Yanlış bir yaklaşım ve bir cesaret

Bu gün Türkiye`nin en güncel konusu, yeni bir sivil anayasa yapılması teşebbüsüdür. Bu teşebbüs kamuoyuna o denli yerleşmiştir ki, buna karşı çıkmak adeta bir cesaret işidir.

Bu cesareti göstererek bazı noktalara dikkat çekmek istiyorum. Evvela şunu belirtelim ki, bu teşebbüsün ismi iki yanlışla başlamaktadır: Birisi yeni, diğeri sivil anayasa deyimidir. Bu iki kelime de bir karşı çıkma yani reaksiyon ifade etmektedir. 1960, 1982 Anayasaları da içeriğine bakmaksızın bir tepki anayasası olarak algılanmıştır. Bunun gibi, iki tepkili kelimeyle başlayan bu çalışma, ilk bakışta tepki anayasası damgalanacaktır.

Bir anayasanın, sadece darbelerden sonra ve asker etkisi altında yapıldığı için, anti demokratik olarak isimlendirilmesi yanlıştır. Onun demokratik olup olmadığı, maddelerine teker teker bakarak anlaşılır. Daha önce de bir makalemizde yazdığımız gibi, anayasayı hazırlayan sivillerin kafa yapısı, askerlerden daha militaristse, onların yaptığı yasaya demokratik diyebilir miyiz?

İki noktayı gözden kaçırmamak gerekir. Şikayet ettiğimiz anayasalar da, sivillerin oluşturduğu meclisler tarafından yapılmıştır. Bunların içeriğinde hakikaten askerlerin ısrarla koydurdukları maddeler varsa, bunları tespit edip ayıklamak gerekir.

Tarih göstermiştir ki, her devletin bir kuruluş felsefesi vardır. Bu felsefe çoğu zaman yazılı değildir. Anayasalar, bu felsefeyi izaha çalışan yazılı metinlerdir. Böyle bir metnin olmaması, ülkelerin kuruluş felsefesinin olmadığı manasına gelmez.

Her ülkede kuruluş felsefelerini yanlış bulanlar, ideal olmadığını iddia edenler çıkmıştır. Ancak, bilinmelidir ki, kuruluş felsefeleri milletlere birçok ıstıraplar ve gözyaşları sonunda ortaya çıkmıştır. Tarihin bu gerçeklerini göz önüne almadan, her şeyi yeniden yapmaya kalkmak, bazen cemiyetlerin temeline dinamit koymak sonucunu doğurmuştur.

Hukuk tarihçilerinin işaret ettiği bir nokta vardır: Büyük Roma İmparatorluğu 12 Levha Kanunları üzerine kurulmuştur. Bu `Levha Kanunları`na bakıldığı zaman tenkit edilecek pek çok yönleri vardı ama, bu yanlışlarıyla birlikte bin yıl yaşayan bir imparatorluğun temel felsefesini oluşturmuştur.

Roma İmparatorluğu`nun yıkılış sebepleri çeşitlidir. Fakat bu çökmede en büyük rolün, 12 Levha Kanunları`nın lağvedilmesi olayı olduğunu iddia eden hukukçular çoktur.

Kanunlar yürürlük güçlerini sadece makul olmasından almazlar. Onların en büyük gücü, yıllarca uygulanmış olması, kanunun etrafında geniş bir içtihat halkasının bulunmasından gelir. Bunu ortadan kaldırıp yerine henüz uygulaması yapılmamış prensipleri koymak her zaman iyi netice vermez.

Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında bu hata yapılmıştır. Bu gün kimse, Medeni Kanun kabul edilmeden önce yürürlükte olan Mecelle`nin yeniden kabulünü savunamaz Ama çok kimse, asırlık uygulaması olan bu hukuk sisteminin bir kalemde silinip atılmasının yanlış olduğu fikrindedir. Mecelle`yi bütünüyle kaldırmak yerine, varsa modern hukuk sistemlerine ters düşen yönlerinin düzeltilmesi mümkün müydü konusu tartışılmamıştır.

Bu gün, Medeni Kanun`un kaldırılarak, tekrar Mecelle hükümlerini kabulü gibi bir tez savunulamaz. Çünkü ilk zamanlardaki karşılaşılan uyumsuzluklara rağmen, bu kanunun 80 yıla yakın uygulaması vardır. İşte önemli olan, bu uygulamadır.

Futbol maçlarının 45 dakikalık iki devrede oynanmasını kimse tartışmaz. Kimse, neden 3 devrede otuzar dakika oynanmasının daha makul olacağını ileri sürmez. Çünkü bu kurallar asırlardan beri uygulanagelmiştir..

Büyük mimarların uyguladığı bir metot vardır. Binaların temellerini attıktan sonra, bir süre onun üzerinden yağmurun, soğuğun, fırtınanın geçmesini beklerler ve sonra üzerine kiliselerini, camilerini, köprülerini yaparlardı.

1924 Anayasası`nı bütünüyle savunmak zordur amma, bu zorluk, 1961 ve 1982 anayasalarının sil baştan yapılmasının gerekçesi olamaz. Bir anayasayı tümüyle değiştirmek demek, devletin temelini oluşturan prensiplerin tartışmaya açılması demektir. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğu, bayrağı, dili bunlardan birkaç tanesidir.

Bir konuyu tabu gibi tartışma dışı tutmak yanlıştır ama millet nazarında kabul görmüş kuralların, değerlerin tartışmaya açılması ülkeyi temelden sarsar. İngiltere`de kraliyet rejimi ara sıra uygulama yönüyle bazı eleştirilere uğramıştır amma bu güne kadar bunun kaldırılması tartışılmamıştır.

Dediğimiz gibi, 1982 Anayasası askeri idare zamanında yapıldığı için, toptan reddedilemeyeceği gibi yeni yapılacak anayasanın daha demokratik olacağı da şimdiden söylenemez. Bu tartışmanın askeri anayasa yerine sivil anayasa ve yepyeni bir anayasa söylemiyle başlaması daha ilk nazarda, anayasayı tepki anayasası olduğu ithamıyla karşı karşıya bırakmıştır.

2007-09-17 Yeni Şafak
Cevdet Akçalı