İcmaın tarikleri ve hükmü:

İcmaın tarikleri ve hükmü:


447 - : Müctehidlerin ittifaklarında İki tarik vardır: Biri azimet, diğeri de ruhsat tariktir. Şöyle ki: bir mesele hakkında bir asırdaki müctehidlerin birden hüküm verip onunla hepsinin aynı veçhile amel etmeleri, azimet tarikîle olan bir icmadır. Bununla o mesele hakkında bir «İcmaı kavli», «icmaı amelî>, vücudo gelmiş olur. Bilâkis bir mesele hakkında bu müctehidlerden bir kısmı hüküm verdiği hâlde veya onun­la amel ettiği hâlde diğer bir kısmının ona vâkıf olduğu ve teemmül za­manı geçtiği hâlde sükût etmesi de ruhsat yolile bir icmadır. Buna da, «İcmaı sükûtî» denir.

448 - : İcma, bir hüccettir, temam hükmü yakin ifade etmektir. Bir meselenin hükmü icma ile sabit oldu mu artık o hüküm, kafidir. Buna muhalif görülen herhangi bir delîl, mutlaka müevvel, mukayyed veya nensuh demektir, icmaa müzahim olamaz.

Bir kerre esasen icmaın hücceyitini inkâr, Hanefî fukahasmca muh­tar olan kavle göre ikfarı müatelzimdir. Sonra sübuti kati, yâni: teva­tür ile sabit olan herhangi bir muayyen, gayri sükûtî icmaı ademi ka bul de ikfarı istilzam eder. Çünkü ümmeti dalâlete isnad, şarii mübinin tezkiyesini inkâra müeddî olur. îcmaı sükûtî ise edillei kat'iyyeden ol­makla beraber münkiri tekfir olunmaz. Hattâ Şafiüerce icmaı sükûtî, icma sayılmaz. Çünkü bu sükût, rızaya delâlet etmez, bir mehabet ve hürmetten veya fitne havfinden dolayı sükût edilmiş olabilir. Buna ceva­ben deniliyor ki:_ Hakka karşı sükût etmek haramdır. Ashabı Kiram ile sair müetehidîn ise böyle bir haram ile itham edilemez. haktan susan, yâni: bâtılı gördüğü hâlde susup hakkı söylemeyen dilsiz bir şeytandır) buyurulduğu malûmdur. O hâl­de vâki olan bir ittifaka karşı sükût eden bir müetehid, onun hak ol­duğunu kabul ettiğinden dolaya sükût etmiştir. Ve illâ sükût etmesi ka­bil olmazdı. Şüphe yok ki, eazımı ümmet, kanaatlerini söylemekten asla çekinmemişlerdir. Onların tarihi hayatı malûmdur.

449 - : Bir hâdise hakkında icma bulunduğu ya tevatür ile veya şöhret tarikile veya haberi ahad ile malûm olur. Tevatür tarikile sabit olan icmaın en kuvvetlisi ise sahabei kiramın icmaldir. Tevatür ile sa­bit olmayan bir icmaı kabul etmemek bir bid'attir, münkiri dalâlete nisbet olunur. Fakat ikfar olunmaz.

450 - : Bazı zevata göre, icma ile sabit olan hüküm, bilinmesinde hassa ile âmme müşterek olan bir hüküm ise, inkârı küfrü icap eder. Namazların âdetleri, rükünleri ve hac ile orucun farzları ve zamanları, zinanın, sirkatin, ribanm tahrimi gibi. Bunları inkâr, Resulûllah'ın ka-tiyyen dininden olan şeyleri inkâr etmektir.

Fakat mücmeün aleyh olan hüküm, yalnız hassanın muttali olacağı bir hüküm ise inkân küfrü mucip olmaz. Bir kadını annesinin veya halasının üzerine almanın tahrimi, Arafatta vukuftan evvel vukubu-lacak bir cinsî mukarenetle hacem fesadı, ceddenin altıda bir tevrisi ve katilin maktule varis olmadan men'i gibi. Bunların hakkındaki icmaı inkâr edenin dalâletine hükm edilirse de küfrüne hükm edilemez. Çün­kü müevvildir. Ona göre icma ehli olan ümmetten maksat, bütün mü­minlerdir, yalnız müetehidler değildir. Böyle bir hükümde bütün mümin­ler müttefik, buna hepsi muttali olmayınca icma vücude gelmiş olamaz.

işte bu, bir te'vildir. Te'vil ise ikfara mânidir. Bunun içindir ki, kat'î naslan te'vil "edan bir kısım ehli hava, tekfir edilmemektedir. Mu­tezile gibi.

Bir cemaate göre de icma, ancak zan ifade eder. Razî ve Amidî bunlardandır. [19]