Maslahatların nevileri ve hükümleri :
Maslahatların nevileri ve hükümleri :
506 -: Maslahat, salâha ve hayra vesile olan keyfiyettir ki, mukabili mefsedettir.
Şeriati islâmiye, esasen maslahatları nazara almış, yüksek hükümleri ona göre müesses bulunmuştur. Bir maslahatın şer'an makbul, muteber olması için başlıca dört şart vardır:
Birincisi: bir şeyin bir hususta maslahat teşkil ettiği, kat'î surette malûm olmalıdır, ihtimal kâfi değildir.
İkincisi : bir şey, bir maslahatı mutebere sayılabilmek için umumî olmalıdır. Şahsî ve hususî menfaatler, maslahatlar, hükme medar olamaz.
Üçüncüsü : bir şey hakkındaki maslahat, mefsedetten hali veya melhuz mefsedete racih bulunmalıdır. Aksi takdirde mefsefdeti def için maslahat terk edilir. Nitekim (defi mefsedef, celbi menafiden evlâdır) kaidesi malûmdur.
Dördüncüsü : maslahat olduğu anlaşılan şey ile hükm edilebileceğine şer'î naslardan birinin küllî veya cüz'î bir surette delâleti bulunmalıdır.Nususun red ettiği bir şey ise bir muteber maslahat olamaz.
işte bu dört şartı cami olan bir maslahat, muteber bir maslahattır. Onunla amel olunabilir. Ve böyle bir maslahat, mahiyyetine, de-recei lüzumuna göre muhtelif nevüere ayrılır. Nitekim: raiyye üzerint tasarruf, maslahata menuttur.) kaidesi de maslahatların nazara alınacağım göstermektedir.
507 -: Maslahatlar, dinî ve dünyevî nevilerine ayrıldığı gibi maslahatı mutebere, maslahatı mürsele, maslahatı merdude nevilerine de ayrılır. Diğer bir itibar ile de maslahatı zaruriye, maslahatı haciyye, maslahatı tahsiniyye nevilerine ayrılmıştır.
508 -: Maslahatı diniyye; zihnî hurafelerden, bâtıl fikirlerden kurtaran; fikri tenmiye, nefsi tezkiye, ahlâkı tehzib ve terbiye ederek, ruhu güzel itikatlar ile, güzel ameller ile tezyin ve tekmil eylemek keyfiyetidir. Bu gayeye vusul için vücudüne lüzum görülen şeyler birer dini maslahat demektir.
509 - : Maslahatı dünyeviyye; dünya işlerinin intizamını temine hadim, bir takım muzir şeylerin meydana gelmesine mani, içtimaî hayatın refah ve saadetine vesile olan herhangi bir şeydir.
510 - : Maslahatı mutebere; şer'i şerifin bir hükmü vaz ve isbat hususunda itibar ettiği illet ve maslahattır. Meselâ: şarii mübîn, aklın, malın, haysiyetin muhafazası için şarabı haram kılmıştır. Ayni maslahat, sair müskiratın haram kılınmasında da mevcuttur. Binaenaleyh sair müskiratın haram olması da bir maslahatı mutebere icabidir.
Cumhuri fukahaya göre maslahatı mutebere, kıyası celiye racidir. Çünkü kıyası celî, msalahatı mutebere ile istidlalin bazı nevilerini muhtevidir.
Bir maslahatın muteber olması için ona usuli şer'iyyeden biri, -kül-lî veya cüz'î bir surette delâlet eder olmalıdır. Böyle bir maslahat ise umum müctehidlerce makbuldür. Hattâ kıyasa kail olmayan fukahayı za-hiriyye de bunu kabul etmişlerdir.
551 -: Maslahatı mürsele; şer'i şerif tarafından ne itibar ve ne de ibtal ve ilga edildiği malûm olmayan maslahattır. ÜCeselâ: sirkatle maznun olan bir şahsın cürmünü itiraf etmesi için döğülmesi bir maslahatı mürsele meselesidir.
Maslahatı mürselenin hükme medar olup olmaması hususunda müc-tehidlerin ihtilâfı vardır. îmam Mâlike göre maslahatı mürsele de kıyas gibi bir delili şer'ıdir. Maamafih Mâlikîlerden bir kısmı, bunu kabul etmemektedirler.
Bu maslahatın medarı hükm olmasına Hanefî ve Şafiî fukahası da kail değildirler.
Usul ulemasından bir kısmı diyor ki: maslahatı mürsele, ibadetlerde ihticaca salih bir delil değildir. Çünkü ibadetler, şarii mübinin hakkı olduğundan onlarda maslahat ciheti nazara alınamaz. Fakat bu maslahat, halk arasında carî olan akidlerde, muamelelerde ihticaca salih bir hücceti şer'iyye olabilir. Zira bunlarda nâsın maslahat ve ihtiyacım nazara almak lâzımdır. Hattâ deniliyor ki, fukahayı hanefiyye, bu gibi maslahatlarla ihticaca «istihsan» adım vermişlerdir. Çünkü istihsan: (kıyası bırakarak nasa daha muvafık olanı iltizam etmek) den ibarettir. Maamafih bu istihsandan maksat, bir kıyası hafidir veya kıyasa muhalif olan herhangi bir delil demektir. Binaenaleyh bu, bir maslahatı mürsele değil, bir maslahatı mutebere, bir maslahatı zaruriye meselesi olmalıdır.
Maslahatı mürseleyi müdafaa edenlerden bazıları, bu unvan altında masalihi merdudeyi, sırf şahsî bir menfaat mülâhazasile tervice cüret etmiş olabilirler. Bu hususda mütebassır bulunmak lâzımdır.
(îstihsan) için kıyas bahsine müracaat!
512 -: Maslahatı merdude; şer'i şerifin kabul etmeyip iptal ettiği maslahattır. Şer'î hükümlere muhalif olan herhangi maslahat, haddi zatında bir maslahat değil, bir mefsedettir. Sathî bir nazarla değil, dakik bir nazarla mülâhaza edilirse bu hakikat, tebarüz eder.
Meselâ: ramazanı şerif orucunu kasden bilâ maziret bozan kimseye keffaret olarak evvelâ rakabe azad etmek lâzım gelir. Buna kadir olmazsa muttasıl iki ay veya altmış gün oruç tutmak icab eder, buna muktedir olmayınca altmış fakiri ifam etmesi lâzım gelir.
Vaktile Endülüs hükümdarlarından «Abdurrahman Mürteza» böyle bir harekette bulunmuş, fukahadan «Yahya ibni Yahya» da bir hükümdar için bir köle veya cariye azad etmek güç gelmiyeceğini ve binaenaleyh zecr için onun hakkında iki ay oruç tutmanın maslahata muvafık olacağını nazara alarak böyle iki ay oruçla keffarette bulunmasına fetva vermiştir. İşte bu, nassa karşı maslahat ile amel demektir ki, asla tecviz edilemez. Şöyle ki:
Evvelâ : bu fetva, keffareti savm hakkındaki sarih nassa muhaliftir. Bu hususta melhuz maslahatın butlanına nassı kur'anî delâlet etmektedir. Artık bu, hakikî bir maslahat sayılamaz.
Saniyen şarii hakimin keffaretle istihdaf ettiği hikmet ve maslahat, yalnız bir inzicar keyfiyeti midir?. Bunda insaniyete daha faideîi, daha büyük bir maslahat yok mudur??. Bir rakiki bu vesile ile azad edip hürriyetine kavuşturmak, onu ihya etmek, ve bütün insaniyete hizmet etmek demektir. Artık şüphe yok ki, bundaki maslahat, bir şahsın orucunu bozmaktan inzicarmdaki maslahattan daha büyüktür. Binaenaleyh yalnız bir inzicar maslahatına mebni verilen fetva; hem nassa muhalif; hem de daha büyük bir maslahatı müfevvit olduğundan doğru olamaz.
Salisen : şarii alîm, hâşâ gafil midir ki, tabakatı beşeriyenin ahvaline göre ahkâm vaz ve tayin etmemiş olsun?. Eğer keffaretle yalnız inzicar maslahatı murad olsaydı, rakabe azad etmekle münzecir olanU-yacak bir halde bulunanların keffaretlerini oruç tutmakla yapmalarını
enir ederdi.
Rabian : nas mukabilinde böyle bir içtihada kıyam edilirse artık
nasların ne kıymeti kalır?. Artık hitabı tehdidi kimlere teveccüh eder?. Bir çok kimseler, kendi muhakemelerine mağlûp olarak maslahatı, ger'î şerifin vaz ve tayin ettiği ahkâm haricinde görmez mi?. Bunun neticesinde de bu ahkâm, birer müsemma-sız isimden ibaret kalmaz mı?.
Binaenaleyh ya böyle bir fetva verilmemiştir. Veya bu fetva, başka bir maslahatı mutebereye, başka şer'î bir sebebe müstenit bulunmuştur. İhtimal ki o hükümdarın meşru bir mala3 malikiyeti kabul edilmemiş, bu cihetle oruçla keffarette bulunmasına fetva verilmiş, fakat hükümdarı igzab edip bir fitneye sebebiyet verilmemesi için inzicar keyfiyeti İleri sürülmüştür.
Velhasıl : nususı sariha hilâfına melhuz olan herhangi bir maslahat. yine şer'î şerifin tecviz edeceği bir zaruret, bir maslahatı mutebere mahiyetinde bulunmadıkça medarı amel olamaz. Çünkü şarii mübin; âlimdir, hakimdir, halkın maslahatlarına aleddevam kâfi olmıyacak şeyler ile aleddevam amel edilmesi için emir vermiş değildir. Zamanın tebeö-dülile tebeddül edecek şeylerin hükümlerini ya Örf ve âdetin cereyanına terk etmiş veya onlar hakkında istisnaî hükümler vaz eylemiş veya onların hakkında sarih bir hüküm tayin etmeyip onları müctehidlerin icti-hadlarma tâbi kılmıştır.
513 -: Maslahatı zaruriyye; nefsi, nesli, malı, aklı ve dini hıfz ve siyanet maslahatıdır. Bu beş şeye «zaruriyyat» ve «mesalihi zaruriyye» denir. Bu beş maslahatı temin içindir ki, şeriati isîâmiyye bir çok hükümleri muhtevi bulunmuştur. Kısas, hudud, tazminat, ta'zirat hükümleri bu cümledendir.
Fenarî merhumun beyanına göre maslahatı zaruriye, her dini ilâhîde, yani : her şeriati ilâhiyede hıfzı mültezem bulunmuş olan maslahattır.
514 -: Maslahatı haciyye; nâsm zaruret derecesine varmayan ihtiyaçları dolayısiyle olan maslahattır. Şer'i şerif, bu gibi maslahatlardan dolayı bir çok müsaadeleri ihtiva etmektedir. Muamelâtta istisnain, müzaraanm. müteaddit şirketlerin, beyi bilvefanın cevazı bütün bu maslahattan dolayıdır.
515 -: Maslahatı tahsmiyye; bir zaruret veya ihtiyaçtan dolayı olmayıp mücerred en güzeli, en münasibi ihtiyar kabilinden olan, bir hükmü:; vücudunu ademine tercih eden maslahattır. Bazı hayvanatın, bilhassa haşaratın yiyilmesindeki hürmet, bu cümledendir. kavli şerifi de bu kabil maslahatlara riayetin lüzumuna delâlet etmektedir. [32]
506 -: Maslahat, salâha ve hayra vesile olan keyfiyettir ki, mukabili mefsedettir.
Şeriati islâmiye, esasen maslahatları nazara almış, yüksek hükümleri ona göre müesses bulunmuştur. Bir maslahatın şer'an makbul, muteber olması için başlıca dört şart vardır:
Birincisi: bir şeyin bir hususta maslahat teşkil ettiği, kat'î surette malûm olmalıdır, ihtimal kâfi değildir.
İkincisi : bir şey, bir maslahatı mutebere sayılabilmek için umumî olmalıdır. Şahsî ve hususî menfaatler, maslahatlar, hükme medar olamaz.
Üçüncüsü : bir şey hakkındaki maslahat, mefsedetten hali veya melhuz mefsedete racih bulunmalıdır. Aksi takdirde mefsefdeti def için maslahat terk edilir. Nitekim (defi mefsedef, celbi menafiden evlâdır) kaidesi malûmdur.
Dördüncüsü : maslahat olduğu anlaşılan şey ile hükm edilebileceğine şer'î naslardan birinin küllî veya cüz'î bir surette delâleti bulunmalıdır.Nususun red ettiği bir şey ise bir muteber maslahat olamaz.
işte bu dört şartı cami olan bir maslahat, muteber bir maslahattır. Onunla amel olunabilir. Ve böyle bir maslahat, mahiyyetine, de-recei lüzumuna göre muhtelif nevüere ayrılır. Nitekim: raiyye üzerint tasarruf, maslahata menuttur.) kaidesi de maslahatların nazara alınacağım göstermektedir.
507 -: Maslahatlar, dinî ve dünyevî nevilerine ayrıldığı gibi maslahatı mutebere, maslahatı mürsele, maslahatı merdude nevilerine de ayrılır. Diğer bir itibar ile de maslahatı zaruriye, maslahatı haciyye, maslahatı tahsiniyye nevilerine ayrılmıştır.
508 -: Maslahatı diniyye; zihnî hurafelerden, bâtıl fikirlerden kurtaran; fikri tenmiye, nefsi tezkiye, ahlâkı tehzib ve terbiye ederek, ruhu güzel itikatlar ile, güzel ameller ile tezyin ve tekmil eylemek keyfiyetidir. Bu gayeye vusul için vücudüne lüzum görülen şeyler birer dini maslahat demektir.
509 - : Maslahatı dünyeviyye; dünya işlerinin intizamını temine hadim, bir takım muzir şeylerin meydana gelmesine mani, içtimaî hayatın refah ve saadetine vesile olan herhangi bir şeydir.
510 - : Maslahatı mutebere; şer'i şerifin bir hükmü vaz ve isbat hususunda itibar ettiği illet ve maslahattır. Meselâ: şarii mübîn, aklın, malın, haysiyetin muhafazası için şarabı haram kılmıştır. Ayni maslahat, sair müskiratın haram kılınmasında da mevcuttur. Binaenaleyh sair müskiratın haram olması da bir maslahatı mutebere icabidir.
Cumhuri fukahaya göre maslahatı mutebere, kıyası celiye racidir. Çünkü kıyası celî, msalahatı mutebere ile istidlalin bazı nevilerini muhtevidir.
Bir maslahatın muteber olması için ona usuli şer'iyyeden biri, -kül-lî veya cüz'î bir surette delâlet eder olmalıdır. Böyle bir maslahat ise umum müctehidlerce makbuldür. Hattâ kıyasa kail olmayan fukahayı za-hiriyye de bunu kabul etmişlerdir.
551 -: Maslahatı mürsele; şer'i şerif tarafından ne itibar ve ne de ibtal ve ilga edildiği malûm olmayan maslahattır. ÜCeselâ: sirkatle maznun olan bir şahsın cürmünü itiraf etmesi için döğülmesi bir maslahatı mürsele meselesidir.
Maslahatı mürselenin hükme medar olup olmaması hususunda müc-tehidlerin ihtilâfı vardır. îmam Mâlike göre maslahatı mürsele de kıyas gibi bir delili şer'ıdir. Maamafih Mâlikîlerden bir kısmı, bunu kabul etmemektedirler.
Bu maslahatın medarı hükm olmasına Hanefî ve Şafiî fukahası da kail değildirler.
Usul ulemasından bir kısmı diyor ki: maslahatı mürsele, ibadetlerde ihticaca salih bir delil değildir. Çünkü ibadetler, şarii mübinin hakkı olduğundan onlarda maslahat ciheti nazara alınamaz. Fakat bu maslahat, halk arasında carî olan akidlerde, muamelelerde ihticaca salih bir hücceti şer'iyye olabilir. Zira bunlarda nâsın maslahat ve ihtiyacım nazara almak lâzımdır. Hattâ deniliyor ki, fukahayı hanefiyye, bu gibi maslahatlarla ihticaca «istihsan» adım vermişlerdir. Çünkü istihsan: (kıyası bırakarak nasa daha muvafık olanı iltizam etmek) den ibarettir. Maamafih bu istihsandan maksat, bir kıyası hafidir veya kıyasa muhalif olan herhangi bir delil demektir. Binaenaleyh bu, bir maslahatı mürsele değil, bir maslahatı mutebere, bir maslahatı zaruriye meselesi olmalıdır.
Maslahatı mürseleyi müdafaa edenlerden bazıları, bu unvan altında masalihi merdudeyi, sırf şahsî bir menfaat mülâhazasile tervice cüret etmiş olabilirler. Bu hususda mütebassır bulunmak lâzımdır.
(îstihsan) için kıyas bahsine müracaat!
512 -: Maslahatı merdude; şer'i şerifin kabul etmeyip iptal ettiği maslahattır. Şer'î hükümlere muhalif olan herhangi maslahat, haddi zatında bir maslahat değil, bir mefsedettir. Sathî bir nazarla değil, dakik bir nazarla mülâhaza edilirse bu hakikat, tebarüz eder.
Meselâ: ramazanı şerif orucunu kasden bilâ maziret bozan kimseye keffaret olarak evvelâ rakabe azad etmek lâzım gelir. Buna kadir olmazsa muttasıl iki ay veya altmış gün oruç tutmak icab eder, buna muktedir olmayınca altmış fakiri ifam etmesi lâzım gelir.
Vaktile Endülüs hükümdarlarından «Abdurrahman Mürteza» böyle bir harekette bulunmuş, fukahadan «Yahya ibni Yahya» da bir hükümdar için bir köle veya cariye azad etmek güç gelmiyeceğini ve binaenaleyh zecr için onun hakkında iki ay oruç tutmanın maslahata muvafık olacağını nazara alarak böyle iki ay oruçla keffarette bulunmasına fetva vermiştir. İşte bu, nassa karşı maslahat ile amel demektir ki, asla tecviz edilemez. Şöyle ki:
Evvelâ : bu fetva, keffareti savm hakkındaki sarih nassa muhaliftir. Bu hususta melhuz maslahatın butlanına nassı kur'anî delâlet etmektedir. Artık bu, hakikî bir maslahat sayılamaz.
Saniyen şarii hakimin keffaretle istihdaf ettiği hikmet ve maslahat, yalnız bir inzicar keyfiyeti midir?. Bunda insaniyete daha faideîi, daha büyük bir maslahat yok mudur??. Bir rakiki bu vesile ile azad edip hürriyetine kavuşturmak, onu ihya etmek, ve bütün insaniyete hizmet etmek demektir. Artık şüphe yok ki, bundaki maslahat, bir şahsın orucunu bozmaktan inzicarmdaki maslahattan daha büyüktür. Binaenaleyh yalnız bir inzicar maslahatına mebni verilen fetva; hem nassa muhalif; hem de daha büyük bir maslahatı müfevvit olduğundan doğru olamaz.
Salisen : şarii alîm, hâşâ gafil midir ki, tabakatı beşeriyenin ahvaline göre ahkâm vaz ve tayin etmemiş olsun?. Eğer keffaretle yalnız inzicar maslahatı murad olsaydı, rakabe azad etmekle münzecir olanU-yacak bir halde bulunanların keffaretlerini oruç tutmakla yapmalarını
enir ederdi.
Rabian : nas mukabilinde böyle bir içtihada kıyam edilirse artık
nasların ne kıymeti kalır?. Artık hitabı tehdidi kimlere teveccüh eder?. Bir çok kimseler, kendi muhakemelerine mağlûp olarak maslahatı, ger'î şerifin vaz ve tayin ettiği ahkâm haricinde görmez mi?. Bunun neticesinde de bu ahkâm, birer müsemma-sız isimden ibaret kalmaz mı?.
Binaenaleyh ya böyle bir fetva verilmemiştir. Veya bu fetva, başka bir maslahatı mutebereye, başka şer'î bir sebebe müstenit bulunmuştur. İhtimal ki o hükümdarın meşru bir mala3 malikiyeti kabul edilmemiş, bu cihetle oruçla keffarette bulunmasına fetva verilmiş, fakat hükümdarı igzab edip bir fitneye sebebiyet verilmemesi için inzicar keyfiyeti İleri sürülmüştür.
Velhasıl : nususı sariha hilâfına melhuz olan herhangi bir maslahat. yine şer'î şerifin tecviz edeceği bir zaruret, bir maslahatı mutebere mahiyetinde bulunmadıkça medarı amel olamaz. Çünkü şarii mübin; âlimdir, hakimdir, halkın maslahatlarına aleddevam kâfi olmıyacak şeyler ile aleddevam amel edilmesi için emir vermiş değildir. Zamanın tebeö-dülile tebeddül edecek şeylerin hükümlerini ya Örf ve âdetin cereyanına terk etmiş veya onlar hakkında istisnaî hükümler vaz eylemiş veya onların hakkında sarih bir hüküm tayin etmeyip onları müctehidlerin icti-hadlarma tâbi kılmıştır.
513 -: Maslahatı zaruriyye; nefsi, nesli, malı, aklı ve dini hıfz ve siyanet maslahatıdır. Bu beş şeye «zaruriyyat» ve «mesalihi zaruriyye» denir. Bu beş maslahatı temin içindir ki, şeriati isîâmiyye bir çok hükümleri muhtevi bulunmuştur. Kısas, hudud, tazminat, ta'zirat hükümleri bu cümledendir.
Fenarî merhumun beyanına göre maslahatı zaruriye, her dini ilâhîde, yani : her şeriati ilâhiyede hıfzı mültezem bulunmuş olan maslahattır.
514 -: Maslahatı haciyye; nâsm zaruret derecesine varmayan ihtiyaçları dolayısiyle olan maslahattır. Şer'i şerif, bu gibi maslahatlardan dolayı bir çok müsaadeleri ihtiva etmektedir. Muamelâtta istisnain, müzaraanm. müteaddit şirketlerin, beyi bilvefanın cevazı bütün bu maslahattan dolayıdır.
515 -: Maslahatı tahsmiyye; bir zaruret veya ihtiyaçtan dolayı olmayıp mücerred en güzeli, en münasibi ihtiyar kabilinden olan, bir hükmü:; vücudunu ademine tercih eden maslahattır. Bazı hayvanatın, bilhassa haşaratın yiyilmesindeki hürmet, bu cümledendir. kavli şerifi de bu kabil maslahatlara riayetin lüzumuna delâlet etmektedir. [32]
4.Kısım
- Bazı kıyasları red ve defe müteallik mübahese yollan :
- Deliller arasında tearuz vukuu:
- Kıyas aleyhindeki deliller ve cevaplan:
- Kıyası celî ile kıyası hafinin kısımları :
- KIYASI FDKHIYE, EDİLLEİ ERBAADAJN BAŞKA HÜCCETLERE VE HİKEMİ TEŞRttYYEYE DAİRDİR
- Kıyasın bir hüccet olması ve derecei kuvveti:
- Kıyasın hükmü ve kısımları:
- Kıyasın mahiyeti ve rükünleri :
- Kıyasın şartları:
- Kıyaslarda aranılan illetlerin nevileri:
- Maslahatların nevileri ve hükümleri :
- Naslarda tâlilin bir asi olup olmadığı:
- Şer'î hükümlerin esbabı ve hikemi teşriiyyesi :