Mecelle Nedir?
Osmanli Devleti zamâninda, Ahmed Cevdet Pasa Baskanligindaki ilmî bir heyet tarafindan, Islâm Hukûkuna bagli kalinarak hazirlanan ve asil ismi Mecelle-i Ahkâm-i Adliye olan meshur kânun. Mecelle, lügatte; içinde hikmet bulunan sahife, ciltlenmis kitap, dergi vs. mânâlarina gelir. 1877 yilinda Abdülhamid Han zamâninda tatbik edilmeye baslanmis. 1926’da yürürlükten kaldirilmistir.
Mecelle, 1851 maddeden meydana gelmis bir kânun olup, Islâm devletlerinde ve bu arada Osmanli Devletinde uygulanmis, bugünkü mânâsiyla medenî hukûkun ve hukuk usûlünün birçok bölümünü ihtivâ etmektedir. Osmanli Devleti, kuruldugu târihten îtibâren Islâm Hukûku esaslarina bagli kalinarak idâre olunmustur. Gerek amme hukûku ve gerekse özel hukuk sahalarinda, bunun disina çikilmamistir. Islâmiyetin bildirdigi ilâhî kurallardan hiç ayrilinmamistir. Osmanli Devleti, asirlarca süren idarî, askerî ve iktisâdî üstünlügünü, Islâmiyete bagli kalmasina ve tam tatbik etmesine borçludur. Bu kurallara baglilikta gevseklik basgösterince, devletin yükselmesi durmus, ilimde, fende, askerlikte daha evvel gösterilen basarilar, yok olmus, bir duraklama ve gerileme devri baslamistir. Devletin her bakimdan yara almasi, Tanzimat hareketinden sonra daha çok olmustur. Islâm dînine yabanci kalan, Avrupa kültürü tesiri altinda yetisen ve kurtulusu batililasmakta görenler (Bkz. Batililasma) basta M. Resid Pasa olmak üzere, Fuad ve Âli Pasalar, Avrupaî tarzda bir takim yenilik hareketlerine giristiler. Bu yenilik fikrini, devletin idare edildigi kânunlarda da göstermeye kalkistilar. Bunlardan bilhassa Âli Pasa, Fransa’da Birinci Napolyon zamaninda (1804) tedvin edilmis olan Fransiz Medenî Kânunu’nun tercüme edilerek, Osmanli Devletinde de tatbik edilmesi fikrini ileri sürüyordu. Buna mukâbil Ahmed Cevdet Pasa ve bâzi ileri gelen ilim adamlari Islâm hukukunun zengin ve islenmis bir dali olan Hanefî fikhinin kânunlastirilmasi tezini müdâfaa ediyorlardi. Bu ikinci fikir gâlip geldi ve tahakkuk ettirilmesi için, “Mecelle Cemiyeti” adiyla ilmi bir heyet toplandi. Basina Cevdet Pasa reis yapildi. Memleketin en kiymetli Islâm bilginlerinin (fakihlerin) istirak ettigi bu cemiyet, Osmanli Devletinin tanzimat devrinde en mühim içtimaî, sosyal hâdiselerinden birini teskil eden ve Türk fikir hayâtinin ölmez ve muhtesem âbidesi olan Mecelle-i Ahkâm-i Adliye’yi meydana koydu.
Mecelle ve Ahmed Cevdet Pasa: Mecelle, bir heyet tarafindan telif edilmistir. Bu bakimdan onu sâdece Ahmed Cevdet Pasanin eseri olarak göstermek yanlistir. Cevdet Pasa zamâninda, medenî hukuk sahasinda iki zit fikir vardi: 1) Islâm Hukuk (fikih) kâidelerinin bir kânun metin hâline getirilmesi, 2) Fransiz medenî kânununun tercüme edilerek kabul edilmesi.
O zamanlar Istanbul’da en tesirli ve nüfuzlu elçi, Fransa elçisiydi. O ve onun entrikalarina kapilanlar ikinci fikrin tatbikat sahasina konulmasini temin etmek için var güçleriyle çalisiyorlardi. Fakat, birinci teze taraftar olanlarin basinda bulunan Ahmed Cevdet Pasanin ve digerlerinin gayretleriyle, Islâm fikih kitaplarindan, zamânin icaplarina uyan meselelerin Mecelle-i Ahkâm-i Adliye adiyla asrî bir kânun seklinde yazilmasi fikri kabul edildi. Ahmed Cevdet Pasa, bu isi yapacak ilmî cemiyete reis seçildi. Pasa’nin yazdigina göre, frenk hayranlari, câhil softalar, ecnebî kiskirtmalarina âlet olanlar, bu hayirli isi baltalamak için çok dalevereler çevirmislerdir. Nihâyet Mecelle, 1868’de nesrolundu. Ahmed Cevdet Pasa çetin bir mücâdeleden gâlip çikmisti. Asagidaki satirlar onun bu esnâdaki hissiyatini ifâde etmektedir:
“Avrupa kitasinda en evvel tedvin olunan kânunnâme, Roma Kânunnâmesi’dir ki, Kostantiniye (Istanbul) sehrinde ilmî bir cemiyet tarafindan tertip ve tedvin olunmustu. Avrupa kânunnâmelerinin esasidir ve her tarafta meshur ve mûteberdir. Fakat Mecelle-i Ahkâm-i Adliye’ye benzemez. Aralarinda pekçok fark vardir. Çünkü o, bes alti kânun bilen zat tarafindan yapilmisti, bu ise bes alti fakih (Islâm Hukûkunu bilen) zat tarafindan, Allahü teâlânin koymus oldugu yüce Islâm dîninden alinmistir. Avrupa hukukçularindan olan ve bu defâ Mecelle’yi mütâlaa ve Roma kânunlariyla mukâyese eden ve her ikisine de sâdece birer insan eseri nazariyla bakan bir zat dedi ki: “Dünyâda, ilmî bir cemiyet vasitasiyla iki defâ kânun yapildi. Ikisi de Istanbul’da oldu. Ikincisi; tertibi, düzeni ve içindeki meselelerin hüsn-i temsil ve irtibati dolayisiyla evvelkinden çok üstün ve müreccahtir. Aralarindaki fark da, insanin o asirdan bu asra kadar medeniyet âleminde kaç adim atmis olduguna bir ölçüdür.” (Târih-i Osmanî Mec. No. 47, s. 284)
Mecelle’nin hazirlanmasinda hizmeti olan kimseler: 1) Filibeli Halil Efendi, 2) Seyfeddin Ismail Efendi, 3) Sirvanizâde Seyyid Ahmed Hulûsi Efendi, 4) Ahmed Hilmi Efendi, 5) Bagdatli Muhammed Emin Efendi, 6) Ibn-i Âbidinzâde Alâeddin Efendi, 7) Gerdankiran Ömer Hulûsi Efendi, 8) Seyhülislâm Kara Halil Efendi, 9) Isa Ruhî Efendi, 10) Yunus Vehbi Efendi, 11) Abdüllatif Sükrü Efendi, 12) Ahmed Hâlid Efendi, 13) Karinâbadli Ömer Hilmi Efendi, 14) Abdüssettar Efendidir. Bu zevatin bâzilari Ahmed Cevdet Pasa ile birlikte bugünkü Mecelle’nin hazirlanmasinda cidden degerli mesâi sarfetmis, bâzilariysa daha az çalismislardir.
Mecelle’nin yazilmasi esnâsinda pekçok fikih kitaplarina ve fetvâ mecmualarina mürâcaat olunmustur. Bu kitaplarin adlari, merhûm Ebü’l-Ulâ Mardin’in Medenî Hukuk Cephesinden Ahmed Cevdet Pasa ünvanli eserinin 167’nci sayfasinda ve Kayseri eski müftüsü Mes’ûd Efendinin Mir’at-i Mecelle kitabinda yazilidir.
Islâm Hukûku denilince birçok kimsenin hatirina Mecelle gelirse de, Islâm Hukûkunun tamâmi Mecelle’den ibâret degildir. Mecelle, yalniz Hanefî mezhebinin muâmelâta âit hükümlerini ihtivâ etmektedir. Islâm Hukûku denilince, Hanefî mezhebi ile birlikte diger üç mezhebin hükümleri de anlasilir. Bu hâliyle Islâm Hukûku, dünyâda benzeri hiç bulunmayan bir hukuk deryâsidir. Bilâhare Mecelle’nin eksik bahislerinin tamamlandigi söylenmisse de su ana kadar ortaya çikmamistir.
Mecelle yazilmadan önce, asirlar boyunca bütün Islâm memleketlerinde ve bu arada Osmanli Devletinde uygulanmis olan Islâm Hukûkunun bâzi hükümleri, Mecelle ile her an herkesin mürâcaat edip, kolaylikla anlayip tatbik edebilecegi sâde maddeler hâline getirilmis ve bu durum büyük bir hizmet olmustur.
Mecelle’nin içindeki konular: Mecelle, Islâm medenî kânununun akitler ve borçlar kânunu ile sivil muhâkeme usûlünü içine alan bir kânunnâmedir. (Bkz. Kânunnâme). Bu, Osmanli Medenî Kânunu olmak üzere 17 Eylül 1876 (26 Sâban 1293) târihinde îlân olunmustur.
Mecelle kitâbinda, bir baslangiç ile on alti kisim vardir. Hepsi bin sekiz yüz elli bir (1851) maddedir. Baslangiç, Fikih Temel bilgileri olup, yüz birden dört yüz üçüncü maddeye kadardir. Ikinci kisim, Kirâ bilgileri olup, alti yüz on birinci maddeye kadardir. Üçüncü kisim, Kefil Olmak bilgileridir. Alti yüz yetmis ikinci maddeye kadardir. Dördüncü kisim Havâle bilgisi, yedi yüzüncü maddeye kadardir. Besinci kisim, Rehin olup, yedi yüz altmis birinci maddeye kadardir. Altinci kisim, Emânet’tir. Sekiz yüz otuz ikinci maddeye kadardir. Yedinci kisim, Hibe bagislamaktir. Sekiz yüz sekseninci maddeye kadardir. Sekizinci kisim, Gasb ve Zarar’dir. Dokuz yüz kirkinci maddeye kadardir. Dokuzuncu kisim, Hicr ve Ikrâh’dir. Bin kirk dördüncü maddeye kadardir. Onuncu kisim, Sirketler ve Sosyal Bilgiler’dir. Bin dört yüz kirk sekizinci maddeye kadardir. On birinci kisim, Vekâlet’tir. Bin bes yüz otuzuncu maddeye kadardir. On ikinci kisim, Sulh ve Afv’dir. Bin bes yüz yetmis birinci maddeye kadardir. On üçüncü kisim, Ikrâr’dir. Bin alti yüz on ikinci maddeye kadardir. On dördüncü kisim, Da’va’dir. Bin alti yüz yetmis besinci maddeye kadardir. On besinci kisim, Isbât ve Yemin’dir. Bin yedi yüz seksen üçüncü maddeye kadardir. On altinci kisim, Hâkimlik’tir. Bin sekiz yüz elli birinci maddeye kadardir.
Iktisâdî ve Ticârî Ilimler Dergisinin 1969 da basilmis, yirmi üçüncü sayisinda, profesör Dr. Yilmaz Altug diyor ki: “Israil Devletinin hukûku, memleketin târihi gelisimini aksettirir hâldedir. Temel medenî kânun, Osmanli Devleti zamânindan kalma Mecelle’dir. Mecelle, Filistin’in Ingiliz idâresine geçtiginde, aynen birakilmis, sonra 1948’de Israil Devleti kurulunca degistirilmemistir.”
Mecelle, Osmanli Devletinin resmî kânunnâmelerinden biriydi. 1918’den sonra Osmanli Devletinden ayrilan memleketlerde, daha sonra buralarda kurulmus olan devletlerde (yeni kânuna tâbi olarak) Mecelle hükümleri cârî kalmistir. Bu ülkelerde Mecelle, modern lâik mahkemelerce medenî kânun olarak tatbik edilegelmistir. Nihâyet Lübnan’da (1932), Suriye’de (1949) ve Irak’ta (1953) Mecelle’nin yerini yeni medenî kânunnâmeler almistir. Daha önce 1878’de Osmanli Devletinden ayrilmis olan Kibris’ta ve Israil ile Ürdün’de hâlâ medenî hukûkun esâsini, Mecelle teskil etmektedir.
Türkiye’de 1926 yilinda, Mecelle ile birlikte bütün Islâm Hukuku ve ser’i mahkemeler kaldirilmistir. Ayni sey, 1928’de de Arnavutluk’ta yapilmistir. Bosna ve Hersek’te de yalniz suf’a müessesesi muhâfaza edilmis olmakla birlikte Mecelle kaldirilmis, Islâm Hukûku bâzi bakimlardan ahvâl-i sahsiyye (statut personnel) vasiyet ve vakif gibi konularda Müslümanlara uygulanmaya devâm etmistir. Bütün bunlara normal mahkemelerde bakilmistir.
Mecelle cemiyeti, vakitsiz kapatilmis oldugundan, bu mühim eser de tamamlanamamistir. Medenî kânunun mühim konularindan olan evlenme, bosanma, gaib, mefkud, vakif, vasiyet, miras mevzulari Mecelle’de eksik kalmistir. Yalniz bu konular fikih kitablarinda genis olarak yazilmistir. Her meselenin dindeki hükümleri açiklanmistir.
Mecelle’nin yazilis tarzi: Mecelle’nin üslûbu bir kânun kitabi olarak sâheserdir. Fesâhet ve belâgatla yazilmistir. Bilhassa basindaki 99 fikih kâidesinin çogu, dilimize ezberlenmesi kolay cümleler hâlinde girmistir. Bunlarda Ahmed Cevdet Pasanin akici ve düzgün ifâdesi hissedilmektedir. Fakat o devrin Türkçesi hakkinda ve o konularda bilgisi olmayanlar Mecelle’yi kolayca anlayamazlar.
Mecelle’nin basindaki küllî (genel) kâidelerin çogu, Islâm fakihlerinden Ibn-i Nüceym’in Esbah ve’n-Nezâir adli eseriyle Mecâmi Serhi’nden alinmistir.
Mecelle, 1851 maddeden meydana gelmis bir kânun olup, Islâm devletlerinde ve bu arada Osmanli Devletinde uygulanmis, bugünkü mânâsiyla medenî hukûkun ve hukuk usûlünün birçok bölümünü ihtivâ etmektedir. Osmanli Devleti, kuruldugu târihten îtibâren Islâm Hukûku esaslarina bagli kalinarak idâre olunmustur. Gerek amme hukûku ve gerekse özel hukuk sahalarinda, bunun disina çikilmamistir. Islâmiyetin bildirdigi ilâhî kurallardan hiç ayrilinmamistir. Osmanli Devleti, asirlarca süren idarî, askerî ve iktisâdî üstünlügünü, Islâmiyete bagli kalmasina ve tam tatbik etmesine borçludur. Bu kurallara baglilikta gevseklik basgösterince, devletin yükselmesi durmus, ilimde, fende, askerlikte daha evvel gösterilen basarilar, yok olmus, bir duraklama ve gerileme devri baslamistir. Devletin her bakimdan yara almasi, Tanzimat hareketinden sonra daha çok olmustur. Islâm dînine yabanci kalan, Avrupa kültürü tesiri altinda yetisen ve kurtulusu batililasmakta görenler (Bkz. Batililasma) basta M. Resid Pasa olmak üzere, Fuad ve Âli Pasalar, Avrupaî tarzda bir takim yenilik hareketlerine giristiler. Bu yenilik fikrini, devletin idare edildigi kânunlarda da göstermeye kalkistilar. Bunlardan bilhassa Âli Pasa, Fransa’da Birinci Napolyon zamaninda (1804) tedvin edilmis olan Fransiz Medenî Kânunu’nun tercüme edilerek, Osmanli Devletinde de tatbik edilmesi fikrini ileri sürüyordu. Buna mukâbil Ahmed Cevdet Pasa ve bâzi ileri gelen ilim adamlari Islâm hukukunun zengin ve islenmis bir dali olan Hanefî fikhinin kânunlastirilmasi tezini müdâfaa ediyorlardi. Bu ikinci fikir gâlip geldi ve tahakkuk ettirilmesi için, “Mecelle Cemiyeti” adiyla ilmi bir heyet toplandi. Basina Cevdet Pasa reis yapildi. Memleketin en kiymetli Islâm bilginlerinin (fakihlerin) istirak ettigi bu cemiyet, Osmanli Devletinin tanzimat devrinde en mühim içtimaî, sosyal hâdiselerinden birini teskil eden ve Türk fikir hayâtinin ölmez ve muhtesem âbidesi olan Mecelle-i Ahkâm-i Adliye’yi meydana koydu.
Mecelle ve Ahmed Cevdet Pasa: Mecelle, bir heyet tarafindan telif edilmistir. Bu bakimdan onu sâdece Ahmed Cevdet Pasanin eseri olarak göstermek yanlistir. Cevdet Pasa zamâninda, medenî hukuk sahasinda iki zit fikir vardi: 1) Islâm Hukuk (fikih) kâidelerinin bir kânun metin hâline getirilmesi, 2) Fransiz medenî kânununun tercüme edilerek kabul edilmesi.
O zamanlar Istanbul’da en tesirli ve nüfuzlu elçi, Fransa elçisiydi. O ve onun entrikalarina kapilanlar ikinci fikrin tatbikat sahasina konulmasini temin etmek için var güçleriyle çalisiyorlardi. Fakat, birinci teze taraftar olanlarin basinda bulunan Ahmed Cevdet Pasanin ve digerlerinin gayretleriyle, Islâm fikih kitaplarindan, zamânin icaplarina uyan meselelerin Mecelle-i Ahkâm-i Adliye adiyla asrî bir kânun seklinde yazilmasi fikri kabul edildi. Ahmed Cevdet Pasa, bu isi yapacak ilmî cemiyete reis seçildi. Pasa’nin yazdigina göre, frenk hayranlari, câhil softalar, ecnebî kiskirtmalarina âlet olanlar, bu hayirli isi baltalamak için çok dalevereler çevirmislerdir. Nihâyet Mecelle, 1868’de nesrolundu. Ahmed Cevdet Pasa çetin bir mücâdeleden gâlip çikmisti. Asagidaki satirlar onun bu esnâdaki hissiyatini ifâde etmektedir:
“Avrupa kitasinda en evvel tedvin olunan kânunnâme, Roma Kânunnâmesi’dir ki, Kostantiniye (Istanbul) sehrinde ilmî bir cemiyet tarafindan tertip ve tedvin olunmustu. Avrupa kânunnâmelerinin esasidir ve her tarafta meshur ve mûteberdir. Fakat Mecelle-i Ahkâm-i Adliye’ye benzemez. Aralarinda pekçok fark vardir. Çünkü o, bes alti kânun bilen zat tarafindan yapilmisti, bu ise bes alti fakih (Islâm Hukûkunu bilen) zat tarafindan, Allahü teâlânin koymus oldugu yüce Islâm dîninden alinmistir. Avrupa hukukçularindan olan ve bu defâ Mecelle’yi mütâlaa ve Roma kânunlariyla mukâyese eden ve her ikisine de sâdece birer insan eseri nazariyla bakan bir zat dedi ki: “Dünyâda, ilmî bir cemiyet vasitasiyla iki defâ kânun yapildi. Ikisi de Istanbul’da oldu. Ikincisi; tertibi, düzeni ve içindeki meselelerin hüsn-i temsil ve irtibati dolayisiyla evvelkinden çok üstün ve müreccahtir. Aralarindaki fark da, insanin o asirdan bu asra kadar medeniyet âleminde kaç adim atmis olduguna bir ölçüdür.” (Târih-i Osmanî Mec. No. 47, s. 284)
Mecelle’nin hazirlanmasinda hizmeti olan kimseler: 1) Filibeli Halil Efendi, 2) Seyfeddin Ismail Efendi, 3) Sirvanizâde Seyyid Ahmed Hulûsi Efendi, 4) Ahmed Hilmi Efendi, 5) Bagdatli Muhammed Emin Efendi, 6) Ibn-i Âbidinzâde Alâeddin Efendi, 7) Gerdankiran Ömer Hulûsi Efendi, 8) Seyhülislâm Kara Halil Efendi, 9) Isa Ruhî Efendi, 10) Yunus Vehbi Efendi, 11) Abdüllatif Sükrü Efendi, 12) Ahmed Hâlid Efendi, 13) Karinâbadli Ömer Hilmi Efendi, 14) Abdüssettar Efendidir. Bu zevatin bâzilari Ahmed Cevdet Pasa ile birlikte bugünkü Mecelle’nin hazirlanmasinda cidden degerli mesâi sarfetmis, bâzilariysa daha az çalismislardir.
Mecelle’nin yazilmasi esnâsinda pekçok fikih kitaplarina ve fetvâ mecmualarina mürâcaat olunmustur. Bu kitaplarin adlari, merhûm Ebü’l-Ulâ Mardin’in Medenî Hukuk Cephesinden Ahmed Cevdet Pasa ünvanli eserinin 167’nci sayfasinda ve Kayseri eski müftüsü Mes’ûd Efendinin Mir’at-i Mecelle kitabinda yazilidir.
Islâm Hukûku denilince birçok kimsenin hatirina Mecelle gelirse de, Islâm Hukûkunun tamâmi Mecelle’den ibâret degildir. Mecelle, yalniz Hanefî mezhebinin muâmelâta âit hükümlerini ihtivâ etmektedir. Islâm Hukûku denilince, Hanefî mezhebi ile birlikte diger üç mezhebin hükümleri de anlasilir. Bu hâliyle Islâm Hukûku, dünyâda benzeri hiç bulunmayan bir hukuk deryâsidir. Bilâhare Mecelle’nin eksik bahislerinin tamamlandigi söylenmisse de su ana kadar ortaya çikmamistir.
Mecelle yazilmadan önce, asirlar boyunca bütün Islâm memleketlerinde ve bu arada Osmanli Devletinde uygulanmis olan Islâm Hukûkunun bâzi hükümleri, Mecelle ile her an herkesin mürâcaat edip, kolaylikla anlayip tatbik edebilecegi sâde maddeler hâline getirilmis ve bu durum büyük bir hizmet olmustur.
Mecelle’nin içindeki konular: Mecelle, Islâm medenî kânununun akitler ve borçlar kânunu ile sivil muhâkeme usûlünü içine alan bir kânunnâmedir. (Bkz. Kânunnâme). Bu, Osmanli Medenî Kânunu olmak üzere 17 Eylül 1876 (26 Sâban 1293) târihinde îlân olunmustur.
Mecelle kitâbinda, bir baslangiç ile on alti kisim vardir. Hepsi bin sekiz yüz elli bir (1851) maddedir. Baslangiç, Fikih Temel bilgileri olup, yüz birden dört yüz üçüncü maddeye kadardir. Ikinci kisim, Kirâ bilgileri olup, alti yüz on birinci maddeye kadardir. Üçüncü kisim, Kefil Olmak bilgileridir. Alti yüz yetmis ikinci maddeye kadardir. Dördüncü kisim Havâle bilgisi, yedi yüzüncü maddeye kadardir. Besinci kisim, Rehin olup, yedi yüz altmis birinci maddeye kadardir. Altinci kisim, Emânet’tir. Sekiz yüz otuz ikinci maddeye kadardir. Yedinci kisim, Hibe bagislamaktir. Sekiz yüz sekseninci maddeye kadardir. Sekizinci kisim, Gasb ve Zarar’dir. Dokuz yüz kirkinci maddeye kadardir. Dokuzuncu kisim, Hicr ve Ikrâh’dir. Bin kirk dördüncü maddeye kadardir. Onuncu kisim, Sirketler ve Sosyal Bilgiler’dir. Bin dört yüz kirk sekizinci maddeye kadardir. On birinci kisim, Vekâlet’tir. Bin bes yüz otuzuncu maddeye kadardir. On ikinci kisim, Sulh ve Afv’dir. Bin bes yüz yetmis birinci maddeye kadardir. On üçüncü kisim, Ikrâr’dir. Bin alti yüz on ikinci maddeye kadardir. On dördüncü kisim, Da’va’dir. Bin alti yüz yetmis besinci maddeye kadardir. On besinci kisim, Isbât ve Yemin’dir. Bin yedi yüz seksen üçüncü maddeye kadardir. On altinci kisim, Hâkimlik’tir. Bin sekiz yüz elli birinci maddeye kadardir.
Iktisâdî ve Ticârî Ilimler Dergisinin 1969 da basilmis, yirmi üçüncü sayisinda, profesör Dr. Yilmaz Altug diyor ki: “Israil Devletinin hukûku, memleketin târihi gelisimini aksettirir hâldedir. Temel medenî kânun, Osmanli Devleti zamânindan kalma Mecelle’dir. Mecelle, Filistin’in Ingiliz idâresine geçtiginde, aynen birakilmis, sonra 1948’de Israil Devleti kurulunca degistirilmemistir.”
Mecelle, Osmanli Devletinin resmî kânunnâmelerinden biriydi. 1918’den sonra Osmanli Devletinden ayrilan memleketlerde, daha sonra buralarda kurulmus olan devletlerde (yeni kânuna tâbi olarak) Mecelle hükümleri cârî kalmistir. Bu ülkelerde Mecelle, modern lâik mahkemelerce medenî kânun olarak tatbik edilegelmistir. Nihâyet Lübnan’da (1932), Suriye’de (1949) ve Irak’ta (1953) Mecelle’nin yerini yeni medenî kânunnâmeler almistir. Daha önce 1878’de Osmanli Devletinden ayrilmis olan Kibris’ta ve Israil ile Ürdün’de hâlâ medenî hukûkun esâsini, Mecelle teskil etmektedir.
Türkiye’de 1926 yilinda, Mecelle ile birlikte bütün Islâm Hukuku ve ser’i mahkemeler kaldirilmistir. Ayni sey, 1928’de de Arnavutluk’ta yapilmistir. Bosna ve Hersek’te de yalniz suf’a müessesesi muhâfaza edilmis olmakla birlikte Mecelle kaldirilmis, Islâm Hukûku bâzi bakimlardan ahvâl-i sahsiyye (statut personnel) vasiyet ve vakif gibi konularda Müslümanlara uygulanmaya devâm etmistir. Bütün bunlara normal mahkemelerde bakilmistir.
Mecelle cemiyeti, vakitsiz kapatilmis oldugundan, bu mühim eser de tamamlanamamistir. Medenî kânunun mühim konularindan olan evlenme, bosanma, gaib, mefkud, vakif, vasiyet, miras mevzulari Mecelle’de eksik kalmistir. Yalniz bu konular fikih kitablarinda genis olarak yazilmistir. Her meselenin dindeki hükümleri açiklanmistir.
Mecelle’nin yazilis tarzi: Mecelle’nin üslûbu bir kânun kitabi olarak sâheserdir. Fesâhet ve belâgatla yazilmistir. Bilhassa basindaki 99 fikih kâidesinin çogu, dilimize ezberlenmesi kolay cümleler hâlinde girmistir. Bunlarda Ahmed Cevdet Pasanin akici ve düzgün ifâdesi hissedilmektedir. Fakat o devrin Türkçesi hakkinda ve o konularda bilgisi olmayanlar Mecelle’yi kolayca anlayamazlar.
Mecelle’nin basindaki küllî (genel) kâidelerin çogu, Islâm fakihlerinden Ibn-i Nüceym’in Esbah ve’n-Nezâir adli eseriyle Mecâmi Serhi’nden alinmistir.
Konular
- Mecellenin Kaldırılması
- Akidlerde İtibar Maksad ve Mânâyadır; Elfaz ve Mebâniye Değildir.
- Yakın Şüphe İle Zail Olmaz.
- Bir Şeyin Bulunduğu Hal Üzere Kalması Asıldır.
- Kadîm Kıdemi Üzere Terk Olunur
- Zarar Kadîm Olmaz
- Beraati Zimmet Asıldır
- Arızî Sıfatlarda Aslolan Ademdir
- Bir Zamanda Sabit Olan Şey..
- Yeni Meydana Gelen Bir Olayın ..
- Kelâmda Aslolan Mânâ-yı Hakîkîdir
- Sarahat Karşısında Delâlete İtibar Yoktur
- Mevrid-i Nasda İçtihada Mesağ Yoktur
- Kıyasa Aykırı Olarak Sabit Olan Şey ..
- İctihadla İctihad Nakz Olunmaz
- Meşakkat Kolaylığı Celbeder
- Bir İş Daralınca Genişlemeye Yüz Tutar
- Zarar Ve Mukabele-i Bizzarar Yoktur
- Zarar İzâle Olunur
- Zaruretler Mahzurlu Şeyleri Mubah Kılar
- Zaruretler Kendi Miktarınca Takdir Olunur
- Bir Özür İçin Caiz Olan Şey ..
- Mâni' Zail Oldukta Memnît Avdet Eder
- Bir Zarar Kendi Misliyle İzale Olunmaz
- Zararı Âmmı Defi' İçin Zararı Hass İhtiyar Olunur
- Madde 21 = Geçersiz sebeple yapılan feshin sonuçları
- İSLAM VE MODERN HUKUK KARŞILAŞTIRILMASIYLA CEZA HUKUKUNA VE KISASA KISA BİR BAKIŞ
- İSLAM'DA İNSAN HAKLARI
- OSMANLI'DA MECELLE VE FRANSIZ MEDENİ KANUNUNU TARTIŞMALARI
- DÜNYADA HUKUK EĞİTİMİ VE AVUKATLIK STAJI