin itiraza hakkı bulunur. Çünkü kefaette velilerin hakları olduğu gibi kadınların da haklan vardır.
Kezalik : Bir kimse, kendisinin fülân şahıs olduğunu bilbeyan bir kadınla evlendikten sonra o şahsın lieb kardeşi veya üeb amcası oldu-g\ı tebeyyün etse bu kadın iğin fesih hakkı sabit olur, velev ki aralarında kefaet bulunsun.
248 - : Bir kimse kendisini nikâhtan evvel bir nesle nisbet edip de nikâhtan sonra hilafı zahir olsa nazar olunur.: Eğer nesebi kendisini nisbet ettiği neslin fevkinde ise ne aldığı kadının, ne de velîsinin itiraza hakkı olmaz. Ve eğer kendisini nisbet ettiği neslin dününde olmakla beraber ademi kefaeti de tahakkuk ederse hem kadının, hem de velîsinin itiraza salâhiyeti olur.
Lâkin kadın, zevcim tağrir ederek mensup olmadığı bir nesle intisabını akidden evvel beyan etmiş olsa kocası için muhayyerlik sabit olmaz,
249 - : Dereceleri müsavi velîlerden birinin akitten evvel veya sonra rızası, diğerlerinin itiraz haklarını iskat eder.
Binaenaleyh bir kadın, dereceleri müsavi iki velîsinden yalnız birinin rızasile küfvi oînuyan bir şahıs ile evlense artık diğer velîsinin itiraza hakkı kalmaz. Nitekim dereceleri aşağı olan velîlerin de itirazları dinlenmez.
Bu mesele, tmamı Azama göredir, tmam Ebu Yusuf ile İmam Zü-fere göre velîlerden birinin rızası, kendisine müsavi olan diğer velîlerin itiraz haklarını iskat etmez. Çünkü kefaet cihetini aramak, velilerden her birinin hakkıdır. Bunlardan birinin rızası, yalnız kendi hakkını iskat eder, diğerlerinin haklarına tesir etmez. Müşterek borç gibi ki, alacaklılardan birinin borçluyu ibra etmesi, diğerlerinin de ibrasını iktiza etmez. Hattâ kadının ademi kefaetine rızası, velîlerinin itiraz haklarını mutil olmadığı da buna delildir.
İmamı Azama göre ise, kefaetini araştırmak hakkı vâhiddir. Bunun tecezziye ihtimali yoktur. Velîlerden her birine, kendisinden başkası yok imiş gibi alâ vechil'kemâl sabit olur. Binaenaleyh bunlardan biri bu hakkı iskat edince diğerleri hakkında da sakit olur. Nitekim kısasda da böyledir. Ceza mebhasine müracaat!.
Maamafih re'yi kâmil olan bir velînin ademi kefaetten ibaret bir zaran zâhiriyyi iltizam ederek nikâha ikdam veya icazet ita etmesi, bir hafî maslahata mübteni ve ademi kefaetten daha büyük bir zararı defa müstenit olduğuna delîl olacağından bu maslahat ve hikmete muttali olmadığı melhuz olan sair velîlerin itiraz haklarının sukutunu iktiza eder. Kadına gelince bunun için sabit olan hak, velîleri için sabit olan hakkın gayridir. Kadın için sabit olan hak, nefsini zilli istifraştan korumaktır. Velîleri için sabit olan hak ise nesebİerini, mümasilleri bulunmıyan eş-hasın sıhriyet tarihile mensubiyetinden vikaye etmektir. Bu haklar böyle başka başka olunca birinin sukutu, diğerlerinin de sukutunu iktiza etmez.
« (Şafiîlere göre bir velî, mevliyyesini rızasile küfvî olmıyan bir şahsa tezvic etse nikâh, sahih ve nafiz olur. Dereceleri aşağı olan velîlerin itiraza hakları olamaz. Çünkü karabet, dağılır, yani : dairesi genişler, bütün akrabanın rızalarına itibar edilmesi, meşakkate sebebiyet verir. Bu hususta akrabiyyete riayetten başka zabıta bulunamaz. Şu kadar var ki, böyle bir nikâh, kerihdir.
Fakat velîlerin dereceleri müsavi olursa hepsinin rızası lâzımdır.. Bunlardan biri razı olmazsa nikâh, sahih olmaz. Diğer bir kavle göre sahih olursa da bu razı olmıyan velî, o nikâhı feshettirebilir. TuhfetüT-mühtaç.)
250 - : Velîlerden biri, zevcin küfuv olduğunu tasdik ve itiraf, diğerleri inkâr etse bu tasdik ile diğerlerinin itiraz hakları sakit olmaz. Çünkü kefaeti itiraf eden velî, feshin vücubüne sebep olan ademi ke-faeti inkâr ediyor. Bir şeyin sebebi vücubünü inkâr ise o şeyin sukutunu iktiza etmez. Bahri Râik.
251 - : Ademi kefaetten dolayı zevç ile zevcenin aralarını tefrik etmek, hâkimin hükmüne muhtaçtır. Nik&h, feshedilmedikçe zevciyyet ahkâmı devam eder. Çünkü ademi kefaetten dolayı nikâhın feshedilip edilememesi, müctehedün fihtir. Müctehidlerden bir kısmı bu feshe kail olduğu halde diğer bir kısmı kail değildir. Binaenaleyh taraflardan her biri bir müctehidin kavline tutunabilir. Bu halde velayeti âmmesi olan bir zat canibinden beyinleri fasl olunmadıkça aralarında husumet münkati olmaz. Haniyye.
252 - : Kefaet veya adami kefaet üzerine ikame edilecek şahitlerin şahadet lâfzını zikr etmeleri şart değildir. Çünkü bu yoldaki şahadet, ihbar kabiündendir.
263 - : Ademi kefaet sebebile vukubulan fesih, talâktan madut
değildir. Binaenaleyh bununla talâkın adedi azalmış olmaz.
254 - : Yakın velî, gaib iken uzak velî, ademi kefaetten dolayı
muhasamada bulunmakla zevç, yakın velînin mübaşeretile nikâhın akdedilmiş olduğunu iddia etse bunu beyyine ile ispat etmesi lâzımgelir. Binaenaleyh ispat ederse itiraz hakkı sakit olur. Amma ispat edemezse nikâh, fesh olunur.
255 - Fesih hakkı, çocuk doğuncaya ka4ar devam edip badehu
sakıt olur. Şöyle ki : velî, uzun müddet sükût etse de çocuk dünyaya gelmedikçe ademi kefaet sebebile nikâhı hâkime müracaatla feshettirebilir. Velînin bu sükûtu, itiraz hakkım iskat etmez. Çünkü bu sükût, murafaa için münasip bir vaktin hululüne intizar maksadına müstenit olabilir. Maahaza kat'î surette sabit olan bir. hak, mücerret sükût ile sakit olmaz. Fakat çocuk doğunca itiraz hakkı sakit olur. Zira zevç ile zevcenin aralarını tefrik sebebile çocuğun terbiye ve muhafazasına halel geleceğinden bu yüzden hâsıl olacak zarar, ademi kefaetten neşet edecek zararın fevkindedir.
îbni Nüceyme göre hamlin zuhuru da velâdet hükmündedir.
256 - : Velînin akdi vakıa sarahaten veya delâleten rızası, fesh hakkını iskat eder.
Rızaya delâlet eden her fiil, deiâleten rızadır.
Meselâ: velî, mevliyyesinin mehrini cihazına sarf ve mehrini zevcinden kabz etse veya mevliyyesinin mehr ve nafakasını büvekâle talep ve dâvada bulunsa akdi nikâha delâleten razı olmuş olur. Çünkü bu yoldaki muamelât, hükmi akdi takrir ve tesbit demektir. Şu kadar var ki, zevcin ademi kefaeti, işbu muameleden .mukaddem hâkim huzurunda sabit olmuş bulunmalıdır. Sabit bulunmadığı takdirde bu gibi muameleler, ademi kefaete rıza sayılamaz.
257 - : Kefaet, nikâhın lüzumunun şartıdır. Ademi kefaet, nikâim sıhhatine mani olmaz. Bu âmmei Hanefiyyeye göredir, imamı Âzam-jan diğer bir rivayete göre kefaet, nikâhın inikadının şartıdır. Kefaet iulunmayınca nikâh esasen mün'akit olmaz. Meğer ki bu ademi kefaete elce ıttıla hâsıl olup rıza verilmiş olsun. Her velî,.şer'î usul dairesin-[e feah hakkını istimal edemiyeeeği ve bir şeyin defi refinden âsân bu-bnduğu cihetle bu rivayetin müftabih olması, bazı fukahaca mültezem lulunmuştur.
(Şafiîlerce de kefaet, nikâhın sıhhatinin değil, lüzumunun şartıdır. iefaete itibar olunması, arı def içindir. Ademi kefaet, zevce ile velîleri akkmda bir nakisedir. Bunlar bu nakiseye razı olunca başkalarının bir iveceği kalmaz.
Hâsılı : kefaet bulunmaksızın akdedilen bir nikâh, esasen haram .eğildir ki, ademi kefaetten dolayı zevali lâzım gelsin.
Maahaza Şafiiyyeden bazı zatlara göre kefaet, nikâhın sıhhatine 3sir eder. Şöyle ki : bir kadım rızası olmaksızın babası veya babasının ıabası küfvi olmıyan bir şahsa tezvic etse, ezher olan rivayete göre ni-;âh, bâtıl olur. Diğer bir rivayete" göre nikâh, sahih olursa da lâzım Imaz. Binaenaleyh bu kadın, büyük ise filhâl, küçük ise baliğ olunca luhayyer olur.
Kezalik : başka velîsi bulunmıyan bir kebîreyi, kenedi talebi üzeri-hâkim, küfvi olmıyan bir şahsa tezvic etse, esah rivayete nazaran ni-âh, sahih olmaz. Çünkü veliyyi hasın da, sair velîlerin de naibi makamda bulunan bir zat, yani : hâkim tarafından ihtiyat terk edilmiş olur. [ihaye tül'müh tac.) [23]
240 - : Nikâhta erkek tarafında kefaet aranır. Yani : erkeğin - aşağıda yazılan hasletlerde- alacağı kadına mümasil olması veya ondan daha şerefli bulunması, nikâhın lüzumu bakımından iktiza eder. Fakat - zevç, sagîr olmadıkça - kefaet, kadın tarafında aranılmaz.
241 - : Kefaet, esasen altı yerde aranır:
(1) : Nesebde aranır. Şöyle ki : nesebce aşağı bir mertebede bulunan bir erkek, şerif ve asîl olan bir kadına küfüv olamaz. Çünkü biha-sebü'âde neseb ile fahr olunur. Fakat böyle neseb cihetîle kefaet aranması, yalnız Arap ırkına mahsusdur. Çünkü Araplar, ensabin muhafazasına son cferece itina ederler, neseb ile fahr ve mübahâtta bulunurlar.
Binaenaleyh Kureyş kabileleri, birbirini n^küfvi sayılır. Diğer Arap kabileleri de yekdiğerinin küfvidir. Lâkin bunlar, Kureyiş kabilelerinin küvfi değildirler.
Arap kavminden maksat ise fü'asl Arap ırkına mensup olanlar ve Hulefai râşirlîn ile Ensar ve Muhacirine kesbi intisap edenlerdir. Yoksa tearrüb edenler, mücerred arapca konuşanlar değildir.
(2) : Islâmiyette aranır. Şöyle ki : yalnız kendisi müslim olan bir erkek, hem kendisi, hem de babası müsîim olan bir kadına küfüv değildir.
Kezalik kendisile yalnız babası müslim bulunan bir erkek, hem babası, hem de dedesi müslim olan bir müslimeye küfüv olamaz. Fakat kendisile beraber babası ve dedesi de müslim olan bdr erkek, bilcümle ecdadı müslimbulunan bir müslimeye küfuv olur.
Böyle islâmiyet itibarile kefaet taharrisi, Arap olmayan sair islâm zümrelerine aittir. Araplarca baba ile dedenin müslim bulunması, o kadar medarı iftihar olmadığından onlarca yalnız kendisi müslim olan bir erkek, âbâ ve ecdadı müslim olan bir kadına küfüv olabilir. Fakat sair akvamı islâmiyye arasında abâ ve ecdadın islâmiyetile tefahür olunduğu cihetle onlarca küfüv olamaz.
(3) : Diyanette - Mebsutun tâbirince haseb de-- aranır. Diyanet ve hasebden maksad, zühd ve tekva, salâhı hal ile fazaili ilmiyye ve mekârimi ahlâkiyyedir. Bunlar, en yüksek mefahirdendir. Bir kadın, zevcinin deniyyürasl olmasından ziyade fâsik ve fâcir olmasından arlanır. Binaenaleyh fâsik olan bir gahıs, bir sahneye veya salih bir kimsenin kızına küfüv olamaz. Velev ki fâsiki mücahir olmasın.
Bu cihetle kefaet, hem Araplarda, hem de sair akvamı îslâmiyyede muteberdir.
Hasîb olan, yani : ilmî kemalât ile muttasıf, mekârimi ahlâkı haiz olan erkekler, nasîb olan kadınlara küfüvdürler. Binaenaleyh Arap kavmine mensup olmıyan faziletkâr bir âlîm, Arap hanedanından bulunan bir kadına küfüv bulunur.
(4) : Hürriyette aranır. Şöyle ki : memlûk olanlar, hür olan kadınlara küfüv olamıyacakları gibi azat edilmiş bir şahıs da hürretül'asl olan bir kadına küfüv olamaz. Çünkü nk, mânâyı zilleti mutazammmdır.
Hürriyet cihetile kefaet de bütün islâm unsurları arasında muteberdir.
(5) : Malda aranır. Bundan maksat, mehri edaya ve nafakayı te-dariike muktedir olmaktır. Binaenaleyh bunlardan birine muktedir olmıyan bir erkek, hiçbir kadına küfüv olamaz. Çünkü mehr, kadının hakkı olduğundan bunu itaya kudret, lâzımdır. Zevciyyetin kıvam ve devamı nafakaya muhtaç olduğundan bunu tedarüke de kudret iktiza eder. Bunları temine kadir olan bir erkek ise büyük bir servete mâlik bulunan bir kadına küfüv olabilir.
Maamafih mehri itaya iktidardan maksat, tacili mütearef olan mîk-darı mehri edaya muktedir olmaktır. Yoksa mehrin tamamını edaya iktidar lâzım değildir. Velev ki, cümlesi muaccel olsun.
Nafakaya gelince, bu hususta fukahayi kiramın reyleri muhteliftir. Bazılarına göre ehli hirfet hakında bitarikilkesb tedarüke kudret kâfidir. Bunların mâadası hakkında ise lâakal bir aylık nafakaya malikiyet lâzımdır. Diğer bazı zatlara göre mutlaka kesb yolilt, tedarüke kudret, ke-faetin husulü, için kifayet eder. Bu kavi, İmam Ebu Yusuf ten mervîdir.
(6) : Hirfette aranır. Hirfet : sanat, ticaret veya ziraat gibi bîr vasıta ile maişeti kazanıp tedarük etmek mânâsına gelir. «Yezaif» denilen bir kısım hizmetler de hirfet sayılır.
Hirfet cihetile kefaet, zevcin sülük ettiği ticaret ve hizmetin şeref ve itibarca zevcenin velîlerinin ticaret veya hizmetlerine yakın bulunmasıdır. Adi, hasis sanayi sâliklerdnden-bir erkek, makbul sanatlar ashabından birinin kızına küfüv olamaz. Çünkü nâs, hiref ve sanayiin şeref ve itibarile tefahürde bulunur, denaet ve hasasetile arlanır, bunlar her ne kadar terk edilse de ân baki kalır.
Fakat kadın dahi sahibei hirfet ise onun hirfetine bakılmaz.
Maamafih bu babda nıüstakir bir kaide tayini kabil değildir. Çünki hirfetler, sanatler, zaman ve mekana göre değişir, bir memlekette veya bir asırda hasis sanatlerden sayılan bir şey, diğer bir memlekette veya asırda makbul sanatlerden sayılabilir. Binaenaleyh bu hususta örf ve temanıülü, zamanın telâkkilerim nazarı itibara almak iktiza eder.
Fukahanın beyanına göre dokumacı haccame, debbağ süpürücüye, bakırcı demirciye, attar bezzaza küfüvdür.
İmamı Âzamc^an bir rivayete göre de hirfetlerde, sanatlere esasen kefaet aranılmaz. Çünkü hirfet ve sanat, müstakir umurdan değildir. Hasis bir sanatten nefis bir sanata tahavvül mümkündür.
Deniliyor ki, bu rivayet, asrın ihtilâfından münbaisdir. Çünkü ima-meyn zamanında denaeti hirfet, nekayisden madut olduğu halde İmamı &zam zamanında madut değildi.
242 - : Şehirli olmak, veya genç, hüsün ve cemale mâlik bulunmak gibi hususlarda kefaet aranılmaz. Binaenaleyh köylü veya ihtiyar bir erkek, şehirli veya genç, güzel bir kadına küfüv olabilir. Şu kadar var ki zevç ile zevce arasında hüsün ve cemal itibarile bir mümaselet bulunmasına müraat etmek, muvafıktır. Haniye. Hindiye. Fethül'kadîr.
« (Mâlikilerce kefaet, bir mümaselettir ki, yalnız diyanetle uyııb-dan selâmet hususunda aranır. Şöyle ki: diyaneti fazla olan bir kadına diyaneti binnisbe noksan olan bir orkck küfüv olamaz. Ve cüzam, maraz, ciinûn gibi zevce için muhayyerliği müstcîzim olan ayıplardan salim olan bir kadına kendisinde bu ayıplardan biri bulunan bir erkek küfüv değildir. Bunlardan başka hususlarda, meselâ : neseb ve haseb hüsün ve cemal, servet ve saman hususunda kefaet aranmaz.
Kefaetin bulunmamasından dolayı hem zevce, hem de velîsi için muhayyerlik sabit olur. Bunlardan biri muhayyerlik hakkım iskat etse diğerinin muhayyerlik hakkı sakıt olmaz. Şerhi Muhammedü'hirşî.)
(Hanbeîüere göre de kefaet, zevce ile zevci arasında mümaselet ve müsavat, şu beş hususta muteberdir: Diyanet, sanat, yesâr, hürriyet, neseb. Bir velî için.mevliyyesini rızası olmaksızın küfvü olmıyan bir şah sa tezvic etmek haramdır. Böyle bir harekette bulunan velî, fâsik sayılır. Neylülmârib.)
(Şâfiîlerce de kefaet, akdin bidayetinde olmak üzere şu beş haslette aranır
(1) : Selâmet. Bundan maksat, hiyari tefriki müsbit olan cünûn,
cüzam gibi ayıplardan zevcin berî olmasıdır.
(2) : Hürriyet. Rakik veya azad edilmiş bir şahıs, hür bir kadına küfüv olamaz.
(3) : Neseb: Bu cihetle kefaet, Araplara muhtes değildir. Esah olan kavle nazaran sair ırklar arasında da muteberdir.
(4) : îffet. Bundan maksat, fısk ve fücurdan nezahettir.
(5) : Hirfet. Bundan-murat, maişeti temin için meslek ittihaz edilen herhangi bir sanat ve sairedir.
Bir meslek edinmek suretile olmayıp mücerret îslâm milletinin menfaati için bir aşağı hirfete bir kimsenin mübaşeret etmesi, kefaete tesir etmez.
Kefaet hususunda esah olan, yesâr'e itibar olunmamaktır. Çünkü mal, zilli zaildir. Bununla mürüvvet ve basiret ehli iftihar etmez. muteber olan hasletler, esah olan kavle nazaran birbirine teka edemez. zftvrede bulunan bovle bîr haslete mukabil zevrflfi de di^fr hır haslet bulunsa bununla cebri mâfat edilmiş olamaz. Tuhfetül'-muhtac.)
243 - : Kefaet, iptidai akidde aranır, akidden sonra zail olması nikâha zarar vermez.
Binaenaleyh zevç, akd zamanında zevcesine küfüv olduğu halde bilâhara kefaeti zail olsa, meselâ : akd ânında mehr ve nafakayı teda-rüke muktedir iken muahharan bunları tedariikten âciz kalsa veya makbul sanatlerdon birine sâlik iken bilâhara hasis bir sanat ile iştigale baş-İftsa, yahut salâhı hal ile muttnsıf iken sonradan fisk ve fücura müptelâ olaa kofaeti zail oldu diye nikâhı feshettirmepe kimsenin salâhiyeti olamaz.
244 - : Ademi kefaetten dolayı nikâha itiraz etmek salâhiyeti, binefsihî asabat takımından olup mertebeleri (165) inci meselede beyan
olunan velîlere aittir. Bu velîler, gerek mahremlerden olsunlar ve gerek olmasınlar.
Meselâ : nefsini küfvinin gayrine tezvic etmiş olan bir kadının nikâhına amca zadesi dahi itiraz edebilir. Fakat sair asabat ile zevil'er-hamdan olan karibler, itiraz edemezler.
245 - : Velînin itiraz hakkı, nikâhın tecdit edilmesile teceddüt eder.
Kezalik : bir velî, mükellefe bulunan mevliyyesinin kiifvi olnuyan muayyen bir gahıs ile izdivacına müsaade etse de mezbu renin kiifvi olmıyan diğer bir şahıs ile izdivacına itiraz edebilir.
246 - : Bir mükellefe, velisinin rızasını istihsal etmeksizin nefsini kefaet ve ademi kefaetini bilmediği bir erkeğe tezvic ettikten sonra küfvi olmadığı tebeyyün etse, kefaet hususunu tahkik etmiyerek vazifesinde kusur etmiş olacağı cihetle kendisinin itiraza salâhiyeti olmaz. Fakat velîsinin itiraza salâhiyeti olur.
247 - : Bir velî, mükellefe olan mevliyyesini rızasile ademi kefaetini ikisinin de bilmedikleri bir şahsa tezvic etse, bilâhara ikisinin de kefaet bulunmadığından dolayı itiraza hakları olamaz. Amma hini akid-de kefaet şart kılınmış veya zevç küfüv. olduğunu nikâhtan evvel haber vermiş olur da muahharan ademi kefaet sabit olursa hem velînin hem de mevliyyenin itiraza hakkı bulunur. Çünkü kefaette velilerin hakları olduğu gibi kadınların da haklan vardır.
Kezalik : Bir kimse, kendisinin fülân şahıs olduğunu bilbeyan bir kadınla evlendikten sonra o şahsın lieb kardeşi veya üeb amcası oldu-g\ı tebeyyün etse bu kadın iğin fesih hakkı sabit olur, velev ki aralarında kefaet bulunsun.
248 - : Bir kimse kendisini nikâhtan evvel bir nesle nisbet edip de nikâhtan sonra hilafı zahir olsa nazar olunur.: Eğer nesebi kendisini nisbet ettiği neslin fevkinde ise ne aldığı kadının, ne de velîsinin itiraza hakkı olmaz. Ve eğer kendisini nisbet ettiği neslin dününde olmakla beraber ademi kefaeti de tahakkuk ederse hem kadının, hem de velîsinin itiraza salâhiyeti olur.
Lâkin kadın, zevcim tağrir ederek mensup olmadığı bir nesle intisabını akidden evvel beyan etmiş olsa kocası için muhayyerlik sabit olmaz,
249 - : Dereceleri müsavi velîlerden birinin akitten evvel veya sonra rızası, diğerlerinin itiraz haklarını iskat eder.
Binaenaleyh bir kadın, dereceleri müsavi iki velîsinden yalnız birinin rızasile küfvi oînuyan bir şahıs ile evlense artık diğer velîsinin itiraza hakkı kalmaz. Nitekim dereceleri aşağı olan velîlerin de itirazları dinlenmez.
Bu mesele, tmamı Azama göredir, tmam Ebu Yusuf ile İmam Zü-fere göre velîlerden birinin rızası, kendisine müsavi olan diğer velîlerin itiraz haklarını iskat etmez. Çünkü kefaet cihetini aramak, velilerden her birinin hakkıdır. Bunlardan birinin rızası, yalnız kendi hakkını iskat eder, diğerlerinin haklarına tesir etmez. Müşterek borç gibi ki, alacaklılardan birinin borçluyu ibra etmesi, diğerlerinin de ibrasını iktiza etmez. Hattâ kadının ademi kefaetine rızası, velîlerinin itiraz haklarını mutil olmadığı da buna delildir.
İmamı Azama göre ise, kefaetini araştırmak hakkı vâhiddir. Bunun tecezziye ihtimali yoktur. Velîlerden her birine, kendisinden başkası yok imiş gibi alâ vechil'kemâl sabit olur. Binaenaleyh bunlardan biri bu hakkı iskat edince diğerleri hakkında da sakit olur. Nitekim kısasda da böyledir. Ceza mebhasine müracaat!.
Maamafih re'yi kâmil olan bir velînin ademi kefaetten ibaret bir zaran zâhiriyyi iltizam ederek nikâha ikdam veya icazet ita etmesi, bir hafî maslahata mübteni ve ademi kefaetten daha büyük bir zararı defa müstenit olduğuna delîl olacağından bu maslahat ve hikmete muttali olmadığı melhuz olan sair velîlerin itiraz haklarının sukutunu iktiza eder. Kadına gelince bunun için sabit olan hak, velîleri için sabit olan hakkın gayridir. Kadın için sabit olan hak, nefsini zilli istifraştan korumaktır. Velîleri için sabit olan hak ise nesebİerini, mümasilleri bulunmıyan eş-hasın sıhriyet tarihile mensubiyetinden vikaye etmektir. Bu haklar böyle başka başka olunca birinin sukutu, diğerlerinin de sukutunu iktiza etmez.
« (Şafiîlere göre bir velî, mevliyyesini rızasile küfvî olmıyan bir şahsa tezvic etse nikâh, sahih ve nafiz olur. Dereceleri aşağı olan velîlerin itiraza hakları olamaz. Çünkü karabet, dağılır, yani : dairesi genişler, bütün akrabanın rızalarına itibar edilmesi, meşakkate sebebiyet verir. Bu hususta akrabiyyete riayetten başka zabıta bulunamaz. Şu kadar var ki, böyle bir nikâh, kerihdir.
Fakat velîlerin dereceleri müsavi olursa hepsinin rızası lâzımdır.. Bunlardan biri razı olmazsa nikâh, sahih olmaz. Diğer bir kavle göre sahih olursa da bu razı olmıyan velî, o nikâhı feshettirebilir. TuhfetüT-mühtaç.)
250 - : Velîlerden biri, zevcin küfuv olduğunu tasdik ve itiraf, diğerleri inkâr etse bu tasdik ile diğerlerinin itiraz hakları sakit olmaz. Çünkü kefaeti itiraf eden velî, feshin vücubüne sebep olan ademi ke-faeti inkâr ediyor. Bir şeyin sebebi vücubünü inkâr ise o şeyin sukutunu iktiza etmez. Bahri Râik.
251 - : Ademi kefaetten dolayı zevç ile zevcenin aralarını tefrik etmek, hâkimin hükmüne muhtaçtır. Nik&h, feshedilmedikçe zevciyyet ahkâmı devam eder. Çünkü ademi kefaetten dolayı nikâhın feshedilip edilememesi, müctehedün fihtir. Müctehidlerden bir kısmı bu feshe kail olduğu halde diğer bir kısmı kail değildir. Binaenaleyh taraflardan her biri bir müctehidin kavline tutunabilir. Bu halde velayeti âmmesi olan bir zat canibinden beyinleri fasl olunmadıkça aralarında husumet münkati olmaz. Haniyye.
252 - : Kefaet veya adami kefaet üzerine ikame edilecek şahitlerin şahadet lâfzını zikr etmeleri şart değildir. Çünkü bu yoldaki şahadet, ihbar kabiündendir.
263 - : Ademi kefaet sebebile vukubulan fesih, talâktan madut
değildir. Binaenaleyh bununla talâkın adedi azalmış olmaz.
254 - : Yakın velî, gaib iken uzak velî, ademi kefaetten dolayı
muhasamada bulunmakla zevç, yakın velînin mübaşeretile nikâhın akdedilmiş olduğunu iddia etse bunu beyyine ile ispat etmesi lâzımgelir. Binaenaleyh ispat ederse itiraz hakkı sakit olur. Amma ispat edemezse nikâh, fesh olunur.
255 - Fesih hakkı, çocuk doğuncaya ka4ar devam edip badehu
sakıt olur. Şöyle ki : velî, uzun müddet sükût etse de çocuk dünyaya gelmedikçe ademi kefaet sebebile nikâhı hâkime müracaatla feshettirebilir. Velînin bu sükûtu, itiraz hakkım iskat etmez. Çünkü bu sükût, murafaa için münasip bir vaktin hululüne intizar maksadına müstenit olabilir. Maahaza kat'î surette sabit olan bir. hak, mücerret sükût ile sakit olmaz. Fakat çocuk doğunca itiraz hakkı sakit olur. Zira zevç ile zevcenin aralarını tefrik sebebile çocuğun terbiye ve muhafazasına halel geleceğinden bu yüzden hâsıl olacak zarar, ademi kefaetten neşet edecek zararın fevkindedir.
îbni Nüceyme göre hamlin zuhuru da velâdet hükmündedir.
256 - : Velînin akdi vakıa sarahaten veya delâleten rızası, fesh hakkını iskat eder.
Rızaya delâlet eden her fiil, deiâleten rızadır.
Meselâ: velî, mevliyyesinin mehrini cihazına sarf ve mehrini zevcinden kabz etse veya mevliyyesinin mehr ve nafakasını büvekâle talep ve dâvada bulunsa akdi nikâha delâleten razı olmuş olur. Çünkü bu yoldaki muamelât, hükmi akdi takrir ve tesbit demektir. Şu kadar var ki, zevcin ademi kefaeti, işbu muameleden .mukaddem hâkim huzurunda sabit olmuş bulunmalıdır. Sabit bulunmadığı takdirde bu gibi muameleler, ademi kefaete rıza sayılamaz.
257 - : Kefaet, nikâhın lüzumunun şartıdır. Ademi kefaet, nikâim sıhhatine mani olmaz. Bu âmmei Hanefiyyeye göredir, imamı Âzam-jan diğer bir rivayete göre kefaet, nikâhın inikadının şartıdır. Kefaet iulunmayınca nikâh esasen mün'akit olmaz. Meğer ki bu ademi kefaete elce ıttıla hâsıl olup rıza verilmiş olsun. Her velî,.şer'î usul dairesin-[e feah hakkını istimal edemiyeeeği ve bir şeyin defi refinden âsân bu-bnduğu cihetle bu rivayetin müftabih olması, bazı fukahaca mültezem lulunmuştur.
(Şafiîlerce de kefaet, nikâhın sıhhatinin değil, lüzumunun şartıdır. iefaete itibar olunması, arı def içindir. Ademi kefaet, zevce ile velîleri akkmda bir nakisedir. Bunlar bu nakiseye razı olunca başkalarının bir iveceği kalmaz.
Hâsılı : kefaet bulunmaksızın akdedilen bir nikâh, esasen haram .eğildir ki, ademi kefaetten dolayı zevali lâzım gelsin.
Maahaza Şafiiyyeden bazı zatlara göre kefaet, nikâhın sıhhatine 3sir eder. Şöyle ki : bir kadım rızası olmaksızın babası veya babasının ıabası küfvi olmıyan bir şahsa tezvic etse, ezher olan rivayete göre ni-;âh, bâtıl olur. Diğer bir rivayete" göre nikâh, sahih olursa da lâzım Imaz. Binaenaleyh bu kadın, büyük ise filhâl, küçük ise baliğ olunca luhayyer olur.
Kezalik : başka velîsi bulunmıyan bir kebîreyi, kenedi talebi üzeri-hâkim, küfvi olmıyan bir şahsa tezvic etse, esah rivayete nazaran ni-âh, sahih olmaz. Çünkü veliyyi hasın da, sair velîlerin de naibi makamda bulunan bir zat, yani : hâkim tarafından ihtiyat terk edilmiş olur. [ihaye tül'müh tac.) [23]
Konular
- Mecellenin Kaldırılması
- Akidlerde İtibar Maksad ve Mânâyadır; Elfaz ve Mebâniye Değildir.
- Yakın Şüphe İle Zail Olmaz.
- Bir Şeyin Bulunduğu Hal Üzere Kalması Asıldır.
- Kadîm Kıdemi Üzere Terk Olunur
- Zarar Kadîm Olmaz
- Beraati Zimmet Asıldır
- Arızî Sıfatlarda Aslolan Ademdir
- Bir Zamanda Sabit Olan Şey..
- Yeni Meydana Gelen Bir Olayın ..
- Kelâmda Aslolan Mânâ-yı Hakîkîdir
- Sarahat Karşısında Delâlete İtibar Yoktur
- Mevrid-i Nasda İçtihada Mesağ Yoktur
- Kıyasa Aykırı Olarak Sabit Olan Şey ..
- İctihadla İctihad Nakz Olunmaz
- Meşakkat Kolaylığı Celbeder
- Bir İş Daralınca Genişlemeye Yüz Tutar
- Zarar Ve Mukabele-i Bizzarar Yoktur
- Zarar İzâle Olunur
- Zaruretler Mahzurlu Şeyleri Mubah Kılar
- Zaruretler Kendi Miktarınca Takdir Olunur
- Bir Özür İçin Caiz Olan Şey ..
- Mâni' Zail Oldukta Memnît Avdet Eder
- Bir Zarar Kendi Misliyle İzale Olunmaz
- Zararı Âmmı Defi' İçin Zararı Hass İhtiyar Olunur
- Madde 21 = Geçersiz sebeple yapılan feshin sonuçları
- İSLAM VE MODERN HUKUK KARŞILAŞTIRILMASIYLA CEZA HUKUKUNA VE KISASA KISA BİR BAKIŞ
- İSLAM'DA İNSAN HAKLARI
- OSMANLI'DA MECELLE VE FRANSIZ MEDENİ KANUNUNU TARTIŞMALARI
- DÜNYADA HUKUK EĞİTİMİ VE AVUKATLIK STAJI