Naslarda tâlilin bir asi olup olmadığı:

Naslarda tâlilin bir asi olup olmadığı:


471 -: «Nususta asi olan tâlil midir, ademi tâlil midir» meselesi, usuliyyun arasında ihtilaflı bir meseledir, Şöyle ki: Hanefilerce nusus­ta asî olan, filcümle tâlildir. Yâni: taabbüdî ve cezaî hususlardan baş­kasına ait olan nasılların birer illet İle, birer hikmet ve maslahat ile mu­allel olması, mansus olanın hükmüne o tâlil vasıtasile başkasının kıyas £olile tâbi tutulabilmesi bir esastır. Meğer ki, hususî bir nassa veya ic-ttıaa muhalefet gibi tâlile mâni bir sebep bulunsun. Bu bakımdan nasîar iki kısımdır: gayri muallel naslar, muallel naslar.

472 -: Gayri muallel naslar, bunlar teabbüdî ve cezaî olan naslar-dır. Bunları biz tâlil edemeyiz. Meselâ: namazların ve had cezalarının hakkındaki naslar bu kabildendir. Bunlara başkaları kıyas edilemez. Sa­bah nama2i iki rekât olduğundan akşam namazının da iki rekât olma­sına hükm edilemez. Müctehid, bu husustaki naslara tâbi olur. Onların sade ibarelerile, delâlet ve işaretlerile amel eder, onların illetlerini istin-bat ile üzerlerine başkalarım kıyas etmeğe çalışmaz.

473 -: Muallel naslar. Bunlara «nususı tâliliyye» denir. Bunlarda asi olan tâlildir, kıyasın cereyan etmesidir. Bu kısım naslar, birer ileti mucibeye müstenit bulunmuştur. Bir çok muamelât hakkındaki naslar gibi.

474 -: Bazı zatlara göre alelıtlak naslarda asi olan, ademi tâlildir. Meğer ki, bir nassm muallel olduğuna dair zahiren bir delü bulunmuş olsun.

Bunlara göre bir mansusî bütün evsafile tâlil, mümkün değildir. Böyle bir tâlil, mümkün olmayınca da kıyas carî olamaz. Çünkü asl'ın bütün evsafı fer'de bulunamaz.

Buna cevaben deniliyor ki, kıyas için aslî -makisün aleyhi müm­taz bir vasıf ile tâlil kâfidir. Mansus için birçok vasıflar bulunabilir. Fa­kat medarı hükm, bu vasıfların hepsi değildir. Belki muayyen, mümtaz bir vasıftır, işte kıyas için mansusun hükmüne illet olan o mümtaz vas­fı bulmak, onu o vasf ile tâlil etmek kifayet eder. [27]