Usulü Fıkh Îlmînîn Mahiyetî

Usulü Fıkh Îlmînîn Mahiyetî


205 - Usulü fıkıh ilmi, şer'î hükümleri edillei tafsiliyesinden, yâni: muayyen, müşahhas delillerinden istinbata vesile olan bir ilimdir. Baş­ka bir tarif ile «şer'î hükümleri şer'î deliller ile ispat haysiyetile bu hü­kümler ile bu delillerden bahseden bir ilimdir.

Meselâ: bey' helâldir. Bey'in bu helâl olması, bir hükmü serîdir. Bu hükmü şer'î ise bir delili şer'î olan âyeti celilesinden istinbat olunmaktadır. İşte bize bu gibi istinbat yollarım vuzuh ile bildirecek olan, usulü fıkıh denilen yüksek bir ilimden ibarettir.

206 - Fıkıh, ibadata, muamelâta, ukubata ait bütün §er'î mesele­leri ihtiva eden, islâm hukukunu vücude getiren malûmatın heyeti mec­muasıdır. Bunun mübtena aleyhi, istinatgahı, yegâne kaynağı da edillei erbaa denilen kitabullah ile sünneti nebeviyeden ve icmaı Ümmet ile kı­yası fukahadan ibarettir. îşte bu dört esas, fıkhın usulünü teşkil etmek­tedir.

Maamafih ilmi usul, tefsir, hadis, fıkıh, belagat, lisaniyat, ilmi âdâb gibi birçok İlimler ile de alâkadardır, bu ilimlerden de istimdat eder, bu cihetle gayet geni§ mevzuları dairei tetkikine alır.

207 - Hükmü şer'î, bizim gibi kulların fullerine müteallik olup şarii mübinin hitabile sabit olan farziyet, vücub, nedb, ibaha, hıll, kera-hat, hürmet, sıhhat, fesat, butlan gibi şeylerden herhangi biridir.

Meselâ: mükellef bir insanın yaptığı bir ibadetin farz veya vacib ve­ya sünnet olduğuna ve akd eylediği bir muamelenin sahih, nafiz veya fâsid, gayri nafiz bulunduğuna ancak şarii hakimin o husustaki beyanile muttali oluruz.

208 - Delili şer'î, kendisine sahih surette nazar edilmesi, bilinmesi, matlûp olan bir hükme insanı kavuşturan nazmı kurânîden veya sünne­ti nebeviyeden veya icma' ile kıyastan herhangi biridir. Meselâ; kadınlardan size halâl olanlar ile ev­leniniz..) nazmı şerifi, bir şer'î delildir. Buna nazar edince izdivacın meş­ru, halâl bir muamelede olduğunu anlamış, oluruz.

209 - Kitap ile, yâni: Kur'anı mübîn ile sünneti nebeviyyenin ihti­va ettiği delillere «edillei semiyye» denir ki, bunlar, şarii mübinden sü-butları ve birer hükmü şer'iye delâletleri itibarile şöylece dört kısımdır. Bu cihetle matlubu ispat bakımından kuvvetleri de mütefavittir.

(1) : Sübutu da, delâleti de kat'îdir. Bütün âyatı kur'aniyenin sü-butu kat'îdir. Çünkü en muazzam, mükemmel bir tevatür ile Resulü Ek­rem'den kelâmı ilâhî olmak üzere menkuldür. Bunlardan müfesser ve muhkem denilen âyetlerin ise sübutları kat'î olduğu gibi delâletleri de katidir.

(2) : Sübutu kat'î, delâleti zannîdir. Müevvel denilen âyetler ile te-vatüren menkul olup elfazı müevvel bulunan hadisler gibi ki, bunların sübutları tevatür ile olduğu cihetle kat'îdir. Fakat lâfızları müteaddit mânâlara şâmil olduğundan bunlardan hangi birine delâletleri zannîdir.

(3) : Sübutu zannî, delâleti kat'îdir. Haberi âhad kabilinden olup elfazı, müfesser veya muhkem olan ahadisi şerife gibi.

(4) : Sübutu da delaleti de zannîdir. Haberi ahaddan olup elfazı müteaddit mânâlar arasında müşterek oîan ahadisi şerife gibi.
USULÜ FIKHA'DAİR ISTILAHLAR