Azaya Ait Cerh Ve Katıdan Dolayı Kısas Yapılabilmesi İçin Vücud İktiza Eden Şartlar

Azaya Aıd Cerh Ve Katıdan Dolayı Kısas Yapılabilmesi İçin Vücudl İktiza Eden Şartlar:


274 - : Bir uzvı cerh veya kat' eden bir şahıs hakkında mâdû-nennefs kısas icra edilebilmesi için katli nefsden dolayı icab eden kısas hakkındaki yukarıda (258-271) meselelerinde mezkûr şartlardan başka aşağıdaki şartların da bulunması lâzımdır:

275 - : Âzâ. hakkında vukubulan cinayetlerden dolayı kısas ile hükm edilebilmesi için cerh ve kat' edilen uzuv yeri iyileşerek neticesi malûm olmalıdır.

Binaenaleyh böyle bir uzuv yeri, bür'i tam bulmadıkça cani hak­kında kısas icra edilemez. Çünkü cerahatin sirayetle katle müntehi ol­ması melhuzdur.

276 - Azaya müteallik cinayetlerde mecniyyün aleyhin emir ve müsaadesi bulunmamalıdır.

Binaenaleyh bir kimsenin emir ve teklifine binaen bir uzvunu kes­miş olan şahıs üzerine kısas ve diyet lâzım gelmez. Çünkü uzuvlar, sa­hibinin emvali mesabesindedir, bunların masuniyyeti bu emir ve teklife binaen sukut etmiş olur.

277 - : Azaya müteallik cinayetlerde cani ile mecniyyün aleyh hür olmalıdır.

Binaenaleyh bunlardan biri veya her ikisi hür olmayınca araların­da uzuvlara aid cerh ve kat'dan dolayı kısas cari olmaz. Çünkü bunların diyetleri, kıymetleri mütefavetdir. Bu halde bir köle veya cariyenin me­selâ: bir kolunu tam dirseğinden itibaren haksız yere amden kesen hür bir şahıs, onun nısıf kıymetini zamin olur.

Kezalik: hür bir kimsenin bu veçhile bir kolunu kesen bir rakik üze­rine kısas .lâzım gelmez. Belki mevlâsı muhayyerdir. Dilerse mecniyyün aleyhe def ve teslim eder, dilerse mecniyyün aleyhe kolunun diyetini ve-rib rakiki kendi mülkünde ahkoyar.

278 - : Azaya müteallik diyetler arasında mümaselet bulunmalı­dır.

Binaenaleyh erkekler ile kadınlar arasında vukubulacak cerh ve kat' hâdiselerinden dolayı diyet cari olursa da kısas cari olamaz. Çün­kü mütekabil uzuvlarına aid diyetlerin mikdarı mütefavitdir.

279 - : Âza arasında mahal ve menafi itibariyle bir mümaselet bulunmalıdır.

Binaenaleyh amden kesilen bir bas parmak mukabilinde caninin de baş parmağı kısasen kesilebilir. Fakat şahadet parmağı kesilemez.

Kezalik: sağ el yerine sol el, sol ayak yerine sağ ayak kesilemez. Dişler hakkında da hüküm böyledir. Meselâ: üst çenedeki bir diş yeri­ne alt çenedeki bir diş kısasen çıkarılamaz. Çünkü bunların mahalleri, menfaatleri mütefavetdir. Bu cihetle bunlar birer başka başka uzuv sa­yılır. Bu halde bunlardan dolayı diyet lâzım gelir.

280 - : Azanın cerh ve kat'ına müteveccih olan fi'ller arasında da mümaselet bulunmalıdır.

Binaenaleyh mâdûnnefs vuku bulan bir cinayetin failleri mütead-did olunca bunların fiilleri arasında az çok fark bulunacağı cihetle - haklarında kısas icra edilemez.

Meselâ: iki şahıs, bir kimsenin bir elini veya bir ayağım amden ke­secek olsalar haklarında kısas yapılamaz. Belki icab eden bir ersi nıs-fiyyet üzere öderler. Çünkü bir el veya bir ayak ile müteaddid eller ve­ya ayaklar arasında ne zat, ne de menfaat itibariyle bir mümaselet mev-cud değildir. Bununla beraber canilerden her biri bir el veya bir ayağın bir kısmım kesmiş bulunur. Artık bu kısım mukabilinde kendisinin bü­tün bir eli veya ayağt kesilirse fiilde de mümaselet bulunmamış olur. Kati hâdisesi ise böyle değildir. Ölüm kabili tecezzî olmadığından o hu-susda müştorek canilerden her biri, müstakil bir katil sayılır.

281 - : Âzâ hakkındaki kısasda miimaselete tamamen riayet edi­lebilmelidir. Aksi takdirde kısas cari olmaz.

Meselâ: bir kimsenin bir kolunu ziyadesi ve noksanı olmaksızın ta­mam dirseğinden amden kesmiş olan şahıs hakkında - sair şeraiti de mevcud olunca - kısas icra edilir. Çünkü bu takdirde mümaseleti te­min mümkündür.

Fakat amden çıkarılan bir göz mukabilinde caninin de gözü çıka­rılamaz. Zira bu suretde mümaseleti temin kabil değildir. Bu halde cani üzerine diyet vermesi lâzım gelir.

Aşağıdaki meseleler de bu esas üzerine müteferri'dir,

282 - : Bir kimse bir şahsın iki elini veya iki ayağını amden ke­secek olsa kendisinin de iki eli veya iki ayağı kısasen kesilebilir. Çünkü bu suretde mümaselet kabildir.

Kezalik: bir kimse, iki şahısdan birinin sağ, diğerinin de sol elini amden kesecek olsa kendisinin de sağ ve sol elleri kısasen kesilebilir. Zira bu haMe de mümaseleti temin kabildir.

283 - : Tamamen kesilen kulakdan ve kulağın malûm, muayyen bir parçasından dolayı kısas carî olacağı gibi mârinin, yani: burun ucun­da kasabadan fazla olan yumuşak, kemiksiz yerin kesilmesinden dolayı da kısas cari olur. Fakat kulağın haddi muayyen olmayan bir parçası­nın kesilmesinden dolayı kısas icra edilemez.

284 - : Bir kimse, bir şahsın gözünün yalnız ziyasını, rüyetini izale etse kendi gözünün ziyası da, niyeti de usulü dairesinde - kı­sasen izale edilebilir. Çünkü bunda mümaseleti temin mümkündür.

285 - : Dirsekderi bir mikdar ziyade veya noksan kesilmiş olan kol hakkında ve kol, bacak vesaire gibi uzuvların kesilen etleri hakkın­da kısas cereyan etmez. Çünkü bunlarda mümaseleti istifa mümkün de­ğildir.

Kezalik: burun kasabasında, muzıha ile simhakdan başka şecceler de, dişlerden başka kemiklerde, caife ve gayri caife denilen cerihalar­da, kirpikler ile göz kapaklarında, işitme, söyleme, koklama, tatma kuv­vetlerinde, kuvvei bahiyyede kısas carî değildir. Zira bunlarda da mü­maseleti temin kabil olamaz.

Binaenaleyh bunlardan biri hakkındaki bir cinayet, amd suretiyle de olsa diyeti müstelzim olur, kısası müstelzim olmaz.

286 - : Dilde de kısas cereyan etmez. Çünkü dil, münbasit ve münkabız olacağı cihetle bunda mümaselet temin edilemez. Bu, imamı Azam ile İmam Muhammed'e göredir. îmam Ebu Yûsüf'e göre dilde kısas cereyan eder.

287 - : Sahih bir uzuv, meselâ: bir el, ayıblı bir uzuv, bir el mu­kabilinde kısasen kesilemez. Çünkü aralarında mümaselet yokdur. Şu kadar var ki, ayıbh uzuv, caniye aid olursa mecniyyün aeyh muhayyer­dir, dilerse kısas ettirir, dilerse kendi sahili uzvunun ersini alır. Bedayi, Haniyye, Hindiyye.

«(Malikîlere göre de mâdûnennefs hakkındaki cinayetlerden dolayı kısas icra edilebilmesi için şu gibi şartlar ve meseleler vardır:

(1) : Kısas hususunda cerh, kat1, darb, kesri .uzv, tatili menfaat de katli nefs gibi aynı şeraite tâbidir. Meselâ: cerhin adavet saikasiyle amden olması, carinin mükellef, gayrî harbî bulunması, mecruhun da telefden masumiyeti şarttır.

(2) : Carih, mecruhdan nakıs olmamalıdır, olursa kısas carî ol­maz. Binaenaleyh bir köle veya bir gayri müslim, bir hürrü veya bir müslimi cerh etse bu köle veya gayri müslim hakkında kısas yapılmaz. Çünkü bu, çolak elli bir şahsın sahih elli bir kimsenin eli hakkında yap-dığı cinayete benzer. Artık bu halde yapdığı cerhin diyeti, kölenin raka-besine, gayri müslimin de zimmetine teallük* eder- Yapılan cerihadan do­layı muayyen bir diyet yok ise bir ayıb bırakmış olduğu takdirde hü­kümeti adi lâzım gelir, ayıb bırakmamış olunca da cani hakkında yal­nız te'dib iktiza eder.

(3) : Cerihalar ondur. Bunlardan ikisi başa mahsusdur ki, amme ile damigadan ibaretdir. Bunlarda kısas cari değildir. Bunlardan sekizi de ya basda veya yüzde bulunur, bunlar da münekkile, muziha, dami-ye, hârısa, simhak, bâzıa, mütelâhime ile milteedir.

Miltee, eti giderib kemiğe yaklaşdığı halde ona bitişmemiş, arala­rında ince bsr perde kalmış olan yaradır,

Bunların başda bulunan münakkileden maadasında kısas cari olur. Başdan bayka cesedde olan bütün yaralardan dolayı mesaha itibariy­le kısas yapılabilir. Yani: yaranın enine, boyuna, derinliğine göre cani hakkında ayni uzuvda, ayni mikdarda kısas cezası tatbik edilebilir. Yok­sa bir uzvun yerine başka bir uzuvda kısas yapılamaz.

(4) : Bir kimsenin amden vücude getirdiği bir cerh neticesinde bir şahsın görmesi, işitmesi, tatması, koku alması veya söz söylemesi gibi kuvvetlerinden biri zail olsa o kimse hakkında da buna muadil kısas ic­ra edilir. Şayed cani hakkında böyle muadil ceza tatbik edilemez olursa diyet vermesi lâzım gelir.

(5) : Ceaeddeki bir cerhden dolayı kısas İcra edilmesi, cerh mahal­linin gayrisinde hatan azîmi, meselâ: helaki intaç edeceğinden korku-lursa kısas terk edilerek caniden kamilen diyet alınır. Göğüs kemiğinde, bel kemiğinde, veya boyunda yapılan cerh gibi.

(6) : Kirpiklerde, kaşlarda, sakallarda kısas yokdur. Bunları yo­lanlar hakkında diyet de lâzım gelmez, amden olunca te'dib icab eder.

(7) : Bir kimsenin yüzüne haksız yere vurulan silleden dolayı kı­sas icab etmez, amde mukarin olunca te'dibi icab eder. Meğer ki bu silleden dolayı bir yara husule gelsin veya bir kuvvet fevt olsun. O hal­de bu yara veya kuvveti izale, silîevurmak suretiyle canide vücude ge­tirilemez. Başka bir usul dairesinde vücude getirilmesi lâzımdır, bu ka­bil olmazsa: diyet icab eder.

Meselâ: bir kimsenin gözüne amden bir sille vurulmakla gözü ye­rinde dururken görmesi zail olsa bakılır: eğer caninin de yalnız görme­sini silleden başka bir çare ile gidermek mümkün olursa o voch ile kı­sas yapılır. Fakat mümkün olmazsa caninin malından diyet lâzım gelir.

(8) : Birkaç şahıs, ittifak etmeksizin bir kimsenin âzası üzerine birden cinayetde bulunub her birinin yapdığı cinayet, mütemayiz bu­lunsa her biri hakkında cinayetine göre meaafe itibariyle kısas icra edi­lir, azanın rikkat ve gilzat itibariyle tefavütüne bakılmaz.

Meselâ: üç şahısdan biri bir kimsenin gözünü çıkarsa, diğeri elini kesae, üçüncüsü de ayağını kesse birinci şahsın kısasen gözü çıkarılır, ikinci şahsın eli, üçüncü şahsın da ayağı kesilir.

Bunların bu cinayetleri böyle mütemayiz bulunmazsa haklarında di­yet mi lâzım gelir, yoksa her biri hakkında bu uzuvlardan dolayı kısas mı icab eder meselesinde ihtilâf vardır.

Fakat böyle müteaddid şahıslar, ittifak ederek bir kimsenin muh­telif uzuvlarını aniden kesseler, her birinin cinayeti mütemayiz bulun­sun, bulunmasın, her biri hakkında bu uzuvların tamamından dolayı kısas lazım gelir.

Meselâ: iki müttefikden biri, bir kimsenin elini, diğeri de ayağını kesse her ikisinin de ayni suretde hem eli, hem de ayağı kesilir. Muh­tasarı Ebiz'aya, Şerhi Ebil'berekât, Haşiyei Düsukî.)

(Şafiîlere göre de azadan ve kuvadan dolayı kısas icra edilebilmesi için katli nefsden dolayı kısas yapılabil meşindeki şartlara lüzum vardır. Şöyle ki:

(1) : Carinin, katıı uzvun mükellef ve muteammid olması, mec-niyyün aleyhin de masum, caniye müsavi bulunması lâzımdır. Fakat er­keklik veya kadınlık itibariyle müsavat şart değildir. Binaenaleyh er­keğin kesilen bir uzvu, meselâ eli mukabilinde cani olan kadının da o uzvu kısasen kesilebilir. Aksi de böyledir.

Kezalik: bir müslümanın âzasından biri mukabilinde zimmînin ve hür bir insanın âzasından biri mukabilinde rakikin ayni uzvu kesilebilir. Fakat bunun aksi cari değildir.

(2) : yüzdeki, baştaki şecceler, bü'istikra ondur. Bunlardan yal­nız muziha denilen şeccede kısas icab eder. Çünkü bunun zaptı ve mis­linin istifası kolaydır. Diğerlerinde ise kısas yapılamaz. Racih olan ka­vil, budur.

(3) : Göğüs, kol gibi bedenin sair uzuvlarından ve burunun kemik­siz yumuşak yerinin veya kulağın kısmen kesilmesinden, gözün oyulma­sından, kulağın, göz kapaklarının, dudağın veya dilin kesilmesinden, te­nasül uzvunun veya husselerin deriieriyle beraber kesilmesinden dolayı da kısas yapılabilir.

Dişlerden baka komiklerin kırılmasından dolayı kısas lâzım gelmez. Çünkü bunların inzibatı madumdur.

Fakat sahih bir uzuv mukabilinde ayıbh bir uzuv kısasen kesilebi­lir. Bu hususda mecniyyün aleyh muhayyerdir, dilerse ayıbh uzvu kısas ettirir, aradaki noksanı da caniye tazmin ettirebilir.

(5) : Uzuvlar, nefse tabidir. Bir nefsin katlinden dolayı mütead­did, müşterek katiller hakkında kısas carî olacağı gibi bir uzvu birlik-de kesen caniler hakkında da kısas carî olabilir.

Meselâ: müteaddid şahısların hepsi veya içlerinden bir ikisi kılıç gibi bir şeyi bir şahsın eli üzerine koyub hepsi birden yüklenerek o eli defaten kesiverseler hepsinin de eli kısasen kesilebilir.

(6) : Azadan dolayı kısas icrası için kesilen uzuv yerinin bür'i tam bulunmasına inüzar lâzım değildir. Cinayeti müteakib kısas ile hü­küm edilebilir. Bedayi, tuhtetül'muhtaç.)

(Hanbelîlere göre de kısas finnefsde carî olan şartlar, mâdunen-nefsde de carîdir. Şöyle ki: her kimin nefsinden dolayı kısas lâzım ge­lirse âzasından birinin cerh veya kat' edilmesinden dolayı da kısas lâ­zım gelir. Aksi de böyledir.

Meselâ: bir hür müslimin bir uzvu mukabilinde diğer bir hür müs-limirı ayni uzvu ve bir rakikin bir uzvu mukabilinde diğer, bir rakikin ayni uzvu kısasen kesilebilir. Fakat bir rakikin uzvu mukabilinde bir hürrün veya bîr gayrî müslimin uzvu mukabilinde bir müslimin uzvu hakkında kısas carî olmaz.

Kezalik: bir kimsenin bir uzvu, oğlunun bir uzvu mukabilinde kı­sasen kesilemez.- Maahaza mâdunennefs kısas icra edilebilmesi İçin aşa­ğıdaki dört şartın vüeudine de lüzum vardır:

(1) : Azadan birinde yapılacak kısas, bilâ h&yf istifa edilebilme­lidir. Zulüm ve çevre müeddî olacak bir kısas caiz olmaz.

Meselâ: bir "kol, mafsilden kesilmiş olursa cani hakkında kısas mümkün olur, böyle olmazsa mümaselet temin edilemeyeceği cihetle kı-•kils icra edilemez, diyet lâzım gelir. Sair azada da hüküm böyledir. Fa­kat ayni uzuvlar arasında büyüklük, küçüklük ve sıhhat, maraz itiba­riyle olan fark, kısasa mani değildir.

Meselâ: büyük bir göz veya burun, küçük bir göz veya burun mu­kabilinde kısasen çıkarılabilir, kesilebilir. Bunların arasında ismen ve mahiyeten müsavat vardır.

Kezalik: sahih bir burun, meczum bir burun mukabilinde kesilebi­lir. Zira bunlar da burun olmak itibariyle biribirinin aynidir.

Kezalik: işiten bir kulak, işitmeyen bir kulak mukabilinde kesile­bilir. Çünkü kulak uzuvları zahiren birer cemal olarak mütemasil bir hal­de bulunurlar. İşitme kuvveti ise başdadir, bu bir ille t den dolayı zail olmuş olur. Bu, asıl bir uzvu haricî olan kulağa bu bakımdan bir noksaniyyet vermiş olmaz.

(2) : Âza arasında isim ve mevzu itibariyle rnümeselet bulunma­lıdır.

Binaenaleyh sağ el, sağ el mukabilinde ve sol el, sol el mukabilinde kısas olunabilir. Fakat sağ el mukabilinde sol el ve bilâkis sol el muka­bilinde sağ el kısas olunamaz. Parmaklarda, dişlerde de bu hüküm ca­ridir.

Kezalik: bir kimsenin kulağım kısmen kesen şahsın kulağı da ayni nisbetde kesilir. Meselâ: mecniyyün aleyhin kulağının üçde biri kesilmiş olsa caninin kulağının da üçde biri kesilir. Bu hususda mesahaya bakıl-maz. Çünkü kulaklar arasında irilik, küçüklük itibariyle fark vardır. Me­saha nazara alınsa caninin kulağının tamamı veya büyük bir kısmı ke­silmeğe mahkûm olabilir.

(3) : İki tarafın, yani: cani ile mecniyyün aleyhin uzuvları, tama-miyyet ve kemal itibariyle müsavi olmalıdır.

Binaenaleyh görür bir göz, görmez bir göz mukabilinde ve söz soy-lcr bîr lisan, ahres bîr lisan mukabilinde kısasen kesilemez.

Kezalik: sahih bir el veya ayak, çolak bir el veya ayak mukabilin­de ve parmakları tam olan bir el, parmakları noksan olan bir el mukabi­linde kesilemez. Çünkü mecniyyün aleyhin hakkından ziyadesi istifa edil­miş olur. Velev ki cani razı olsun. Zira kanlar, uzuvlar ibahe ile mubah olmaz.

Fakat nakıs olan bir uzuv mukabilinde ayni mikdarda nakıs olan bir uzuv kısasen kesilebilir.

(4) : Cerihalardan dolayı kısas icra edilebilmesi iğin, cerihalar,-ke­miğe dayanmış olmalıdır.

Binaenaleyh kemiğe dayanan her cerhden dolayı kısas yapılır: yüz­de veya başda olan muztha gibi ve elde, kolda, bacakda açılan sair ceri­halar gibi. Çünkü Allah Tealâ(. u-U»^,Jl^)buyurmuşdur. Eğer-kemiğe müntehî olan her cerihadan dolayı kısas icab etmese böylece tensis bu-yurulmuş olan kısas hükmü sakıt olmuş olur.

(5) : Yukarıdaki esaslara nazaran bazı meseleler teferrü eder. Ez­cümle: amden kırılan her diş. mukabilinde caninin de o dişi kırılır. Ve­lev ki, mecniyyün aleyhin dişi altın ile bağlanmış bulunsun. Çünkü bun­ların arasında yine mümaselet mevcuddur.

Cani, dişin bir kısmını kırmış olsa kendi dişinin de o mikdarı kırı­lır. Şu kadar var ki bu dişin tamamen kopmayacağından veya kararma-Vacağından emin olmak lâzımdır. Bu emniyet bulunmazsa kısas sakıt her niinkü bu halde kısas icrası, hayfı mucib, mümaseleti muhil olur.

(6) : Tecavüze maruz kalan bir uzvun veya menfaatin, meselâ bir dişin veya bir göz görmesinin avdet edeceği = yerine geleceği ehli hıb-renin ifadelerine binaen ümid edilirse hemen kısas veya diyet istifa edi­lemez, bunlar te'hir edilir. Bilâhare bunların misli, zail olan vasıfları veçhile yerine gelirse artık caniye kısas veya diyet lâzım gelmez. Çün­kü telef edilen şey, avdet etmişdir. Kesilen saçların avdet etmesi gibi. Fakat digi ve emsali eğri veya mütegayyir bir halde avdet ederse cani üzerine hükümeti adi lâzım gelir. Zira bu, bir noksandır, caninin filile husule gelmişdir, bunu zamin olması icab eder.

Çıkarılan dişin vesairenin misli, avdeti mümkün olan zamanda av­det etmeyib de etıbbanın beyanına nazaran avdetinden ye's hâsıl olsa mecniyyün aleyh, kısas ile diyet beyninde muhayyer olur.

Ehli hibrenin tahmin etdiği müddet içinde mecniyyün aleyh vefat etse artık cani hakkında kısas yapılamaz, diyet vermesi icab eder. Çün­kü mecniyyün aleyhin vefatiyle zayi olan uzvunun avdetine imkân kal­mam ışdır.

(7) : Kısasın sirayeti hederdir. Cinayetin sirayeti ise - kablelbür' kısas icra edilmiş olmayınca - mazmundur.

Binaenaleyh bir kimsenin meselâ bir eli kısasen kesilib de bunun sîrayetiyle o kimse ölse mecniyyün aleyh üzerine bir şey lâzım gelmez.

Fakat bir şahıs, bir kimsenin meselâ: bir parmağım keaib de henüz kısas icra edilmeden bunun sirayetiyle o kimsenin eli düşse bu el, cani hakkında ya kısas veya diyet ile mazmun olur.

Amma bu kesilen parmağın yeri daha iyi olmadan sahibi cani hak­kında kısas icra ettirmiş olsa artık bilâhare elinin düşmesi heder olur. Bundan dolayı caniden bir şey alamaz. Çünkü yarasının daha iyi olma­dan kısas icra etdirmesi, sirayet neticesi olarak vücude geleceği melhuz fazla bir zarara razı olduğunu gösterir. Neylürmeârib, Keşşafül'kina.)

(Zahirîlere göre de cerihalar, on birdir. Biri caifedir ki, cevfe ka­dar nüfuz, eden yaradır. Diğerleri de harıza, damiye, damia, bazıa, mü-telâhime, sirnhak, musiha, hâşime, münekkile, me'mumedir. Simhaka muta, me'murneye de âmme dahi denir. Bunların hepsinden dolayı kı­sas icra edilebilir, mümaselet kabildir. âyeti kerimesi de buna delildir. Yani: hürmetler, ihtiramı, muhafazası vacib olan şeyler, kısasa mukabeîei bilmişle tâbi­dir. Artık kim size tecavüz ederse siz de ona hakkınızdaki tecavüzünün mislile^ mukabelede bulununuz. Allah'dan korkunuz, eğer bu cerihalar­dan bir kısmında mümaseleti temin mümkün olmasaydı Hak Tealâ Haz­retleri onu tahsis eder, mücmel suretde emir buyurmazdı. Elmuhallâ.)

Sair müctehidîni kiramın buna karşı mukni cevabları vardır. Ezümle denilebilir ki: Bu âyeti kerîmede mümaselete riayet edilmesi emolunuyor. Cerihaların bir kısmı arasında mümaselet temini ilmen, fen-len kabil olmayınca bunlar bu âyeti kerîme ile de kısas hükmünden tah­riş ve istisna edilmiş bulunur. Artık emri ilâhîde icmal, ademi beyan ahis mevzuu olamaz. [35]