İslami ticarette ayıplı mal
Bugün batılı anlayışın `insan hakları, tüketici hakları` gibi başlıklarda ele aldığı tüm haklar silsilesini İslam dini baştan beri `kul hakkı` olarak tanımlamış ve insanların birbirleriyle, toplumla ve devletle olan münasebetlerinde buna riayet etmelerini olmazsa olmaz ön şart olarak koşmuştur. Bireysel özgürlüklerin temelinde `hak` kavramı yatmaktadır. İslam; bir malın özellikle bilinçli olarak eksik, hatta hatalı üretilmesini, satılmasını haram kılarken, bunu bir tecavüz saymıştır. Batılıların yeni keşfettikleri bu durum, İslam dünyasında tam 15 asırdır uygulanagelmiştir. Müslüman bir tüccar, şayet dini yaşama konusunda gayret gösteriyorsa, açıktan ya da gizleyerek kötü mal, hatalı mal üretmesi, satması mümkün değildir. Bilerek ve/veya daha çok kazanma hırsıyla özellikle insan ve çevre sağlığını tehdit edecek, hatta meşru olmayan bazı katkı maddeleri ile gıda ürünleri üretmesi, satması İslam inancına göre `tüccar`lık değil `füccar`lık (açıktan ve bilerek günah işleme) olacaktır. Bu durumda tecavüz edilen kul haklarının ve uğranılan zararların telafisi gerekecektir. Ancak telafi edilemeyen zararların hesabı hiç kuşkusuz Adl-i İlahi`de bu Müslüman tüccara sorulacaktır. Bu vesile ile Müslümanlık iddiasındaki bir üretici, dağıtıcı ve satıcının üzerine diğer bireylerden çok daha fazla ve ağır bir yükümlülük düşmektedir. Müslüman üretici, ürettiği mallarda hata ve kalitesizlik barındıramadığı gibi ürünlerinde domuz, alkol vb haram katkılar ve bu haram maddelerde elde edilmiş katkıları hiçbir gerekçe ile barındıramaz/bulunduramaz. Aksi halde bunun ağır vebalini isteyerek ve bilerek kabul etmiş sayılacaktır.
Bugün üretiminde bu hassasiyete sahip kimseler kuşkusuz vardır. Ancak sayılarının bir elin parmaklarını geçebileceğinden kimse emin değildir. İslam`da Ayıplı Mal
Ayıbın çoğulu `uyup`tur. Satın alınan mal veya satış bedelinin satış (akit) sırasında akdi yapanın bilmediği bir kusur bulunması durumunda zarar gören tarafın akdi feshetme ya da devam ettirme hakkı vardır. Buna `ayıp muhayyerliği` veya `hıyaru`l-ayb` denir.
Ahmet Cevdet Paşa başkanlığından 7 yılda tamamlanan ve 4 Ekim 1926 yılına kadar yürürlükte olan bir giriş ve onaltı kitaptan oluşan Mecelle`nin Birinci Kitabı `Alışveriş Kitabı`dır. Alışveriş Kitabı bir önsözle başlayıp yedi bölümden ve 303 maddeden oluşmaktadır. İşte Mecelle 338. maddesinde ayıbı şöyle tanımlıyor: `Ehil ve erbabı arasında malın değerinin düşmesine neden olan kusurdur.`
Alışveriş bir akittir ve rıza bütün akitlerin esasıdır. Eksiklik, akdi yapanın rızasını zedeler. Geçerli olan alışveriş, ayıptan ari (uzak) alışveriştir. Ayıpla ilgili Efendimiz(sav) şöyle buyurmuştur: `Müslüman Müslümanın kardeşidir. Bir Müslüman kardeşine ayıbını açıklamadıkça ayıplı bir mal satması helal olmaz.`(1)
Ebu Hureyre(ra)`den rivayet edildiğine göre; Efendimiz bir gün pazaryerinden geçerken, elini bir zahire yığınının içine sokmuş, altının ıslak olduğunu görünce satıcıya sebebini sormuştur. Satıcı, yağan yağmurun ıslattığını belirtince, Efendimiz şöyle buyurmuştur: `Bu ıslağı herkesin görmesi için zahirenin üzerine çıkarman gerekmez miydi? Hile yapan bizden değildir.`(2) Hanefi ve Hambelilere göre: Gerçeği yansıtmayan, malın emsaline göre ucuz satılmasına yol açan ve bu durumu (ucuz olmasının nedenini) açıkça alıcıya bildirilmeyen her şey kusur (ayıp) sayılır. (Mesela: Hayvanda şaşılık, maldaki kalite veya rakibe göre özellik eksikliği, kaza geçiren bir aracın kazasını alıcıya açıkça söylenmemesi, aracın motorunun yağ akıtmasına rağmen söylenmemesi, satılan ayakkabının dar olmasına rağmen açılır gibi vaatlerle satılması vb.) (3)
Mecelle`nin Kusurlu Malla İlgili Maddelerinden Seçmeler
Madde 336: Kesin satışta, mal her türlü kusurdan salim (arınmış) olmak zorundadır.
Madde 337: Kesin satışta, satılan malın eski kusuru meydana çıktığında alıcı muhayyer (alıp almamakta ya da iade edip etmemekte serbest) olup, diler bu malı geri verir, dilerse belirlenen fiyatla kabul eder. Kusuru nedeniyle malı alıkoyup fiyatını düşüremez. Buna `hıyaru`l-ayb` (ayıplı mal) denir.
Madde 340: Satıştan sonra ve teslim alınmadan önce satıcı yedindeyken (satıcıda iken) malda meydana gelen kusur, geri verme nedeni olup, eski kusur hükmündedir.
Madde 341: Satıcı, satış anında malın bir kusurunu söyler ve alıcı o kusurla malı kabul ederse, alıcı o kusur nedeniyle muhayyer (alıp almamakta ya da iade edip etmemekte serbest) olmaz.
Madde 342: Satıcı, bir malın kusurunu göstererek ve belirterek sattığında alıcı hiyar-ı ayb (ayıplı mal) iddiasında bulunamaz.
Madde 343: Alıcı, bir malı `Kusurlu kabulümdür` diyerek satın aldıktan sonra, o kusur nedeniyle hiçbir dava açamaz.
Madde 344: Alıcı, malın kusurunu öğrendikten sonra o mal üzerinde sahip gibi tasarruf ederse kusur ileri süremez.
Madde 345: Malın alıcı yedinde (mal alıcıya teslim edildikten sonra) bir kusuru görüldükten sonra eski kusuru meydana çıksa, alıcı bu malı satıcıya geri vermeye yetkili olmayıp, eksik bedel ödeme iddiasında (talebinde) bulunabilir. (Mesela: Alıcı bir top kumaş alsa, kontrol etmeden kesip biçse, hatalı bir bölüm görse, kesmekle yeni bir kusur meydana çıktığından yalnızca hatalı bölümün neden olduğu kadar eksik bedel (indirim) talep edebilir.)
Alışverişte Hile ve AldatmaYLA İlgili Maddelerden Seçmeler
Madde 356: Satışta hile kastı olmadan aşırı aldanma olursa, alıcı satışı feshedemez. Fakat yetim malı hile kastı olmadan fahiş aldanma ile alınsa, satış hüküm ifade etmez. Vakıf malı ile hazine malı da yetim malı gibidir.
Madde 357: Alıcı ve satıcıdan her biri diğerine hile yapıp fahiş aldatırsa, aldanan kimse satışı feshedebilir.
Madde 358: Aşırı hile ile aldanmış olan kimsenin vefatında aldatma davası mirasçılara intikal etmez.
Madde 359: Kendisine hile yapılan alıcı, satışta aşırı aldatıldığını öğrendikten sonra mala sahip gibi tasarruf ederse, fesih hakkını ileri süremez.
Madde 360: Aldanma ve aşırı hile sonucu satın alınan mal telef olsa veya harcansa veyahut o malda kusur olmak ve arsa olup da üzerine bina yapılmak gibi bir durumu meydana çıksa, aldanan kimse satışı feshedemez.
1- İbn Mace, Ticarat, 45.
2-Müslim, İman, 164; Ebu Davud, Büyü, 50; Tirmizi, Büyü, 72.
3-D.Ticaret ve İktisat İlmihali, H.Döndüren s 86; El Kasani, V, 274.
Devam Edecek?
Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı ve Konya Şube Başkanı
2005-10-11 Vakit
Bugün üretiminde bu hassasiyete sahip kimseler kuşkusuz vardır. Ancak sayılarının bir elin parmaklarını geçebileceğinden kimse emin değildir. İslam`da Ayıplı Mal
Ayıbın çoğulu `uyup`tur. Satın alınan mal veya satış bedelinin satış (akit) sırasında akdi yapanın bilmediği bir kusur bulunması durumunda zarar gören tarafın akdi feshetme ya da devam ettirme hakkı vardır. Buna `ayıp muhayyerliği` veya `hıyaru`l-ayb` denir.
Ahmet Cevdet Paşa başkanlığından 7 yılda tamamlanan ve 4 Ekim 1926 yılına kadar yürürlükte olan bir giriş ve onaltı kitaptan oluşan Mecelle`nin Birinci Kitabı `Alışveriş Kitabı`dır. Alışveriş Kitabı bir önsözle başlayıp yedi bölümden ve 303 maddeden oluşmaktadır. İşte Mecelle 338. maddesinde ayıbı şöyle tanımlıyor: `Ehil ve erbabı arasında malın değerinin düşmesine neden olan kusurdur.`
Alışveriş bir akittir ve rıza bütün akitlerin esasıdır. Eksiklik, akdi yapanın rızasını zedeler. Geçerli olan alışveriş, ayıptan ari (uzak) alışveriştir. Ayıpla ilgili Efendimiz(sav) şöyle buyurmuştur: `Müslüman Müslümanın kardeşidir. Bir Müslüman kardeşine ayıbını açıklamadıkça ayıplı bir mal satması helal olmaz.`(1)
Ebu Hureyre(ra)`den rivayet edildiğine göre; Efendimiz bir gün pazaryerinden geçerken, elini bir zahire yığınının içine sokmuş, altının ıslak olduğunu görünce satıcıya sebebini sormuştur. Satıcı, yağan yağmurun ıslattığını belirtince, Efendimiz şöyle buyurmuştur: `Bu ıslağı herkesin görmesi için zahirenin üzerine çıkarman gerekmez miydi? Hile yapan bizden değildir.`(2) Hanefi ve Hambelilere göre: Gerçeği yansıtmayan, malın emsaline göre ucuz satılmasına yol açan ve bu durumu (ucuz olmasının nedenini) açıkça alıcıya bildirilmeyen her şey kusur (ayıp) sayılır. (Mesela: Hayvanda şaşılık, maldaki kalite veya rakibe göre özellik eksikliği, kaza geçiren bir aracın kazasını alıcıya açıkça söylenmemesi, aracın motorunun yağ akıtmasına rağmen söylenmemesi, satılan ayakkabının dar olmasına rağmen açılır gibi vaatlerle satılması vb.) (3)
Mecelle`nin Kusurlu Malla İlgili Maddelerinden Seçmeler
Madde 336: Kesin satışta, mal her türlü kusurdan salim (arınmış) olmak zorundadır.
Madde 337: Kesin satışta, satılan malın eski kusuru meydana çıktığında alıcı muhayyer (alıp almamakta ya da iade edip etmemekte serbest) olup, diler bu malı geri verir, dilerse belirlenen fiyatla kabul eder. Kusuru nedeniyle malı alıkoyup fiyatını düşüremez. Buna `hıyaru`l-ayb` (ayıplı mal) denir.
Madde 340: Satıştan sonra ve teslim alınmadan önce satıcı yedindeyken (satıcıda iken) malda meydana gelen kusur, geri verme nedeni olup, eski kusur hükmündedir.
Madde 341: Satıcı, satış anında malın bir kusurunu söyler ve alıcı o kusurla malı kabul ederse, alıcı o kusur nedeniyle muhayyer (alıp almamakta ya da iade edip etmemekte serbest) olmaz.
Madde 342: Satıcı, bir malın kusurunu göstererek ve belirterek sattığında alıcı hiyar-ı ayb (ayıplı mal) iddiasında bulunamaz.
Madde 343: Alıcı, bir malı `Kusurlu kabulümdür` diyerek satın aldıktan sonra, o kusur nedeniyle hiçbir dava açamaz.
Madde 344: Alıcı, malın kusurunu öğrendikten sonra o mal üzerinde sahip gibi tasarruf ederse kusur ileri süremez.
Madde 345: Malın alıcı yedinde (mal alıcıya teslim edildikten sonra) bir kusuru görüldükten sonra eski kusuru meydana çıksa, alıcı bu malı satıcıya geri vermeye yetkili olmayıp, eksik bedel ödeme iddiasında (talebinde) bulunabilir. (Mesela: Alıcı bir top kumaş alsa, kontrol etmeden kesip biçse, hatalı bir bölüm görse, kesmekle yeni bir kusur meydana çıktığından yalnızca hatalı bölümün neden olduğu kadar eksik bedel (indirim) talep edebilir.)
Alışverişte Hile ve AldatmaYLA İlgili Maddelerden Seçmeler
Madde 356: Satışta hile kastı olmadan aşırı aldanma olursa, alıcı satışı feshedemez. Fakat yetim malı hile kastı olmadan fahiş aldanma ile alınsa, satış hüküm ifade etmez. Vakıf malı ile hazine malı da yetim malı gibidir.
Madde 357: Alıcı ve satıcıdan her biri diğerine hile yapıp fahiş aldatırsa, aldanan kimse satışı feshedebilir.
Madde 358: Aşırı hile ile aldanmış olan kimsenin vefatında aldatma davası mirasçılara intikal etmez.
Madde 359: Kendisine hile yapılan alıcı, satışta aşırı aldatıldığını öğrendikten sonra mala sahip gibi tasarruf ederse, fesih hakkını ileri süremez.
Madde 360: Aldanma ve aşırı hile sonucu satın alınan mal telef olsa veya harcansa veyahut o malda kusur olmak ve arsa olup da üzerine bina yapılmak gibi bir durumu meydana çıksa, aldanan kimse satışı feshedemez.
1- İbn Mace, Ticarat, 45.
2-Müslim, İman, 164; Ebu Davud, Büyü, 50; Tirmizi, Büyü, 72.
3-D.Ticaret ve İktisat İlmihali, H.Döndüren s 86; El Kasani, V, 274.
Devam Edecek?
Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı ve Konya Şube Başkanı
2005-10-11 Vakit
Konular
- Mecellenin Kaldırılması
- Akidlerde İtibar Maksad ve Mânâyadır; Elfaz ve Mebâniye Değildir.
- Yakın Şüphe İle Zail Olmaz.
- Bir Şeyin Bulunduğu Hal Üzere Kalması Asıldır.
- Kadîm Kıdemi Üzere Terk Olunur
- Zarar Kadîm Olmaz
- Beraati Zimmet Asıldır
- Arızî Sıfatlarda Aslolan Ademdir
- Bir Zamanda Sabit Olan Şey..
- Yeni Meydana Gelen Bir Olayın ..
- Kelâmda Aslolan Mânâ-yı Hakîkîdir
- Sarahat Karşısında Delâlete İtibar Yoktur
- Mevrid-i Nasda İçtihada Mesağ Yoktur
- Kıyasa Aykırı Olarak Sabit Olan Şey ..
- İctihadla İctihad Nakz Olunmaz
- Meşakkat Kolaylığı Celbeder
- Bir İş Daralınca Genişlemeye Yüz Tutar
- Zarar Ve Mukabele-i Bizzarar Yoktur
- Zarar İzâle Olunur
- Zaruretler Mahzurlu Şeyleri Mubah Kılar
- Zaruretler Kendi Miktarınca Takdir Olunur
- Bir Özür İçin Caiz Olan Şey ..
- Mâni' Zail Oldukta Memnît Avdet Eder
- Bir Zarar Kendi Misliyle İzale Olunmaz
- Zararı Âmmı Defi' İçin Zararı Hass İhtiyar Olunur
- Madde 21 = Geçersiz sebeple yapılan feshin sonuçları
- İSLAM VE MODERN HUKUK KARŞILAŞTIRILMASIYLA CEZA HUKUKUNA VE KISASA KISA BİR BAKIŞ
- İSLAM'DA İNSAN HAKLARI
- OSMANLI'DA MECELLE VE FRANSIZ MEDENİ KANUNUNU TARTIŞMALARI
- DÜNYADA HUKUK EĞİTİMİ VE AVUKATLIK STAJI